Kemal DÜZ


NEREDE KALDI ANILAR O GÜZEL İNSANLAR : DEPREM ACISI

Kemal DÜZ


Harlı demir kızıllığında gecenin ağzı
Kınalı bir türkü yüreğe düşen acı
Bir damla kanın cehennemini yaşar Anadolu
Elmasını böl ikiye Havva'nın
Yarısı sevdadır
Yarısını isteyen alsın
Sen yeryüzünde isyanımsın.

Sabahattin Yalkın

Uzun zaman oldu bu köşede yazmayalı... Elim varmadı, yüreğim elvermedi yazmaya. Pandemi sonrası gelen büyük deprem, acı ve gözyaşı bıraktı.

Geceyi bölen yer altından gelen sarsıntılar, yanardağı uğultuları... Kızıl mavi bir ışık ve şiddetli bir yağmur. Uykuların tamda ortasında sinsice..

Eski zamanlarda “yeraltındaki gökgürültüsü ve yıldırım” derlermiş depreme. Karabasan bir gece sevdiğimiz saydığımız nice dostlarımız arkadaşlarımız, insanlarımız aramızdan ayrıldı. Acının ölçüsü yok. Büyük acılar duyduk. Tanık olduk. Üzüldük ağladık. Böylece anılarımız yaşadıklarımız duygularımızda körleşti. Yaşam tatsız bir hal aldı. Ölümlerle yüzleştik. Hayatı tekrar sorguladık. Tanıdığımız bu kentler enkaz.

Deprem sonrası İskenderun'a geldiğimde tanımakta çok güçlük çektim, sanki bir başka şehirdeyim gibi hissettim. Bu şehir artık beni tanımıyor. Anılarım da beş para etmiyor. Bilmediğim tanımadığım bir şehir gibi. Oysa uzun yıllar bu sokaklar bu caddeler parklar meydanlar hep dosttu.

Depremin aramızdan aldığı Figen Hanım ve eşi Haluk Bey'in yardımlarını, bizlere gösterdikleri yakınlığı hiçbir zaman unutamam. 1995 yılından bugüne İskenderun ve SES Gazetesi hayatımızdaki önemi çok büyüktür. En zor günlerimizde hep desteklerini gördük gazete sahiplerinin ve çalışanlarının..

Güneyde bu uçta, kültür alanında sanat alanında haberleşme alanında çok önemli ve etkilidir Ses. 2001 yılından beri bu gazetede aralıklarla da olsa kültür sanat ve tarih konularında yazılarımız yer aldı.

1996 - 2012 yıllarında bu şirin kentte kitabevi işlettik. Kültür sanatına katkı vermeye çalıştık. Çocuklarım burada okudular, yaşamımızın en güzel yılları burada geçti. İskenderun ülkemizin en güzel ilçelerinden biridir.

Hatay tarihinde büyük depremler yaşanmıştır. Hepsinin de üstesinden gelmiş küllerinden yeniden doğmuştur. “Bir Başka Dünya Dünya” demiştim a vermiştim yazdığım Hatay kitabına. Dilerim Bir Başka Dünya özelliğini hiç kaybetmez.

Depremin insan psikolojisinde yarattığı etki kaç yıl alır bilmek mümkün değil. Depremi yaşayan insanlar dinledikçe üzüntümüz kat kat artıyor. Depremle yaşamayı öğrenecek miyiz?

Depremde kaybettiklerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyorum.

Kemal Düz


DEPREM
Bin üç yüz ondu... Daha dün bu eski yıkıntıya sen
Konuk olmuştun,
Sanki sinirli ve ateşli hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı... Kaygı
Ve korku soldurdu yüzleri; evler, aileler
Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık;
Korkuyla boyun eğme en onurlu başlarda,
Minarelerin bile
Yerde başı.
İnsan böyle uğursuz bir vuruşla karşılaşınca
Birazcık uyanır.
Biraz uyanmak için bin belâ... Ne kaba ders!
Sen işte böyle kara günlerin konuğusun,
Yaşayışın elbette
Kolay ve sevinçli bir yolculuk olmayacak;
Ama
Bu çile çölünde
Kolay ve sevinçli bir yolculuğun ancak
Hayali vardır; uzak bir serap için koşmak
Ve sonunda yorulmak, boşuna yorulmaktır;
Hayatı gerçeğin deviyle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da yıkım
İster;
Yüceltici savaşa koşan şanlı, ama ağır,
Korkulu adımlar atar,
Önünde depremler, arkasında depremle

Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri

* 1310 (1895) yılında İstanbul'da büyük bir deprem olmuş, az önce de Halûk doğmuştur. Fikret şiirini
bu iki olayın etkisiyle yazmıştır. Nitekim, ilk dize bunu dile getirmektedir.


Kara haber
Erzincan’da bir kuş var
Kanadında gümüş yok
Gitti yarim gelmedi
gayrı bunda bir iş yok.
Oy dağlar dağlar, dağlar, dağlar...
Aldı ellerine kanlı başını
Karın ortasında Erzincan ağlar...
O ağlamasında kimler ağlasın

Kar yağar lapa lapa
tipidir gelir geçer...
Yan yana sırt üstü yatan ölüler
akşam uyur tandıramaz
ateşini yandıramaz

Gün ağarır şafak söker
kimsecikler gitmez suya
ezilmiş başlarıyla ölüler
vardılar uyanılmaz uykuya

Ses edip geceye beyaz taşından
kışlanın saati çaldı ikiyi.
Ne çabuk lahzada bitti yaşamak
Kimisi altı aylık,
kimisi sakalı ak,
kimi on üç, on dört yaşında;
kimi yola gidecek
kimisi mektup bekler
yan yana sırt üstü yatan ölüler...

Yayıkta yağ vardı, dövülemedi,
akpeynir torbaya koyulamadı,
hasret gitti ölüler
dünyaya doyulamadı...

Uyanıp kaçamadılar,
kuş olup uçamadılar
açıldı kuyular kimse inemez
Erzincan Beygiri rahvandır amma
ölüler ata binemez
yan yana sırt üstü yatan ölüler...

Kesemden verecek şeyim yok; yüreğimden verdim.
NÂZIM HİKMET