Her gün yeni katılımlarla çoğalan adalet yürüyüşü halkın umutlarını da büyüterek yoluna devam ediyor. Daha önce çeşitli siyasi parti ve kitle örgütü bu yürüyüşe katıldığını basın açıklaması ile duyurmuştu. Yürüyüş ilerledikçe bakıyoruz; taşeron işçileri, termik santrallerden etkilenen köylüler, grevleri yasaklanan işçiler, atanamayan öğretmenler, taciz ve tecavüzlere karşı çıkan kadınlar, işinden atılan öğretim üyeleri; akedemisyenler, yazarlar, sanatçılar, avukatlar, beklentilerini umutlarını ve cesaretini yanına alan bu yürüyüşe katılıyor.
Basında ve köşe yazılarında yürüyüşü küçümseyen şöyle yazılar çıkıyor; 'kapitalizmde adalet adalet arıyorlar”. Yani kapitalizm zaten adaletsiz bir sistem ne adaleti arıyorsun? demeye getiriyorlar.
Bir defa adalet kavramı geniş bir kavram olduğu için işçinin de işverenin de, yoksulun da zenginin de ilericinin de gericinin de kullandığı ve herkesin kendine göre tarif ettiği bir kavram. Yine herkesin yasa, ya da bir uygulamada haksızlığa uğradığında akla ilk gelen kavram. Ama her zaman yanında 'eşitlik' kelimesi olmadan da ifade edilemeyen bir kavram. Fakat ezenle-ezilenin, zenginle-yoksulun, işçiyle-patronun olduğu bir sistem adil ve adaletli bir sistem olamaz. Bu doğru. Ama adalet arayışı da zaten adaletten kimsenin şikayetçi olmadığı bir sistemde aranmaz. Ya da şunu diyorlarsa 'boş yere uğraşmayın nasıl olsa vermezler'; buna da yürüyen on binler diyor ki: “Biz alacağız. İsterseniz siz oturup kendi sisteminizin gelmesini bekleyin.'
İşte kapitalist sistemde haklar her zaman mücadele ile alınıyor. Kitleler sandığa ve adalete olan inançlarını yitirince haklarını meydanlarda arıyorlar.
Yürüyüşe 'ADALET' isminin verilmesi isabetli olmuş. Çok geniş kitleleri kucaklayan bir kavram.
Bu açıdan;
40 Gündür açlık grevinde olan Gülmen ve Özakça ile işinden atılıp işine dönmek isteyen 140 bin kamu emekçisini,
24 yıl önce devlet gözetiminde yakılan 33 adın ve sanatçıyı, görevini yaptıkları için zindana atılan 160 gazeteciyi,
93 yıldır kullandıkları hafta tatili ellerinden alınan, grev hakları kullandırılmayan, İş kazası tedbir yasası 2020´ye ertelenerek iş kazalarında ölmesine izin verilen binlerce işçiyi,
Şırnak´ta, Sur´da ve Silopi´de öldürülen, evleri yakılan insanlar dahil milyonlarca insanı ilgilendirmektedir.
Adalet Bakanı yürüyüşe sinirlenerek Kılıçdaroğlun´a şöyle diyor: “Adalet´ teki dosya sayısını biliyor mu? Yılda 10 milyon dosya geliyor”. Sayın Bakan, valla o sizin devri iktidarınızda arttı yanılmıyorsam. Keşke önceki yılların dosya sayılarını da verseydiniz başarınızı daha iyi görebilirdik. Bir de o dosyaların içinde 'adalet' var mı, ona bakmalı. Çıkan yargı kararlarını, iktidar dışında kaç kişi haklı buluyor. Adalet sayıyla ölçülmüyor sayın bakan. Adalet isteyenleri elinizde belge ve delil olmadan 'fetö terör' örgütüne yardım ediyorlar iması yapmanız bile sizin adalet anlayışınızın bir yansımasıdır.
Sonuç olarak, 'adalet' mücadelesi halkın büyük çoğunluğunun adalete güveni sağlayıncaya kadar devam ettirilmelidir.