Sadullah ÇAĞLAR


Politik yaşamda genel kültür

Sadullah ÇAĞLAR


Sanat dünyası kişiyi geliştiren en önemli araçtır. Kültürlü insan, sınırları aşıp dünya insanı ile yakınlaşıp bir arada yaşamak zevkini tadar. Evrensel yaşam, kişiyi yeni ufuklara taşır. 

Acaba neden kentli olmaya çalışıyoruz?

Batının katı duvarlarını aşıp yeni dünya insanı olmak zorundayız. Peki nasıl olacak, bu evrensel kültürle buluşacağız? Onun için sanatı keşfetmek zorundayız.
Evet, başta edebiyat, müzik tiyatro, opera resim… Batıda gazeteler hep yazar; Londra, Paris, Viyana´da bir tablo Paris´te yada Viyana´da resim tablosu 100 milyon bazen daha yüksek fiyatta alıcı bulur.

Örneğin eski ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt´in pul koleksiyonu vardı. Dostlarına, “En büyük zevkim saatlerce özel pullarımı seyretmek” dediği bilinir.
Hitler Viyana´ya girdiğinde, yani işgal ettiği zaman ilk gittiği yer Viyana Operası´dır. Viyana Operasını ziyaret eder. Akşam sonrası Hitler Operaya gelir. Orada Opera salonunda propaganda bakanına döner, “Her Joseph Goebbels. Biliyorsun ben Avusturyalıyım. İlkokul sonra ortaokul yıllarında resim yapma merakım vardı. Ayrıca opera tutkum olmasına rağmen param olmadığı için gidemezdim. Ama programları hep takip ederim. Bir gün çok sevdiğim Verdi´nin eseri olan Aida oynuyordu. Hava çok soğuk, kar yağıyordu. Operanın önüne gittim. Belki eserin müziğin eserini işitirim diye. Üzerimde palto yoktu. Üşüyordum. Operanın kapıcısı kısa zaman sonra beni çağırdı. ‘Oğlum buraya gel´ dedi. Yanına gittim. Bana ‘içeriye geç´ dediği zaman inanamadım. Korkarak salona girdim. Çünkü kıyafetim berbattı. Size söylemedim. Viyanaya geldiğim günlerde bir kaç gün evvel adamı buldurdum. Çok yaşlanmış. Onun rahat etmesi için gerekeni yapın. Sonra gelişmeden beni bilgilendirin. Haberdar olmam gerek dedim.”

İnsanlığın en acımasız adamına bile, sanata olan tutku bir an insanlaşmayı hatırlatmıştı.

İsveç Başbakanı Olof Palme, politik olarak sürekli Afrika´nın özgürlüğü için mücadele eder. Silahlanmaya karşı çıkar. Silaha harcanan paranın aç Hindistan insanına yarım edilmesini, Birleşmiş Milletlerde bütçenin silaha değil açlık çeken yoksullara gönderilmesini savunur, “Filistinli çocuklar bize bakıyorlar” diye konuşur. Olof Palme´nin özel yaşamında çok aşırı derecede sinama merakı vardı. Ölümü öncesi New York´ta Birleşmiş Milletler toplantısında Yaser Arafat´la sohbet ederken ona, “Sayın Arafat, çok ama çok yıllar öncesi Samson Ve Delilah filmini seyretmiştim. Bildiğim kadar efsane konu Gazze´de yaşanıyor. Samson, Filistinli bir kahraman; İsrailli Yahudi soyundan olduğu söyleniyor. Meriyen adında köylüsü kızla sözlü. Fakat Somson, Finikeli bir kıza aşık. Bir gün tesadüfen sevdiği kızın babasının mağazasına gelir. Sevdiği kız için; Fakat Samson Fenikeli işgalci düşman ordunun komutanı tüccarın kızıyla ilgileniyor. Orada bir olay yaşanıyor. Evin bahçesinde Delilah adında Samson´un aşık olduğu kızın kız kardeşi oturuyor. Olağan güzel ve çok zeki.
Bu Samsun´un gördüğü kız. Onun yaşamında tarihin en büyük unutulmaz aşkı yaşanacak.

Olay, Filistin Gazze´sinde tarihe geçecek ölümsüz aşk yaşanacak. Eleştirmenler Somson Delilah eserinin Tavrat´ta yazılı olduğunu söylerler.

Biz İsveç Başbakanı Filistin önderi Palme´nin konuşmasının inceleyelim: 

“Sayın Arafat, siz Gazzelisiniz.”
“Evet Sayın Palme, ben de bir Filistinli olarak Gazze´de doğdum. Gazze biz Filistinliler için kutsal şehrimizdir.”
“Fakat İsrail halkı da ‘Gazze bizim için kutsaldır´ diyor. Ne dersiniz?”
“Sayın Palme, Yahudiler Mısır´dan kovulduğu zaman bizler Filistin´deydik. İsrailoğulları göçebe bir halktır.”
“Sayın Arafat, ben geçmişi politik konuları açmak istemiyorum. Benim sizden öğrenmek istediğim, siz bir Gazzeli olarak önemli bir kişisiniz. Bu Samson-Delilah olayı Gazze´de yaşandı mı?”
“Sayın Başbakan, Dalilah adında, benim çocukluk yıllarımda Samson-Delilah olayı anlatılırdı. Samson Filistinlilere göre kurtarıcı bir kahraman. Son anında Delilah´a aşık olur. Fakat Delilah, kız kardeşiyle ilgilendiği için Somson´a kinlenir. Süreç içinde Finike kralı Delilah´ı saraya çağırır, ona hissettirmez ama Delilah´a sevdalanır ve Delilah´a bir öneri getirir. Kral, Delilah´a ‘sana bütün Gazze´nin altınlarını yığarım. Bize yönelik önemli bir hizmet yapacaksın. Somson´un bu bilinmez gücünün sırrını öğreneceksin´ der.
Somson´a yönelik bir tuzak kurulur. Somsun Finikelilerle savaştığı için dağlarda saklanmakta ve Delilah, Samson´a yakın bölgede çadır kurar. Hikaye uzun...
Sonuçta Somson o tuzak çadırına gelir. Ve Delilah´la yaşamı başlar. Bu arada nişanlısı Meriyen, çadırın önüne gelir. Ona derki; ‘Samson, Fenikeliler köyümüzü bastılar. Evlerimizi yaktılar. Ve bu kadından uzak dur´ diye Samsun´u uyarır.
Samson çadırın içinde kendine ait özel eşyalarını bir çuvala koyup, çadırdan çıkmak üzereyken Delilah, Samson´un önünde durur. Onun güzelliğine dikkatle bakan Samson, ‘Delilah, sen bir zehirli yılandan daha tehlikelisin´ dediği halde sonuçta Samson Delilah´a teslim olur. Samson, Filistinlilere göre kurtarıcı bir kahramandı. Ölüme giderken Delilah da arkasından gitti.”
“Peki Sayın Arafat, bu gerçek mi efsane mi diye sorduğunda”, Arafat, 'O kadarını bilmiyorum” der. Palme, 'Benim anladığım kadarıyla sayın Arafat, Samson ve Deililah yüzyılın ötesinden günümüze kadar, İsveç´te opera olarak gösterilmekte. Günümüzde hala güncel.”

Evet bu hikayeyi kısmen anlatmaya çalıştım.
Aslında tarihsel olarak eserler örneğin; Turgenyev´in Babaları ve Oğulları, Cehov´un Martı, Tolstoy´un Anna Karenina, hep gösterimde.
Türkiye´de Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel yönetiminde tercüme büroları kurulup dünya edebiyat klasik kitaplarla okullar kuşatılıyordu.
Sürecin Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel´e;
“Hasan bana bir İngilizce hocası getir.
“Neyi öğreneceksin Paşam?”
“İngilizce dili öğrenmek istiyorum. Özellikle çeviri kitapları, orijinal anadilde okumak, onun ötesinde dünya basını savaşla ilgili yayınları takip etmek istiyorum. Onlar ne düşünüyor? Bu konuda ne yazıyor? Hasan, senin liselerde Latince ders başlatmana çok sevindim.”
“Paşam, bizim Can da Latinceyi sökmeye başladı.”
“Hasan, geçen gün senin deli oğlunla konuştum. Olağan akıllı. Gel oğlunu “Almanya´ya gönderelim. Orada Goethe´yi okusun.”
”Paşam beni dinlemiyor. Ben şair olacam deyip, bütün gün Shakespeare okuyor. Ben de düşündüm; en iyisi Londra´ya gönderelim.”
“Hasan, Shekespeare başlı başına şairin ötesinde inanılmaz bilimdir. Hiç vakit kaybetme.”

Çok ilginç tarihsel bir tablo… dünya savaşının içinde ülkede Cumhurbaşkanı Milli Şef ile Milli Eğitim Bakanı bakın neler konuşuyor. Nerden nerelere geldik!
Genelde politik insanların dışında, toplumun genel kültürle kuşanması uygar olmanın yoludur.