Nurullah ER


NERGİS GÜNLERİ

Nurullah ER


Çiçekler baharla anılan ve bilinen, doğayı süsleyen, çevreyi güzelleştiren bitkiler olarak bilinse de soğuk, karlı kış günlerinde de doğamızı süsleyen çiçekler  vardır.

Bir dağ zirvesinde karın içinden fışkırırcasına yükselen, karın beyazlığıyla özdeşleşen bembeyaz rengi ile boynu bükük duran kardelen çiçeği, enginlerde; çalıların içinde çevreyi  morartan hercaimenekşesi, kayaların arasında nazlı nazlı duran nergis, kasımpatı, açelya… tümü de yaz boyunca uykuya yatıp, kışla uyanan, doğanın süsünü, kokusunu eksik etmeyen çiçekleri kimler tanımaz ki?

Amanoslarda, Akdeniz kıyılarında.

Ne kadar uzaklaşsak da, bir türlü kopamadığımız; isimlerini çocuklarımıza, köylere, mahallelere verdiğimiz çiçeklerimiz…

Şimdi tam da böylesi bir günde, kış çiçeklerimizin doğamızı süslediği, kokusunu çevreye yaydığı, içimizi ısıtan güneşle bahardan günler yaşadığımız zamanın içinden geçmekteyiz, sağlığımızı kasıp kavuran, evlere hapseden koranaya inat.

İskenderun´da hastane kapılarını önlerinde, sokak başlarında, cadde boylarında satıcıların elinde bağ bağ koku saçan, çiçekçilerin vitrinlerini, sepetlerini süsleyen nergisler.

Çocukluğumdan beri nergis çiçeğini çok sevmişimdir.

Doğduğum köyde ki dağların, kırların, koyakların süsüydü, çevrenin mis gibi kokusuydu.

Yaşlı birinin ceketinin yaka cebinde, bir annenin saç tokasında, gençlerin elinde, evlerin başköşesinde su dolu bir bardağın içinde nazlı nazlı durur, mis gibi kokardı.

Dillerde türkü olur söylenir, masal olur anlatılırdı.

Otuz altı yıl önce, tam da bugünlerde; SSK Hastanesinde yatan annemi, o zaman çocuk yaşta olan en büyük kızımla ziyarete geldiğimde, hastane kapısında nergis satan satıcıdan, kızımla birer bağ alarak annemin yattığı odaya çıktığımızda vefatını duymuştum. O iki top nergisi önce başucuna koydum, sonra tabutuna, oradan da mezarına indirmiştim. Nurlar içinde yatsın, mekanı çiçekler içi olsun. Kendisi de çok severdi nergisi. Mezarında başucu çiçeği oldu. Sonra nevruzlar ektim, başucuna akasya diktim. Bir de dut ağacı.  Cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar, mezarın etrafında kendiliğinden  açan solan rengarenk kır çiçekleri… Tipik köy mezarı.

O günden bu yana nergisler açtığında annemin ölümünü düşünür, hüzünlenirim. Ama nergisden de uzak kalamıyorum. Bundan birkaç yıl önce yazlık evimin bahçesine diktiğim birkaç nergis soğanı şimdi bahçeyi boydan boya kapladı. İlk kış ayı ile çıkan yoğun yeşil yapraklar arasından çıkan uzun çıplak bir sapın ucunda açan beyaz taçlarla iç içe geçmiş sarı taç çiçekler çevrenin süsü, ciğerimizin nefesi oluyor. Mis kokusu rahatlatıp huzur veriyor. Solmaya durmuşları koparıp içeri aldığımızda evin içi nergis kokusu doluyor, o kokuyla uyuyup, onunla uyanıyoruz.

Çiçekler insanın yaşamına  huzur ve mutluluk veren güçlerdir. Ailede sevginin ve ilginin, toplumda samimiyetin belirtisidir. Böylesi bir kış gününde evimizin bahçesinde, balkonunda çiçekleri eksik etmeyelim ki, doğadan kopmadığımızı, ondan uzak kalmadığımızı gösterelim.

İskenderun her ne kadar betonlaşsa da, çevre kirlense de, Amanoslardan ılgıt ılgıt esintinin getirdiği nergis, lodosun içerlere kadar ittiği iyot kokusu şehrin üzerinden eksik olmaz.

Ama, burnu doğa kokusuna uygun olanlara.