Sadullah ÇAĞLAR


SANATLA KUŞANMIŞ LİDERLER

İnsan hayatındaki en önemli tutku öğrenme hevesidir. Ne demişti atom bombası keşifçisi Albert Einstein; “Öğrenme merakınızı bıraktığınızda ölmeye başlarsınız.”




Acaba neden insanlar hayatını tehlikeye atarak Everest dağına tırmanmakta, neden uzaya gitmekte? İnsanoğlu var olduğu süreçten günümüze kadar büyük buluşlara damgasını vurdu.
Tabi bütün bu gelişmede kişideki sanat tutkusu belirleyici oldu. Örneğin 2.Dünya Savaşının zor günlerinde A.B.D. Başkanı Franklin Roosevelt Dostoyevski´nin Karamazov Kardeşler romanını okuduğunu anlatır.
A.B.D. Başkanı Lincoln köleliği yasakladığı günlerde tiyatroda Şekspir´in Hamlet´ini seyrederken bir Güneyli ırkçı tarafından suikast düzenlenerek öldürülür.
İsveç Başbakanı Olof Palme barışı savunmanın bedelini canıyla ödedi. Barış adamı sinemaya bisikletle gitti ve sinemada John Steinbeck´in Gazap Üzümleri gösterimdeydi.
Nazi Lideri Hitler Paris´i işgal ettiği günlerde sabaha karşı Louvre Müzesini gezer. Bütün gece Paris Opera Binası başta olmak üzere Notre Dame Kilisesi, Eyfel Kulesine gider. Sabaha karşı Sen Nehri yat gezintisi sonrası, kendisi gibi dünya fethine çıkan Napolyon Bonapart´ın mezarını ziyaret eder.
Mezarı başında Hitler Napolyon´a, “Avrupa´nın büyük fatihi seni ziyarete geldim” der. Efsaneye göre Bonapart mezarından seslenir ve “İngiltere´yi aldın mı?” der. Hitler ise hayır ama yakındır bütün Avrupa´yı aldım, yakında Rusya´yı da alacağım der. Napolyon ise “İngiltere´yi almadığın sürece işin zor” der.
Mustafa Kemal, Sakarya Zaferi günlerinde Reşat Nuri Güntekin´in Çalıkuşu romanını okuduğunu anlatır ve devam eder; Kitaptaki Feride Öğretmen´in Anadolu geriliği içinde eğitimde yaşadığı zorlukları içim sızlayarak okudum. Ve Cumhuriyeti kurduğum günlerde ilk işim, okumayı kolaylaştıracak Harf Devrimini yapmak oldu. Zaten daha Rüştiyedeki öğrencilik yıllarımda, 1789 Laiklik yeniliği ve Jean Jack Rousseau´nun Toplumsal Sözleşme kuramı beni çok etkilemişti. İkinci Meşrutiyet bizim için bir Hürriyet hareketiydi. Hasretle beklediğimiz; Adalet , Hürriyet, Musavvat coşkusu bütün genç kuşağın heyecanıydı. Ama ne yazık ki bu coşkulu yenilik öne bilim konmadığı için boğuldu.”
Politik sinema sanatçısı Jane Fonda, yıllar önce Yeni Ortam gazetesinin, yabancı basından aktardığı bir söyleşide; “Babam Henri Fonda, Amerikan Sinemasının en dahi yönetmeni, John Ford´un çektiği John Steinbeck´in kitabından uyarlanan Gazap üzümleri filminde başrolde oynadı. Ayrıca 1940´larda Abraham Lincoln´ün hayatını canlandırdı. Babam bana kızım; eğer kalıcı olacaksan mutlaka politik konuları önemse” diye anlatır.
Jane Fonda Vietnam Savaşında savaş karşıtı toplumsal muhalefetin önünde yürüdü. Başkan Nixon tarafından hain ilan edildi. Jane Fonda; “Buna rağmen bomba yağarken Vietnam´a, başkenti Hanoi´ye gittim.
Vietnamlı yurtseverler savaşırken sığınaklarda kendileri tiyatro yapıyor, Şekspir´in Kral Lear adlı eserini izliyorlardı. Gorki´nin Ana adlı romanını yanlarından eksik etmiyorlardı.
Bana en çok Jack London´un Demir Ökçe adlı romanını beğendiklerini söylüyorlardı. Benim Amerika´da savaş karşıtı mücadelemden dolayı beni kutluyorlardı” diye sürdürür anlatımını.
2.Dünya Savaşının ümitsiz günlerinde Paris´in işgal döneminde, Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel´e ‘bana bir İngilizce hocası getir´ der. Bakan, neden Paşam diye sorduğunda; İngilizce öğreneceğim, çünkü Dünya klasik edebiyatını orijinal kendi dilinden okumak istiyorum der.
İsmet Paşa Bakana;Bu arada oğlun Can ile konuştum, çok güzel İngilizce konuşuyor, fakat ben onu Almanya ‘ya göndereceğim.Göthe´yi öğrensin.
MEB Bakanı Hasan Ali Yücel, İsmet Paşa´ya; Paşam Can Londra´ya gitmek istiyor, Şekspir´le ilgileniyor, sürekli şiir okuyor der.
Mahatma Gandi, İngiliz İmparatorluğı ile savaştığı günlerde, masasında İngiliz yazarı Charles Dickens´ın kitapları vardı.
İnsan beyni kültürle beslendiği zaman, yaratıcılık öne çıkar.
Einstein; İnsanın önyargısını kırmak, atomu parçalamaktan daha zordur der.
Genel olarak sanat, yani kültür insan yaratıcılığını besler.