Nurullah ER


Portakalla 50 ıl önce sanayi kurduk, bugün ise dalında çürüttük

NURULLAH ER


Bundan 50 yıl önce narenciye ürünleriyle ülkemizin en büyük sanayi kuruluşları olan; İSDEMİR, Seydişehir Alimünyum Tesisleri, Aliağa Rafİnerisi, Arpaçay Barajı, Bakır ve krom işletmeleri gibi ülkemizin bel kemiğini oluşturan sanayi kuruluşlarını, Ruslarla yapılan antlaşmayla narenciye ürünleri vererek kurdurduk. Günümüzde ise 250 bin dekarlık alanda nerdeyse modern tarımla yetiştirdiğimiz binlerce ton narenciyeyi ise başında çürüttük.

O yıllarda, böylesi büyük ağır sanayi tesislerinin kurulmasıyla; hem on binlerce işçiye iş istihdamı yaratılmış, hem milyarlarca dolarlık ithalattan kurtulunmuş, en önemlisi de dışa bağımlı ekonomi politika azaltılmıştı.
Bölgemizin coğrafi konumu ve iklim özelliği bakımından; Dörtyol, Erzin, Payas çevresinde bulunan tarım alanları narenciye bitkisi yetiştirmede uygun topraklardır. Uzun yıllardan bu yana bölge halkı kendi topraklarında narenciye ürünün yetiştirerek geçimini sağlamakta ve ülke ekonomisine katkı sunmaktadır. Ülkemizde yetişen narenciye üretiminin yüzde yirmisinden fazlasını bu bölge karşılamaktadır.
1970 yıllarda tarım alanlarında teknoloji bu kadar gelişmemişken, ekili dikili alanlar bundan azken, verim ve kalite bundan düşükken, dalından toplanan portakalla ülke sanayisi desteklenerek belkemiği olan büyük fabrikalar bu ürünlerin katkısıyla yapılmıştı. Günümüzde daha modern tarım işletmeciliği yapılarak verim artırılmış olsa da, üretici bahçesinde sararıp başında çürüyen portakallara, sabah akşam bakarak, geceleri uykusunu kaçırarak yaşamını sürdürür hale geldi.
Narenciyede hasat sonuna geliniyor. Üretici bu yıl yine bin bir emek vererek, harcama yaparak yetiştirdiği portakallar yine dalında kaldı. Bir kısmı yok pahasına satsa da, bir kısmı hala tüccar yolu gözlemekte. Satılanlar ise Rusya´dan tırlarla, gemilerle geri gelmekte, iç piyasada ise marketlerde tüketici ise pahalılığı nedeniyle evine bir kilo portakal alıp yemekte zorlanmaktadır.
Ülkemizdeki narenciye üreticileri gelenekselleşmiş trajedisini bu yıl yine yaşıyor. Sanki kaderi olmuş gibi eli koynunda, boynu bükük çaresizlik içerisinde. Hesapları tutmuyor. Mazot parası, gübre, sulama, ilaçlama, budama... gibi girdileri alt alta koyup, bir de tüccarın verdiği parayla karşılaştırdığında yine zararda. Emeğine mi acısın, yaşamını nasıl sürdüreceğini mi düşünsün?
Bölgede bulunan üreticiler birliği, ziraat odaları gibi kuruluşlar, narenciye üreticisinin bu duruma düştüğü çıkmazları zaman aman dile getirse de çözüm olmamaktadır. Çünkü pazar istekleri üretici yararına planlanmamakta, hal sistemi üretici çevresini düşünmemekte, ihracat bağlantısı sağlıklı yapılamamakta, devlet üreticiye gerekli desteği vermemektedir.
Tarım sektörü ülkemiz ekonomisine sürekli değişik kanallardan katkı sağlamaktadır. Sektör, ülke nüfusunun önemli bir bölümünü istihdam etmekte, nüfusun beslenmesi için zorunlu gıda maddeleri üretmekte, sanayi sektörüne girdi sağlamakta, ihracat yoluyla döviz girdisi yapmakta ve ulusal gelirin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Mevcut iktidar yıllarca öne çıkardığı ithalata dayalı ekonomi politikasıyla tarım üreticileri unutulmuş olduğundan kaderiyle baş başa kalmışlardır. Yerli üreticilerin ürettiği her şey bir değerdir. Onu altın akçeye çevirenlerde, geçmez pula döndürenlerde o ülkenin yöneticileridir.