Fevzi MAMİOĞLU


ÖZGÜRLÜKLER ŞEHRİ İSKENDERUN

Hakikaten İskenderun, özgürlüklerin dibe kadar yaşandığı bir kenttir!


Hakikaten İskenderun, özgürlüklerin dibe kadar yaşandığı bir kenttir! Aşkın adresidir İskenderun. Dünyada adı “Sevgi” olan ilk yerleşim birimi İskenderun´da kurulmuş. Alın size Gözcüler´i efendim. İlk adı “Elhup”tur. Mefhuuum? Yani aşktır Arapçası. Sevgidir Türkçesi..Doğanın insana sunduğu güzelliklerin başka yerde olmadığını iddia ettiğim yer idi İskenderun. Tüm tahribata rağmen dimdik duran bir yerdir İskenderun. Bir zamanlar “Krem dö la krem” dediğimiz elit ve seçkin sahilimizin özlemini çektiğimiz bir yer İskenderun. Tarihin başladığı yer değil ama tüm katmanlardan insanı barındıran bir kent idi İskenderun.

Veee biz bu güzel kentimizin ırzına ırzına geçtik efendim. Şimdi bakınız başlığa. Özgürlüklerin dibine kadar yaşandığı yer demişim. Vallahi doğru. 60 ve 70´leri ve hatta seksenlerin başlarını anımsayanlar bilir. İskenderun 24 saat cıvıl cıvıl yaşayan bir kentti. Sanayisi, barları, sinemaları ve sanat etkinlikleriyle. Üç posta çalışan pamuk ve çırçır fabrikaları. Bunlara Hatay Yağlarını ekleyin... Yazın kapının önünde oturun. Gündüz ise, Kervan sinemasına giden ve film bitiminde evlerine dönenleri temaşa etmenin zevkine doyum olmazdı. Yani bu kadar mı samimi olunurdu Allah aşkınıza. Bu kadar mı sade olunurdu! Günlük elbisesiyle de, ayağına geçirdiği terlikle giden de vardı. Saçlarını özenerek tarayıp Hintli kadınlar gibi alınlarına perçem düşürüp kırmızı nokta koyanlar da vardı. O zamanlar Nergiz ve Raj Kapor´un filmleri çok izlenirdi. “Avare” ve ”Arkadaşımın Aşkı” filmleri kapalı gişe oynamışlardı uzun süre. Yalan olmasın. “Arkadaşımın Aşkı” Kanatlı´da oynamıştı. Hani yıkılıp yerine rezidans yapılan ve sonunda satılığa çıkarılan meşhuuur sinemamız efendim.

Sinemaların bir de “Altı” matineleri vardı. Gece suarelerini de unutmayalım. Akın akın eve dönüşü izlemek gerçekten zevkti. Hele bir de benim gibi eğer uslanmaz bir romantik âşıksanız...20´lerinde utangaç biriydim. O yıllarda hangimiz değildik ki! Bir kıza ilgi duymanın bile insanı mutlu ettiği günlerdi. Şimdiki gibi günü birlik aşkların yaşandığı günler değil. Bir kızı mı sevdiniz? Nasıl yanaşacaksınız? Mahalle baskısı var. Bir. Kızın durumunu düşüneceksiniz iki. Yani -Sevgilisi var ivallah. Ca ğalbeyt u ğayyana u ğayyınto. Evin kapısına kadar geldi. Bakıştılar. Diyen konu komşunun ağızlarına düşmek de var...- Heh heh heh. İ lavallah u billeh. İza ccebel bice ğal bahar ul bahar bice ğaccebel, bsevviya kıyma u la bağtiya la Favze (Denizle dağ birleşir amma kızımı kıyma yapar de Fevzi´ye vermem)  diyen anaları gördük biz. Niye? Köşedeki evde yaşayan ailenin kızını rahmetli abim Selim, kıyma yaparım da vermem diyen annesine inat, yengemi bir gece bisikletle kaçırmıştı... Ne yapsın rahmetli? İş yok. Sabah girdiği Mithat Paşa okulunun arka kapısından kaçmış. Bir daha da okula gitmemişti. 32 yaşına geldi. İş yok güç yok. ..Evde, mezbahanede çalışan eniştesinin et ve kan bulaşıklı giysilerini yıkamaktan elleri şişen ve, yıkamam dediğinde de kafası duvara vurulup travma yaşatılan yengem, çareyi işsiz de olsa kendisine gülümseyen adama gönül veriyor. Vermem diyen annesine inat, ödünç alınan bisikletle kaçıyor.

Bu yazdığım özgürlüklerin kimseye zararı yok. Zaten şimdilerde de öyle romantik aşklar da kalmadı. Lehül hemd veşşıkır! Asıl sözünü etmek istediğim “Dibine kadar yaşanan özgürlükler” şunlar efendim. Özellikle Suriyeli din kardeşlerimizin misafirliklerinden sonra... Ha şunu da ekleyeyim. Bu yazacaklarımdan, kat´iyyen bir düşmanlık çıkarılmasın. Ama Suriye´deki alışkanlıklarını burada da sürdürmek isterlerken, ister istemez bizleri rahatsız ediyorlar. Yazacaklarım konusunda EĞİTİLMELERİ İKAZ EDİLMELERİ DİLEĞİYLE BAŞLIYORUM EFENDİM.

Bunlar gece yaşayan insanlar. Asıl yemek saatleri akşamlarıdır. Gezmeleri de lmesviyyet dedikleri akşam ve sonrasıdır. Tabi gündüz çalışanları da var. Sorun şu; Gece olsun gündüz olsun bu arkadaşlar, motosikletlerini ve bisikletlerini KALDIRIMDA SÜRÜYORLAR! Genelde elektrikli motorları tercih ettiklerinden, nereden ve nasıl çıkacaklarını tahmin etmek İMKÂNSIZDIR. Adamlar, madamlarını ve en az üç dört çocuğunu motora atıp yallah sahile...Yallah şareğe.(Çarşı pazara) Kaldırımda özgürce dolaşan kentliler, yine özgürce ve fütursuzca dolaşan göçmen kardeşlerimizin çarpmalarına maruz kalmamak için eve kapanıyorlar!!! Bu konuda İskenderun Belediyesi ile Büyük Şehir Belediyesi arasında ÇEKİŞME VAR! İnanmayan, İskenderun zabıtasını arasın. Alacağınız cevap ,-O işe büyük şehir bakıyor olacak!!! Arada kalan bizler ÇARESİZİS ÇARESİZ!!!! Daha önce de yazdım. Şimdi de yazıyorum. Umarım “Kellem kellem la yınfeğ” olmaz.

İkinci özgürlük anlayışları ve zararları da şu; Çok yüksek sesle konuşuyorlar. Kapıları çok çarpıyorlar. Bir arada yaşadığımızdan biliyorum. Adam arabasını gece 24´ten sonra yıkıyor efendiler! Aman Allah´ım o ne gürültü öyle!!! Çoluk çocuk seslerinden uyumak İMKÂNSIZ! Kendileri öyle alışmış olabilirler ama kusura bakmasınlar. Herkesin bir yaşam alışkanlığı var. İlaveten, yolda birbirlerini gördüler diyelim. —Şkifkondan başlıyorlar sabaya vışşebabın sorulması faslına kadar, evlerde ne yaşanmışsa ayyynen kulağınızla duyuyorsunuz. Dedik ya koca koca sesliler!