Mustafa AKYÜREK


“SAÇLARINA YILDIZ DÜŞMÜŞ”

Mustafa AKYÜREK


Beyaz düşmez, yıldız düşer annelerin saçlarına…

Çocuk masumiyeti o yıldız çiçeklerini saya saya büyümek ister, koklamak ister.

Ne var ki, bazen ayrılık girer anne – çocuk arasına…

“Senede Bir Gün” şarkı sözü porte çizgilerinden kurtulup güfte sözüne sığındığında gerçekliğin çıplaklığı ortaya çıkar…

Bu gerçekliğin nakaratı kendi içinde sitemi ve hayıflanmayı vurgular.

Hayıflanmanın içinde bir çocuğun anne eteğine tutunma arzusu yatar…

Sarınmak, okşanmak ve kendini güvende hissetmek duyguları bir bebeğin minik yüreğinde, yumuk ellerinde tavlanır, anneliği anlamlı kılar.

Yakın zaman tarihi “Anneler Günü”nü kılcal damarlarımıza kadar yaklaştırdı. Bunu yaparken tecimsel kültürümüzü bir hayli yukarılara yükseltti.

Sözkonusu olan Mayısın ilk pazarı ise “Çarşamba dolandı” mı?

Diğer haftalara ne oldu?

Bir yılın 364 günü dağa mı kaçtı?

Tekerleme dediğince dağ nerede?

“Yandı bitti kül oldu” demekliğimiz sanırım kestirme yoldan hız çağını anlatır.

Siz bakmayın Jarius´un ABD´de yer yıl belirlediği bir günde 1908´den bu yana annesine çiçek sunmasına... Bütün içtenliğiyle bunu gerçekleştiren kızcağız kullanıldığını ve samimiyetinin işe yaramadığını nereden bilsin?

Bunun tarihi, yani “Anneler Günü”nün kökeni Antik Yunan ve Roma çağına kadar uzanır.

Ne yazık ki Antik Yunan, eski Roma´da hep Tanrıça Rhea ve Kibele anılır, kutsanır.

Tarih çok eski. M.Ö 250´li yıllara dayanır.

Kadının yüceltildiği, anneliğin bu çerçevede kutsandığı o yıllardan gele gele yaşanılan çağa geldik…

1914 yılından bu yana ABD Kongresi “Anneler Günü”nü ülke genelinde kutlanmasını öngörür.

Sonraki yıllarda bütün dünyayı kuşan Pandemi Zinciri(!) kır çiçeğine sırtını dönerek halkalarına Yeşil İnci´ler (!) dizmeye başlamış.

Bu “Corona Günleri”nde “Yapma Çiçekler Korosu” zil takıp oynar mı dersiniz?

Diyeceğim şu ki, o gün bu gündür al-ver dünyası çocuk sevgisi, anne hasreti asimetrik değerler konumuna yükselmiştir.

Katıksız anne sevgisi, sokulgan çocuk masumiyeti bir taraftan da varlığını sürdürüyor.

Diğer yandan şiirler yazılıyor; anne kokulu, hasret dokulu…

“Beni arama anne
Kapıda adımı sorma”
(Nevzat Çelik)

Ne güzel söylemiş şair…

O ki,annesinin yüreğini bürüyen hasreti “saçlarına yıldız düşmüş” güzellemesiyle süslerken, “koparma anne/ağlama” diyerek gerçekliğin çıplaklığını giyiniyor; Mayıs pazarlarına sonsuzluk işaretini ekliyor.

akyurek1956@hotmail.com

10.05.2020