Halit KATKAT


Neden dünya işçileri birleşmeli

Halit KATKAT


Bugün dünyayı yöneten, görünüşte siyasetçiler olmasına karşın esas olarak dünya ekonomisi büyük tekellerin elindedir. Ekonomi olmadan dünyanın yönetilmesi olanaklı olmadığı için dünyaya yön veren de bu tekellerdir. Bu da siyasetçilerin ellerinin o kadar rahat olmadığı anlamına geliyor.

Kapitalist üretim ilişkileri ilk ortaya çıkarken burjuva sınıf ile kaçınılmaz olarak karşıtı işçi sınıfını da yaratmıştır. Diyalektiğin bize öğrettiği gibi bu iki karşıt sınıf birlikte varlığını sürdürebilirler. Bu sınıflardan biri olmasaydı diğeri de olmazdı.

Kapitalizm insanın refahını değil de kâr amacını esas aldığı için yaratılan devasa üretim ve sermaye birikimi kaçınılmaz olarak tekelleri yaratmıştır. Tekeller sanayi sermayesi ile banka sermayesini tek elde toplayarak dünyanın her yerine sanayi ihracıyla birlikte banka sermayesi de ihraç ederler. Böylece gittikleri ülkeleri bağımlı hale getirirler. Tekelci burjuva sınıf üretim yaparken ister istemez işçi sınıfı ile karşı karşıya gelir. İşçiler daha iyi ücret ve yaşam talep ederken tekelci burjuvazi daha düşük ücret ödeyerek daha fazla kår elde etmeyi amaçlar. Bugün bütün dünyaya yayılmış olan tekellerin anavatanı yoktur. Nereye yatırım yaparsa, nerede mallarını ve sermayesini pazarlarsa orası onun vatanıdır. Bunu karşıtı olan işçi sınıfı içinde söyleyebiliriz. İşçiler de, nerede iş bulup çalışıyorsa orası onun vatanıdır. Bugün tekellerin dünyaya egemen olduğu bir süreçte bu daha iyi ortaya çıkmaktadır. Şu açıkça ortaya çıkmaktadır ki tekellere karşı hem üretimin hem de sömürünün merkezinde olması nedeniyle mücadele edecek tek sınıf, işçi sınıfıdır.

İşçiler işverenlere karşı mücadelelerinde en etkili mücadele araçları üretimden gelen birleşik güçleri ve iş bırakmaları yani grev silahıdır. Açıkça söylenebilir ki bugüne kadar işçiler aldıkları bütün haklarını ya grev yaparak ya da grev tehdidi ile almışlardır. Grev dışındaki sokaktaki mücadeleler, eylemler burjuva sınıfın devlet aygıtını kullanarak zor yoluyla başa çıkabileceği hareketlerdir. Çok kalabalık kitlelerle yapılan birçok eylemde hiçbir sonuç alınamadığı da ortadadır. Ama burjuva sınıfın tek anladığı dil üretiminin ya da hizmetlerinin durdurulmasıdır.

İşçi sınıfının ideolojisinin teorisini yazan Marks, “Bütün dünya işçileri birleşin” derken bunu öylesine laf olsun diye söylememiştir. Neden bütün dünya yoksulları, bütün dünya köylüleri, bütün dünya aydınları ya da halkları dememiştir? Marks bunu derken işçi sınıfının üretici rolünü göz önüne alarak söylemiştir. Yukarıda belirttiğim gibi tekelci burjuvazinin tekerine çomak sokacak onu durduracak tek sınıf işçi sınıfıdır. Marks döneminde tekeller bugünkü halini almamışsa da o sermayenin merkezileşmesini görmüş ve tekelleşme eğilimlerine tanık olmuştur.

Bir düşünelim işçiler çalışmazsa ne olur? Burjuvazi ne tank ne top yapabilir, ne de uçağını kaldırabilir. Ne de bir tek kurşun atabilir. Arabasına binip bir yerden bir yere gidemez. Elbise ve ayakkabı giyemez, hatta yemek bile yiyemez. Bankalarındaki parayı bile kullanamaz. Çevreyi kirleten maden arama, yeşil alanları yok etme vb. şeklindeki çevrenin talanını ancak örgütlü işçi sınıfı engelleyebilir. Elbette işçi sınıfı bunları yapabilmesi için güçlü sınıf sendikalarına ihtiyacı var. İşçi sınıfının yanında mücadele eden emekçi sınıfların desteğine ihtiyacı var. Bunu bilen burjuvazi işçileri dini önyargılar ve ulusal bakış açıları ile böler. Sendikalarını koyduğu yasalarla denetim altına alır, sendika yönetimlerini bürokratlaştırır, grevlerini yasaklar.

Bütün dünya işçi sınıfının birleşmesini hatta bir ülkedeki işçilerin birleşmesini ütopik olarak gören yazar çizer ve sol düşünce sahipleri yüz yıldan fazla bir dönemdir süren grev dışı gösterilerin kapitalist sistemde bir değişikliğe yol açmadığını görmeliler. Geçmişte işçilerin güçlü mücadelesi ile alınan bazı haklar da işçilerin birleşik gücü kırılınca geri alınmaya çalışılmaktadır. İşçi sınıfı yerine konulmaya çalışılan ‘prekarya´nın üretimde bir yeri olmadığı gibi sistemin değiştirilmesinde bir rolü de olamaz. İşçi sınıfını dışarıda tutarak, tekellere karşı duracak, dünyayı demokratikleştirecek, sömürüden kurtaracak bir yol aramak boşa kürek çekmekten, zaman kaybından başka bir şey değildir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki dünyadaki bu kötü gidişi ancak işçiler birleşince değiştirebilirler ve sömürüsüz bir düzen kurabilirler.