Mustafa AKYÜREK


MOR KEMAN´IN ÇIĞLIĞI-1

Mustafa Akyürek


Roman bitti...

Öykü mor dağların ardına saklı bir nefes gibi sessiz-sedasız çekildi, aradan.
Şiirse ‘uçbeyi´ sıfatını çoktan yitirdi.
Olup-bitenler gözyaşlarını mavi sulara akıtırken, küçük küçük göletler oluştu, alacalı bulacalı.
Nehirlerin uzunluğu minik kumpaslara sığacak denli kısaldı.
Deryaların genişliği ve de sonsuzluğu (nasıl sonsuzluksa bu) ufuk çizgisinin berisine renksiz bir kisveye girerek yaklaşıverdi.
Olup bitenler şerbetli olanlar için hiç de şaşırtıcı değil...
Özellikle son 50 yılı yaşayarak yoğuranlar açısından acı bir gülümseme ile karşılandı.
Çocuklarımız, çocuklarınız hatta torunlarımız geçmişi bilemediklerinden, o yaşanmışlıkları da öğrenmek istemediklerinden film şeridi dijital düğmelere sığdırıldı.
Her neyse...
Biz yine ‘Mor Keman´ın serüvenine bir tuğla daha ekleyelim. Çünkü, kemanın telleri ve yayı hariç teknesi mor...
Yayın hüzünlü dokunuşları, adı üstünde hüzzam anımsatmalar yapıyor.
Kimi zaman da,

“Hayat sen ne çabuk harcadın beni”

şarkısı çalınırken yüz çizgilerimizin derinliği kendini ele veriyor.
Geriye yalnız dağlar kaldı (tepeleri beton yığınlarına belenmediyse)....
Renkleri sarıdan yeşile, yeşilden bir ton maviye, oradan da önce eflatuna, ardından mor ve ucu sivri panayır külhanlarına dönüştüler (yoksa dönüştürüldüler mi?).
Öyle ki, tepeler tümsek ve ıslak durumdan tüy bulutlara değecek kadar yükseldiler.
Yalnızca uzaklardan, çok uzaklardan ‘Mor Keman´ın çığlıkları duyulur oldu.
whatsap hattı: 05350640784
08.12.2020