Leman GÖÇMEN


Ozan Mustafa İncedil

Gel Gayri Yeter


Ayrılık acıdır, ben dayanamam
Burnumda tütüyon gel gayri yeter.
Daha fazla ataşlara yanamam
Burnumda tütüyon, gel gayri yeter.

Kerem´in kül olup yandığı gibi
Mecnun´un Leyla´yı andığı gibi
Yakup´un Yusuf´a yandığı gibi
Burnumda tütüyon, gel gayri yeter.

Kalıp da neylersin garip elleri
Başında esiyor hasret yelleri
İncedil´e gel bekletme yolları
Burnumda tütüyon, gel gayri yeter.

Bu dizeler, yazımıza konu olan bölgemizin en güçlü ozanlarından biri olan Mustafa İncedil´e ait. Yaklaşık 20 yıl evvel İskenderun Demir Çelik´te işçi olduğu dönemde tanıdığım, irticalen şiirlerini okuyabilen, yazabilen, ozanlığı Kültür Bakanlığı tarafından da onaylanan gerçek bir ozan ve çok zarif bir insandır.
Çukurova Radyosu´nun bir zamanlar Adana, Hatay, Antep gibi vilayetlerimizi adım adım dolaşarak şairlerini, tarımını, ipek böceği yetiştiren Samandağ´ı bizlere tanıtan o kurumun bölgemize yaptığı hizmetleri hiçbir zaman unutmamamız lazım. Benim Nergizlik´te, dağbaşı dediğimiz bir köyde gelip beni bulan, orada bana yemek tarifleri yaptıran radyo müdürü Nihat Kale beyefendiye, program yapımcısı Ferruh Yardım´a, spiker Şule Yalçın´a o kadar zaman sonra yine kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Günlerden bir gün kendi kendime ‘her yörenin insanları kendi şairlerine, şarkıcılarını tavsiye edip onları bize onları tanıtan insanlar var. Ben de “Mustafa İncedil´i rica etsem kabul ederler mi?” dedim.
Sağolsun Ferruh bey, “Neden olmasın Leman hanım, seve seve” demişti. Ozanımızın arabasına binip bizi davet ettikleri saatte Mersin´deki Çukurova Radyosu´na vardık. Orada bir de öğretmen asıllı bir yapımcı da vardı. Hep beraber ön hazırlıklar yapıldı, ozanımız bağlamayı eline alıp eserlerini o kadar güzel söyledi ki, bana da hayran hayran bakmak ve sevinç gözyaşları dökmek kalmıştı. “Çocukluğumdan beri çalar söylerim” diye ozanımız sevincinden kuşlar gibi uçarak, sanki stüdyodan muzaffer bir edayla çıktı. Bana da “Sizi buraya kadar geldikten sonra bırakmayacağız. Bize lütfen mantı tarifi yapın, yayınlayalım” dediler. Sen de cevaben “Benim yaptığım mantılar artık herkesçe bilinen oldu. Ben sizlere çok bilinmeyen bir Hatay yemeği tarif edeceğim. Şıh el-mıhşı”. Bir lokantacı olarak o gün o yemeğin tarifini anlattım. Yarı Hataylı yarı Adanalı olduğum için iki vilayetten pek çok mektup almış radyoevi. Şairimiz gerçekten bundan sonra çok itibar gördü.
Bizim festivalde de görev aldı. Ancak, İncedil ve diğer tüm ozanlarımız uzun yıllar 5 Temmuz´u kutlamıştık, ama layık olduğu şekilde kendi sanatçılarımıza yer verilmedi. Bunu pek çok defa dile getirdim. Ama sadece benim istemem yetmedi. Fakat bizim ozanımız pek çok şiir kitabı bastırdı. İnce ince, kendi gücünün yeteceği kadar. Hatta 2 kez derneğimize de geldi. Yanılmıyorsam irticalen Figen hanıma da orada bir türkü söylemişti.
Allah vergisi olan şiirlerini çok sayıda küçük küçük şiir kitapları baskıları var. Düğünlerde, festivallerde elinde sazıyla ozanlığını icra eder, şiirlerini okur.

Yoksulluk Gardaş
Yoksulluk, fakirlik ne hale koydu
Anlayana derdi açıyok gardaş.
Alacaklı bizi görmesin diye
En kuytu yerlerden geçiyok gardaş.

Ayakkabı yırdık, alıyor çamur
Kış günü odun yok, ne gaz, ne kömür
Yarı tok yarı aç geçiyor ömür.
Ekmeğin peşine kaçıyok gardaş.

Bizim komşu hergün tavuk yolunca
İçerime gam gasavet dolunca
Yarı yavan aşınan soğan bulunca
Çol çocuk sevinçten uçuyok gardaş.

Kuru ekmek yiye yiye hamlıyok
İncedil´im yaramızı emliyok.
Çay tortunu kurutup da demliyok
Ne güzel çay deyi içiyok gardaş.

Şairimiz Kırıkhan doğumlu. Bildiğim kadarıyla babası çok küçük yaştayken ölmüş, İsdemir´de yeğenimle 20 yıl birlikte çalıştılar. Çok ince duygulu, sayısız beğendiğim eserleri var. Biliyorum ki çok özel yerlerde bastırabilir. Kendisine uzun ömürler ve mutlu yıllar diliyorum. Hoşçakalın.