Akın BODUR


Ortak Akıl

Akın Bodur


'Üç ayda 8 milyon lira borç ödedim, gereksiz harcamaları yapmayacağız, gelirdeki kayıp-kaçakları önleyeceğiz' diye böbürleneceksin, ama hizmette göstermediğin hızı, yapılandırılmış vergi borcu ödemek için sergileyeceksin. Tasarruf ediyoruz diyeceksin, ardından da kaldırım incelemesine bile birkaç yardımcın, üç-beş müdürünle gideceksin; makam aracımı değil özel aracımı (şoförlü) kullanıyorum diye açıklama yapacaksın, sonra da bir ilki başararak başkan yardımcısı sayısını ilk kez kendi döneminde 4´e yükselteceksin. Bütçe 110 milyon lira, aylık 9.16 milyon lira gelirimiz var, 5 milyon lirası maaş-yakıt ödemesi, hizmetleri 4.16 milyon lirayla yapıyoruz, ifadesini kullanacaksın, ardından seçim öncesi verdiği vaadlerini, projelerini 'beş yıl süresi var' deyip, öteleyeceksin.
Belediye başkanının kimlerle görüştüğünü, ne kadar süre görüştüğünü şirketinden getirdiğin ve maaşını şirketten almaya devam eden özel sekreter uygulaması ya da her cuma binlerce cep telefonuna gönderilen mesajla mı tasarruf edeceksin? Hani laf tasarruftan açılmışken, özel aracın diye her yere rahatça gidebildiğin o aracın yakıtı nereden karşılanıyor?
Projeler için Ankara´da görüşmelere başlayacağız, ifadesini kullanacaksın, yerelde iktidarda olup, genel iktidarda bulunan partinin arkanda olduğunu anlatacaksın, ama projelerin beş yıl süresinin bulunduğunu belirtip hizmette acele etmezken, belediyenin 4 yıl süreyle yapılandırılmış borcunu hızlı ve zamanından önce ödemek için kent halkı adına belediyenin sahip olduğu tarihi mekanları, deniz kıyısında kumsalla bütünleşen alanı halkın kullanımına açmak yerine yapılandırılmış borcu zamanından önce ödemek için hızlı hareket etmeye çalışacaksın. Sık sık ´her mahalleye eşit hizmet´ cümlesini kullanacaksın ardından da her mahallenin eşit yararlanabileceği kentin ortak alanını oluşturmak yerine, bunu bir sonraki seçime kadar yayacaksın. Söz verdiğin projelerin süresi 5 yıl olacak ama yapılandırılan ve ödemesi yıllarca sürecek borcu hemen ödeyeceksin. Niye?
Şoförler odası ziyaretinde 'yollar bozuk' şikayetini işiteceksin, Meydan mahallesinde bir yurttaşın belediyeye verdiği dilekçede ´sokaklar çukur içerisinde' serzenişini okuyacaksın, ama bunları duymazdan gelip, halka olan sorumluluğundaki önceliğini kamuya olan borcu zamanından önce ödemek için mi kullanacaksın? Tamam da niye?
Muhtarlara, esnafa, sivil toplum örgütlerini yaptığın ziyarette, halkla sohbetinde farklı fikirlere açık olduğunu belirtip, ´kenti ortak akılla yöneteceğiz ´ diyeceksin, ancak kent adına en kritik kararlardan birini belediye meclisinde muhalefetteki sesi duymazdan gelecek, partin AKP ve ortağın MHP´nin oylarıyla kararlar alacaksın. Hukukun, Belediyeler Kanununun verdiği yetkiyle oy çokluğu ile karar alma hakkına sahip olabilirsin, ama adalet ve vicdan duygusu bunun neresinde? Hukuk, devir satışı hakkını veriyor ama mülk belirlemede keyfiyeti vermiyor olsa gerek... Ve hukuk, 1/5000´lik imar planında süreç bitmeden, 1/1000´lik planı yapma hakkını vermezken, hukuka karşı alınan o kararın sonucu bunu ortaya koymadı mı? Muhalif fikirleri duymayacaksan, kenti ortak akılla nasıl yöneteceksin? Kent, ortak akılla yönetilmek isteniyor mu? Bunu isteyenler belki de önce partinin ilçe başkanı ve yöneticileriyle görüşmeye, konuşmaya başlamalı. Hatta, belediyenin tek başına yönetilen bir şirket olmadığı; kamunun, kentin ve devletin kurumu olduğu unutulmamalıdır.
Antakya´daki üye olarak bulunduğu HBB Meclisinde, bir caddenin tarihi özelliği korunsun, turizme açılsın diye CHP´li Hatay Büyükşehir Belediyesinin 100 milyon lira borçlanması için oy kullanacaksın, daha sonra başkan olduğu İskenderun´a gelip, kent sahilinde bulunan ve valiliğe çalışma ofisi olarak tahsis edilen 150 yıllık yalının, uzun dönem hastane, bir dönem de kadın kültürevi olarak kullanılan 100 yılı aşkın üç katlı binanın ve Belen´deki 15 dönüm içinde bulunan yüzlerce yıllık manastırın borç karşılığı hazineye devredilmesini isteyeceksin. Tarih süreci içerisindeki tanımına göre daha dün kurulan o caddedeki binaların korunmasını isteyen anlayış, tarihsel süreci bile bilinmeyecek kadar eski olan, iki katlı 12 odalı, banyosu, mutfağı ve 15 dönüm bahçesi bulunan manastırın borç karşılığı devrini, daha doğrusu satışını niye istiyor? Bu nasıl bir belediyecilik anlayışı ki?
Borç azaltılmak mı isteniyor?
O zaman buna önce yörede yaşayan esnafın, halkın alacağının ödenmesiyle neden başlanmıyor? Onlara yapılandırma yapıldı da vergi borcuna yapılmadı mı? Para yoksa, kamu borcuna önerilen yöntem gibi daha önce ihaleye çıkartılan ama satılmayan yerlerin borç karşılığı takası niye denenmiyor? Amaç borcu azaltmaksa, yöntem çok.
İstenilen şey, kullanılmayan mülkleri takas karşılığı verip borcu azaltmaksa, bunu halkın kullanımına açılabilecek, kentin tarihine ışık tutacak yerlerden değil, başka alanlardan başlanması gerekmiyor mu? Belediyenin asli görevi bulunduğu kentte halka hizmet etmek, kentin tarihi ve kültürünü korumak değil midir?
Belki de sormak gerekiyor; amaç borcu azaltmaksa, bu bir anlamda kentin değerli mülklerinin ´hülle satış´ yöntemiyle birilerine verilmesinden mi geçiyor? Ülkenin varlıklarının, hazine ve varlık fonu üzerinden hangi kurum ve tesisleri satıldığı konuşulmaya devam edilirken, yerelde bunun uzantısı İskenderun ve belediye mülkleriyle mi olacak?
Siz ne dersiniz?