Sadullah ÇAĞLAR


SANAT DÜNYASINA BİR BAKIŞ

Sadullah ÇAĞLAR


Genel kültür evrimdir, toplumun gelişmesi için sanata ihtiyaç vardır. Bu bağlamda insan hep arayış içinde oldu. Eski Mısır´da ülke heykel ve resimlerle kuşanmıştı. Kahire müzesi antik eserlerle doludur.
Anadolu da baştan sona tarihi eserlerle tüm dünyanın ilgisini çekmiştir. Sanata yönelik Roma mimarisi amfi tiyatroların yanında muhteşem Bergama Kütüphanesi ile göze çarpar.
İlyada efsanesini insanlığa armağan eden Homeros´un Ege´li olması acaba tesadüf mü? Ege´nin zengin toprakları ve Marmara bölgesi Troya uygarlığının doğum merkezi idi. Bergama kütüphanesi Yeni Dünyanın ışığı oldu.
Çanakkale ve Kaz dağları tarih kokuyor. Troya anıldığı zaman Azra Erhat´ın Mavi Anadolu kitabında anlattığı güzelliklerden alıntı yapalım;
Truva savaşına yol açan Spartalı Helen´in güzelliğinden 3000 yıldır söz edilir. Ama güzelliği dillere destan olmuş bu güzelin nasıl bir güzel olduğunu söyleyemezler. Saçları siyah mı, sarı mı, gözleri mavi mi, yeşil mi, uzun boylu mu yoksa kısamı, bilemeyiz. Bir bildiğimiz varsa her erkeğin ona arzu ile bakması. Her insana birçok isimler takan Homeros bile Helen için; Yüzüne bakan ölümsüz tanrıçalara benzetirdi.
Anadolu uygarlığı üzerine geniş bilgiye sahip Azra Erhat Ege, Marmara ve Akdeniz kültürü ile dolu idi. Yakın dostları Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ve Sabahattin Eyüboğlu ile Bodrum ve Mavi Yolculuğu ilk keşfeden aydınlardandır.
Spartalı güzel Helen için Atina ve Troya ölümcül bir savaşa girer. Yunan Kralı Menelaos;´Benim karım Helen´i kaçıran Troya Prensi Paris´in başına ölüm yağdıracağım.
Paris karımı kaçırmakla intihar etti. Troya´lılar iyi bilsinler ki bölge başlarına yıkılacak. ‘
Günümüzde turistlerin Antalya´ya gelmelerinin sebebi yalnızca deniz turizmi mi? Antalya, Alanya ve Tarsus tarih kokuyor.
Mısır Kraliçesi Keopetra´nın, Doğu Roma İmparatoru Mark Antonyus ile Tarsus buluşmasında amacı Roma´ya İmparatoriçe olmaktı. Öncesinde Sezar ile evliliği bu amaca yönelikti.
Tarsus Akdeniz bölgesinin tarihsel kentidir. Bu kente milattan çok önce felsefe okulu vardı. Akdeniz deyince Antakya´yı anmadan geçemeyiz. Kudüs kadar tarihsel bir kenttir.
Sanattan başladık, tarihe gittik. Fransa dendiğinde Bastil yürüyüşü, edebiyat, Paris Operası, Luvre müzesi ilk akla gelenlerdir. Tabi ki Luvre Müzesindeki tablolara bakarken en çok dikkati çeken resimlerden biri Kraliçe Mari Antonet´in giyotine giderken yapılmış olanıdır. Resimde kraliçe geçmişteki gibi son derece vakur ve metindir.
Bundan birkaç yıl önce Kraliçe Mari Antonet´in ölüme giderken İsveç Markizi olan sevgilisine yazdığı veda mektubu Viyana sanat galerisinde 1 milyon dolara satıldı ve alıcının ismi açıklanmadı.
Kraliçenin yazdığı mektup son derece duygusaldı; Sevgili Markiz, bu satırları okuduğunda ben çoktan toprağın altında olacağım. Hatırlar mısın son görüşmemizde sana bakarken o anın hiç bitmemesini istemiştim.
Seni ilk baloda görmüş ve beğenmiştim. Fransa´nın gururlu kraliçesi nasıl oldu da sevda tutkusuna yenik düştü? Sana veda ederken ve giyotinde ölüme gideceğim şu anda bile hep seni düşünüyorum. Sana beni hatırlaman için yüzüğümü bırakıyorum, elveda İsveçli marki.
Fransa Kraliçesi halka hep uzak durdu. Sokağın sesini hiç dinlemedi. Fakat ilginç olan Kraliçe Mari Antonet hapishane günlerinde hiç yılgınlığa düşmedi. Giyotine giderken cellatın metin olun kraliçem demesine; Sus sefil adam senin sesini duymak istemiyorum derken son anında bile kendisine sadakat gösteren halktan birine tahammülü yoktu.
Fakat bu katı kadın bile hayatının son bölümünde kalbine yenik düşerek İsveç Markisine aşık olmuştu. Sonuçta insani duygulara kapılır ve ölüme giderken bile aşkını söyler.
İnsanın aşkı anlaması için Fuzuli ya da Şekspir´i okumasında fayda var. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde ilginç bir haber yer aldı. Londra´da düzenlenen bir müzayedede Rus Milyarder Abromoviç 120 milyon dolar vererek Norveç´li ressam Edvard Munc´un dünyaca ünlü Çığlık adlı tablosunu satın aldı.
Yaşamında sanata önem veren kişilere batıda çok rastlanır. Genelde insanı geliştiren kültür olayıdır.
ABD Başkanı Rosvelt´in pul koleksiyonu merakı vardı ve bazen saatlerce pullarını incelerdi. Köleliği yasaklayan Abraham Lincoln tiyatroya meraklıydı ve özellikle Şekspir´in eserlerini çok severdi. Üstelik evindeki hizmetçisine aşıktı. Duygusal olan her insan bir gün sevdalanır, bu tabiat kanunudur. Aslında sevgi insanın kalbindedir.
Tıpkı Nazım´ın dediği gibi; Tahir olmakta ayıp değil Zühre olmak ta .
Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil.
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte, yani yürekte.
Güzel Helen için Homeros ünlü İlyada kitabında; Helen ve Paris iki güzel insan, ama bu kadar güzellik Troya´ya yıkımı getirir.
Tüm bunları genel olarak sanat ve edebiyat sayesinde öğreniyoruz, genel olarak sanat dünyası insan yaratıcılığını besler.