Leman GÖÇMEN


Otobüs Yolculuklarını Özledim

Aktarmasız, problemsiz uzun yıllar özellikle Hatay´ın Has turizm arabalarıyla İstanbul, Ankara, hatta Antalya, İzmir… ne güzel yolculuklar yapmışımdır.


Aktarmasız, problemsiz uzun yıllar özellikle Hatay´ın Has turizm arabalarıyla İstanbul, Ankara, hatta Antalya, İzmir… ne güzel yolculuklar yapmışımdır.

Ne güzel yıllardı onlar. Çocuklarım küçüktü. Kolanyalı-ıslak mendiller yoktu; el bezlerini sabunlayıp yollukların yanına koyardım. Meyveleri, çerezleri, börekleri kutulara yerleştirir ,öyle yola çıkardık.
İlk yıllarda yollarda, molalarda doğru dürüst lokantalar da yoktu. İlk yapılan Pelit´teki Orhan Ağaçlı tesisleriydi. Her şeyiyle dört dörtlük bir işletmeydi. Gecenin hangi saatinde gitseniz her çeşit sebze yemekleri dahil haşlama eti, tatlısıyla vasat fiyatlardan yer, yolunuza devam ederdiniz.
Onun dışında yapılanlar da güzeldi. Ama, bilhassa -afedersiniz tuvaletler can sıkıcıydı. Şu andaki duruma gelinceye kadar çok merhalelerden geçti, hep beraber geçtik. Bu arada da uçak seferleri için çalışmalar, politik kulisler İskenderun´da mı, Antakya´da mı olacak söylemleri uzun yıllar sürdü. Aslında İskenderun´un küçük bir havaalanı vardı. Kaç yıl sürdü bilmiyorum, küçük uçaklarla -bana kısmet olmadı ama- rahmetli babam sık sık Adana´ya giderdi. O zaman İskenderun´da teşkilatlı bir Sümerbank yoktu. İşyerimizin alış verişi için mutlaka Adana´ya gidilmesi gerekirdi.
Nasıl olduysa o havaalanına sahip çıkamadık. Bir zaman sonra kapandı, uygun olmadığı söylendi ve o defter kapandı. Ondan sonra da Antakya´ya yapılacağını öğrendik. Benim üstüme vazife değil ama, o zaman basından öğrendiğimize göre havaalanı için tahsis edilen yer uygunsuz dense de yapıldı.
Herşeye rağmen bir havaalanımız oldu. Ama ben yine de otobüs yolculuklarımızı hala arıyorum. Toroslardan geçerken akan dereleri, etrafındaki kavak ağaçlarını seyre doyamazdım.
Bir de küçük molalar vardı. Muavin kapıdan bağırır, ‘çaylar şirketten´ der, hemen bir garson kocaman bir tepsinin içinde çaylarımızı dağıtırdı. Hatta arkasından bir de simitçi gelir, simit alır yerdik. Bunları şimdi hatırlamak bile çok hoşuma gidiyor. Zira, uçakla da, otobüsle de seyahat etme imkanlarım yok. Fakat o kadar çok gezmişim, buna o kadar çok doymuşum ki, anıları bile beni mutlu ediyor.
İyiki zamanında öyle yapmışım. Bir komşum vardı, rahmetli oldu- ‘sen ne çok geziyorsun´ demişti. ben de ‘sen de gez´ demiştim. “Çocuklarım büyüsün de” demişti. Aslında çocuklarla mutluluk onlar küçükken oluyor. Büyüyünce bizlere ayak uyduramıyorlar. Tahsilleri oluyor, kendi başlarına arkadaşlarıyla dolaşmak istiyorlar.
Arkadaşımla bir gün kaşılaştık; çocuklar büyüdükten sonraydı. “Suzan, şimdi gezebiliyor musun? Çocuklar artık büyüdü” demiştim. “Yok ne gezer. Ben evde oturduğumla kaldım. Sen en güzelini yapmışsın” demişti. Vakti geldiği zaman herşey yerini buluyor. Gezmenin zamanı da bitiyor. Nöbet değişimi gibi çocuklarımız kendi yuvalarını kurup hayatlarını yaşıyorlar.
Herkes yerinde mutlu olsun diyorum. Yeter ki, hastalıklar olmasın. Sağlıkla yaşımızın hükmünü yaşayalım.
Annemin ve Kifayet ablamın ilaç çantalarını görünce, “Bunlar ne çok ilaçlar” derdim. Şimdi o kadar olmasa da benim de ilaçlarım var. Ama doktorlarım sağolsunlar, benim sağlıklı beslendiğimi, tahlillerimin sonuçlarından hep memnuniyetlerini beyan ediyorlar. Ben de bunlarla gururlanıyorum, kendi yaşamımı böylece sürdürmeye çalışıyorum.
Seyahatten nerelere geldik. Demek ki hoşça vakit geçirmişim, bugünleri bulmuşum. Çocuklarımı, bütün arkadaşlarımı, herkesi çok seviyorum.
Hoşçakalın.