Halit KATKAT


Rezerv alan ilanının ardındaki gerçekler

Halit KATKAT


Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre Hatay’da 270 hektarlık alanın rezerv yapı bölgesi ilan edilmesiyle 50 bin yurttaşın mülksüzleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Bu haberde konu edilen alan içerisinde var mı yok mu bilmiyorum ama İskenderun’dan Arsuz’a araba ile giderken sol taraftaki tepelere baktığınızda tepelerdeki zeytinlik alanların iş makinaları ile yok edilerek inşaatlara alan açıldığını ve vinçler, kamyonlar ve iş makinalarının çalıştığını görürsünüz. Bu rezerv alan çalışması içerisinde tapulu araziler de var.

Bu yıl zeytinlerdeki üretim düşüklüğünün de etkisiyle zeytin ve zeytinyağının fiyatına emekçilerin gelirlerinin yetmediği bir dönemde binlerce zeytin ağacının katledilmesinin toplum yararına olmadığı açıktır.

Bu rezerv alanı ilanı deprem felaketi bahane edilerek alınsa da bütün ülkeyi ilgilendiren bir karardır. Bu karara göre tapulu evinizin bulunduğu alanı rezerv alanı ilan edilip evinizden çıkarılabiliyorsunuz. Bir zamanların ünlü politikacılarından Demirel “tapuyu deldirmem” diyerek kamulaştırmaya karşı çıkıyordu. Bugün özelleştirmeci yönetimler nasıl oluyor da tapuyu deldiriyor ve kamulaştırma denecek bir uygulamaya imza atıyor.

Burada daha önce defalarca yazdığım gibi dört ya da beş yıllığına seçilen politikacılar nasıl oluyor da toplumun yüzyıllarını etkileyecek kararlar alabiliyor? Toplumda temel adaletsizliklerden biri budur. Bir diğeri kamu arazileri o bölgede yaşayanların ortak malıdır. Onların iradesi ve kararı hiçe sayılarak böyle bir karar alınması ancak demokratik olmayana yönetimlerde olur. Bu kararlar demokratik ülkelerde kent konseyleri tarafından alınabiliyor.

"Bütün bunlar bir yana bireyci mülkiyeti temel alan kapitalizm nasıl oluyor da bireyin mülkiyetine el koyabiliyor?" sorusu akla gelebilir. Evet özelleştirmeci bir anlayışla ortaya çıkan rekabetçi kapitalizm dönemi geride kalmıştır. Kapitalist, yatırım yapmak için dünyadaki tüm enerji alanlarına, her türlü yatırım alanlarına engelsiz girmek ister. Bu elbette özel mülkiyetle çelişir. Emperyalizmin dünyayı işgal etme isteği de işte bu ihtiyaçtan ortaya çıkar. Hitler de bugünkü emperyalist ülkeler de bu ihtiyaçtan her yeri işgal etme eğilimindedirler.

Ülkemizde yapılan bu sınırsız olarak mülklere el koyma kararı ve bunun yanında AYM'nin ortadan kaldırma görüşleri, parlamentonun etkisiz hale getirilmesi ve bunun karşısına çıkabilecek engellerin bertaraf edilme isteği emperyalizmin planlarından ayrı düşünülemez. Bu karar başta inşaat şirketlerinin işine yarıyor, ama yarın petrol arayan, maden arayan şirketlere, çok kår getiren tarım ürünleri üreten şirketlere de yarayacaktır.