Sadullah ÇAĞLAR


O bir zamanlar kraliçeydi

Bir döneme damgasını vuran bir kadın vardı.


Bir döneme damgasını vuran bir kadın vardı. 1950-1960 yıllarında bütün dünya basını yada medyası bu eşsiz güzellik simgesini sürekli haber yaptı.

Onun her hareketi olay olurdu. Türkiye hakı sanki onunla içiçe geçmişti. Magazin mecmuaları onun fotojenik yüzünü kapak sayfasına koymak için yarışırlardı. Evet bu tartışması dünyanın en güzel kadını İran Kraliçesi Süreyya.

Gazeteler 'Eski İran Kraliçesi Süreyya Paris´te yalnız başına kaldığı odasında ölü bulundu' diye yazmışlardı. Bir zamanların en çok konuşulan insanı tek başına, kimsesiz yaşama veda etmişti. Aslında bu hüzünlü insan genç yaşta, 18 yaşında İran kraliçesi olmak için İsviçre´den Tahran´a giderken 12 Şubat 1951 yılında uçağa binerken annesi ona Şah´ın ilk eşi Fevziye´yi niçin boşadığını hatırlatarak, 'Kraliçe olarak kalmak istiyorsan, Saray´a bir veliaht hediye etmelisin yoksa bu peri masalı biter kızım' demişti.

Süreyya´nın Tahran´daki mermer sarayındaki Şah Rıza Pehlevi´yle olan evlilik düğünleri dünya basınınca birinci hebar olarak yazıldı. Düğün resimleri tüm mecmualarca verildi. Paris´taki aristokratların terzisi Dior´un 20 kilo ağırlığındaki gelinlik elbisesi özel uçakla getirildi.

Gelinin başına İran Devlet hazinesinden ilk defa çıkan bir taç vardı. Düğünün misafirleri arasında Pakistan´ın en zengin adamı Ağahan, güzel eşi Begüm, Ağahan´ın oğlu sinema dünyasının en güzel artisti Rita Hayvorth´la o dönemde evliydi.

Genelde mermer sarayındaki düğün masalımsı olmuştu. Süreyya sanki rüyada yaşıyor gibiydi. Yalnız üzerindeki 20 kiloluk ağırlığındaki incilerle süslü elbise onu rahatsız etmişti, başı dönmüştü. İki doktor anında müdahele ederek onu kısa bir istirahata dönmüştü. İki doktor anında müdahale ederek onu kısa bir istirahata almışlarken, Şah genç gelinin yanına gelerek 'Kraliçe eğer izin verirsen elbisenin ağırlığı Paris´ten gelen terziler tarafından kısmen indirilsin.'

Süreyya, Şah´a dönerek 'Sayın Şah hazretleri ben kraliçe oldum mu? Daha erken değil mi?' der.

İranlı burjuva baba Alman asıllı anneden olan Süreyya doğu-batı kültürünü yansıtan bir güzelliği taşıyordu. Eğitimini İsviçre´de yapan İran Prensesi İran´a geldiğinde kısa zamanda saray hayatına intibak etti. Süreç içinde Şah´ı aşarak önplana çıktı. Daha önce Mısır Kralı Faruk´un kızkardeşiyle evli olan Rıza Pehlevi, erkek çocuk doğumu yapmadığı için Mısır Prensesi Fevziye´den ayrılmıştı. Fevziye güzel bir kadındı. Eski Mısır kavminin yani piramitlerin son kraliçesiydi. Şah´tan ayrılıp Mısır´a döndüğü zaman Fevziye anılarını yazması için batının en büyük siyasi dergileri Time´nin büyük paralar teklifini reddetmişti. Hanedanlıktan ailesi düşüp İtalya´ya sürgüne gittikleri zaman bile bu soylu yapısını sürdürdü ama aynı niteliği Süreyya için söyleyemeyiz.

Süreyya Şah´tan ayrıldıktan sonra tüm yaşamını teşhir etti ve geçmiş şöhretini kullanarak bir filmde bile oynadı. Film, kişiliği üzerine yapılmıştı. Aslında Süreyya Şah´ı sevmişti, ondan bir çocuğu olması için tüm gücünü ortaya koydu. Dünya ülkesindeki doktorlara göründü. Ufuktaki ayrılık tehlikesi gün geçtikçe yaklaşıyordu. Şah´la ilk evlilik yıllarında 1953 yılında Başbakan doktor Musaddık bir darbe yaparak, İran´da cumhuriyet ilan edip, Şah´ı ülkeden kovdu. İtalya´nın Kapri adasına Süreyya ile giden Şah günün konusu olmuştu ama batı basını en çok Süreyya ile ilgilendi. Çocuğu olmayan Prenses´e artık ´mahsun kraliçe´ diye yazılıyordu. CIA´nın Musaddık´a darbe yaparak düşürmesi İran´ın yolunu yeniden Şah´a açmıştı. Şah rejiminin aydınlara özellikle bilimi hedefleyen genç kuşağa karşı katliamcı yapısı dinci Humeyni iktidarını yani molla sistemini güçlendirdi. Aslında Şah küçük yaştan beri sevgisiz bir kişilikti. İlk eşi gerçek bir soylu kadın olmasına rağmen Fevziye´yi Rıza Pehlevi sevmemişti. Bir gün İran´ı terkeden Kraliçe, Şah´ın sevgisiz dünyasından kaçarak Mısır´a döndü ve hiç konuşmadı.

14 Mart 1958 Cuma günü Tahran´da yayınlanan bir resmi tebliğde Şah´n kraliçe Süreyya´yı boşadığı açıklandığı zaman Süreyya´nın tüm umutları duvara çarpmıştı. O Şah´a aşıktı ve onu Şah´ın herşeye rağmen terketmeyeceği umudu vardı ama Şah asla bir 8.Edward değldi ve olamazdı. O bir iktidar esiriydi. İngiliz Kralı Edward, Madam Simson için krallığını terketti. Halkına son mesajında Kral Edward, 'Sevdiğim kadın yanımda olmadan, görevimi yerine getirmemin mümkün olmadığını anladım. Onun için sevgili halkım, krallığıma veda ediyorum. Beni bağışlayın. Tanrı İngiltere´yi korusun' diye sevgi çığlığı atan adam, gerçek bir duygu adamıydı.

Bir gün ama bir gün medyanın deyimiyle mahsun kraliçenin korktuğu gerçek önüne geldi. Sevdiği adam 'Süreyya ben çocuk yapan bir kadınla evlenmek zorundayım. Sen yine benim kadınım olarak sarayda kal' diye öneri getiren şaha, kraliçe 'Ben asla ikinci kadın olmaya tahammül edemem. Seni seviyorum ama seni başka bir kadınla yaşarken görmektense İran´ı terketmeye razıyım. En kısa zamanda medeni şekilde ayrılalım. Sayın Şah hazretleri. Benim için artık rüya bitmiştir' der.

Bİrkaç gün sonra Tahran Havaalanında Süreyya Cenevre yolcusu. Şah gözünde siyah gözlük, bitkin bir vaziyette güzel kraliçeye son defa ona veda ediyor.

Süreyya siyah manto içinde gözleri nemli, terkedilmişliğin acısı üzerine çökmüş ne umutlarla geldiği İran´ı terkediyor. Şah 'Seni bir daha görecek miyim?' Süreyya, 'Bİlmiyorum efendim. Zaman ne getirecek yada neyi götürecek ama İran´ı hep özleyeceğim' ve hıçkırıklar arasında uçağın merdivenlerine tırmanan bir zamanların kraliçesi, boğazını düğümleyen hıçkırıkları tutamaz. 'Buyrun kraliçem' diyen hostese: 'Ben artık Kraliçe değilim' der.

Masal gibi başlayan bir hayat 2001 yılının Kasım ayında Paris´in bir odasında son buldu.