Sadullah ÇAĞLAR


OKUNMAYAN YAZARLARA NOBEL ÖDÜLÜ

Sadullah ÇAĞLAR



Edebiyat tarihine baktığımız zaman dünden bugüne Batı dünyası kapital düzene uyum sağlamış yazarlara ödül verdi. Örneğin yüzyılın en tanınmış yazarlarından Victor Hugo´ya herhangi bir ödül verilmedi. Özellikle Sefiller ve Notre Dame´ın Kamburu romanları en çok satan kitaplar arasındadır.

Peki yüz yıldan fazla bir süredir Victor Hügo´yu okunur yapan nedir? Yazarın Sefiller adlı romanında yoksul biri olan Jean Valjean fırından ekmek çaldığı için kürek çekmeye mahkum edilmesi yürek burkan son derece etkileyici bir hikayedir. Jean Valjean uzun yıllar süren cezasını çektikten sonra özgürlüğüne kavuşur. Ancak eski bir mahkuma kimse iş vermek istemez ve yaşamak için çalmak zorunda kalır. Polis müfettişleri peşine düşer. Ancak Jean Valjean onları atlatır ve süreç içinde zengin bir iş insanı olur ve şansının yaver gitmesi ile Paris belediye başkanı olur. Yoksullara yardımcı olan sevilen bir belediye başkanı iken müfettişlerin kimliğini tespit etmesi ile Paris´i terk etmek zorunda kalır.

Peki yazar Sefiller romanını hangi şartlarda yazmıştır? Victor Hugo yazar olduğu dönemde aynı zamanda milletvekili olarak Fransız meclisinde görev yapıyordu. Bu dönemde ölüm cezasının bir insan hakları ihlali olduğu gerekçesi ile kaldırılması yönünde parlamentoya önerge verdiği için hakkında tutuklama kararı verilince Belçika´ya iltica etmek zorunda kaldı.

Sefiller romanını 18 yıl süren sürgün döneminde Belçika´da yazar. Viktor Hugo öldüğünde ise cenaze törenine 1 milyon Parisli katıldı.

Çağımızda en çok okunan kitaplar dendiğinde Gorki´nin Ana kitabı, Jack London´un Demir Ökçe ve John Reed´in Dünyayı Sarsan On Gün ilk aklıma gelenler arasındadır. Ayrıca İngiliz edebiyatının en tanınmış yazarlarından Charles Dickens´ın İki Şehrin Hikayesi uzun yıllar en çok satan kitap olmuştur. Ama buna rağmen yukarda adı geçen yazarların hiç birine ödül verilmedi.

Peki Batı kimlere hayranlık duydu ve ödül verdi? Şimdi biraz onları inceleyelim; Soğuk savaşın sürdüğü 1950´li yıllarda ülkemizde çok reklamı yapılan Viktor Kravchenko´nun yazdığı Hürriyeti Seçtim adlı kitapta Sovyetlerden kaçan yazar ülkesini kötüleyerek batıya mesaj vermektedir. Sonraları kitabı yazmak için batılı ülkelerden para aldığı ortaya çıktı.

!957 yılında yayınlanan, Rus Boris Pasternak tarafından yazılan Dr. Jivago adlı roman, Batıda el üstünde tutuldu ve yazarı neredeyse kahraman ilan edildi. Kitap genel olarak Ekim Devrimi sonrasını baskıcı olarak anlatır. ABD 1968 yılında kitabın filmini yapar ve 5 dalda Oscar ödülü alır.

Evet kapital sistem hep ödül verdiği kişilerden hürriyet arayan kahraman yarattı. Mesela Polonyalı işçi önderi Valesa gibi. Batı onu önce hürriyet isteyen büyük kahraman ilan etti, sonra devlet başkanı yaptı. Nobel barış ödülünü verdiler, bitmedi Papa Varşova´da Valesa´yı kutsadı. Sonra Valesa ne yaptı? Geçmişte işçi olarak çalıştığı tersaneyi önce özelleştirdi, sonra kapattı.

Peki geçmişte işçi olarak çalıştığı tersaneyi kapatan Valesa bugün ne yapıyor? Batının verdiği ödül paraları tükendiği için geçim zorluğu yaşadığını söyleyen Valesa, gazetelere ilan vererek iş arıyor.

Batı´nın bir diğer gözdesi Soljenitsin´i hatırlayan var mı? 1970 yılında Nobel edebiyat ödülü aldı. Ödülün Sovyet karşıtı yazılardan dolayı verildiği hep gündem konusu oldu. 1974 yılında Sovyet vatandaşlığından çıkarıldı ve yaşamını ABD´de sürdürdü.

Sovyetlerde istenmeyen kişi ilan edilen Soljenitsin ABD´ye gitmeden önce İspanya´ya uğrar ve General Franco´yu görevinde gösterdiği başarıdan dolayı kutlar. Daha sonra ABD´ye geçen Soljenitsin Dışişleri Bakanı Kissinger ile görüşme talep eder, ancak enteresandır, ret edilir. Kissinger onun için ‘yüzünü bile görmek istemiyorum´ der. Patronları bile kendisi ile görüşmek istemez.

Batı bazen yanlışlık mı yapıyor diye düşünmeden edemiyorum, Sovyet yazar Mihail Şolohov, Fransız yazar Jean Paul Sartre ve Şili´li şair Pablo Neruda´ya Nobel edebiyat ödülünü veriler.

Ve Durgun Akardı Don kitabı ile Şolohov 1965 yılında Nobel Edebiyat ödülünü alır. Kitap 4 cilt olup 1966 yılında Tektaş Ağaoğlu tarafından Türkçe´ye çevrilmiş ve Ağaoğlu yayınevi tarafından basımı yapılmıştır.

Orijinal ismi Durgun Don olan kitabın konusu aynı zamanda Şolohov´un doğum yeri olan Vyenşkaya köyünde yaşayan Kazak halkının köy yaşantısını ve 1.Dünya Savaşından başlayarak cephede yaşananlar, Çarlık Rusya´sının yıkılışı ve Sovyetler Birliği´nin kurulması sürecinde Kazak´ların neler yaşadıklarını benzersiz güzellikte tanımlamalarla anlatır. Eser 1.Dünya Savaşı döneminde gerçekleşen Ekim Devrimini ve o dönem toplumun sosyal durumunu okuyucuya tarafsız bir şekilde yansıtır.

Şolohov ödül töreninde yaptığı konuşmada şöyle der; Kıymetli misafirler, bana verilen Nobel ödülünü Sovyet halkı adına mutluluk duyarak aldım. Yalnız batı medyasında Sovyet yazarların aldıkları emirler doğrultusunda yazı yazdığı şeklinde asılsız haberler çıktı. Sayın baylar bizler özgür insanlarız, insan yaratıcılığı baskı ile öne çıkmaz ve yazı yazamaz.

Fransız yazar Jean Paul Sartre ise Cezayir´de Fransızların yaptığı katliamları gerekçe göstererek Nobel ödülünü almayı ret etti.

Pablo Neruda Nobel Edebiyat ödülünü aldığı zaman, Şili´nin o dönem devlet başkanı olan Sosyalist Allende´nin Paris Büyükelçisi idi.

Türkiye´den Orhan Pamuk´a Nobel Edebiyat ödülü verildi. Orhan Pamuk Aziz Nesin´in 12 Eylül rejimine karşı Aydınlar Dilekçesine imza atmadı. Hiçbir toplumsal muhalefetin içinde yok, kitaplarından okunduğunda ne söylediği bile anlaşılamıyor ve kitapları okunmuyor ama nedense Pamuk´a ödül verdiler.

Acaba neden eşsiz tabiat harikası Torosları şiirsel dille anlatan Yaşar Kemal´e ödül verilmedi?

Ödüllü yazar Pablo Neruda Viyana´da Türk gazetecilere verdiği mülakatta; Biz Nazım Hikmet´in yanında şair bile sayılmayız, demişti. Nazım Hikmet´e de ödül verilmedi. Nazım, Batı´ya iltica etseydi ödül alırdı.

Önemli olan ödül almak değil, insan gibi ayakta durabilmektir, tıpkı Deniz´ler gibi.