Sadullah ÇAĞLAR


ŞEKER FABRİKALARI ÜLKENİN YAŞAM KAYNAĞIDIR

Türkiye´de 12 Eylül rejimiyle başlayan ekonomide bağımlılık süreci, 24 Ocak 1980 kararlarıyla, büyük devalüasyona yol açmış ve Türk Lirasını, dolar karşısında büyük kayba uğratmıştır.



Türkiye´de 12 Eylül rejimiyle başlayan ekonomide bağımlılık süreci, 24 Ocak 1980 kararlarıyla, büyük devalüasyona yol açmış ve Türk Lirasını, dolar karşısında büyük kayba uğratmıştır. Aslında 24 Ocak Kararları, yabancı sermayenin yerli ekonomiye egemen olmasıydı.
12 Eylül öncesi Başbakan Süleyman Demirel ne diyordu? ´70 sente muhtacız´ açıklaması yapıyordu. Dünya Bankası´nda görevli Turgut Özal´ın, Demirel hükümetinde ekonomiden sorumlu olarak tam yetkili biçimde göreve gelmesi acaba tesadüf müydü?
Turgut Özal İMF´den kredi almak için Başbakan Demirel tarafından görevlendirilerek Vaşington´a gönderilir. Ancak kredi koşullarının çok ağır olduğunu gören Özal, Demirel´i telefonla arayarak: “Abi, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası Türkiye´ye kredi açmak için çok ağır koşullar öne koydu. Yani Sevr, Mondros Mütarekesi´nden daha ağır. Ne diyorsun?”
Demirel de “Hiç düşünme, hemen imzala” der. Demirel´in deyimiyle ülke 70 sente muhtaçtır.
24 Ocak, özelleştirmenin en bağımlı anlaşmasıydı. Acaba süreç içinde Özal´ın Başbakan yapılması neden gündeme geldi?
12 Eylül sonrası partileşme sürecinin devamında eski NATO Kuvvetleri Komutanı Alexander Haig, ABD Dişişleri Bakanı olarak Türkiye´yi ziyaretinde Turgut Özal´ın kuracağı partiye güçlük çıkarılmasın diye Kenan Evren´e tavsiyede bulunur.
İngiliz bilim insanı der ki; “İMF bir ülkeye girdiğinde, o memlekette yoksulluk başlar.”
Aslında yabancı sermayenin Türkiye´ye girişi Demokrat Parti´nin 1950 yılında iktidar olmasıyla başlar.
Yabancı şirketlere, 1954 yılında sınırsız petrol arama yetkisi, Meclise getirildiğinde, anamuhalefet partisi CHP´nin başkanı İnönü, Meclis´te yaptığı konuşmada, “DP başkanı ve Başbakan Adnan Menderes muhalefet olarak bize danışmadan petrol şirketlerinin başı Randall´a yetki verdi. Biz Lozan´da kapitülasyonları ve yabancı sermayeyi çıkartmak için dirsekleri çürüttük, şimdi Afrika kabilelerinin ülkelerinden kovduğu kapitülasyonları DP iktidarı memlekete getiriyor. Bu ne anlama geliyor, anlıyor musunuz? Batı´nın bize hasta adam dediği kuşatıldığımız günlere geri dönüyoruz.”
Batı bize bir zamanlar, ‘Siz Batı´nın ancak sütçüsü, ziraatçisi olabilirsiniz diyordu. Oysa günümüzde ziraat da bitti. Avrupa´dan yada Amerika´dan buğday ve saman, Brezilya´dan canlı hayvan ithal ediyoruz.
Oysa bundan yıllar önce buğday, Çukuroava´dan pamuk ve pirinç ihraç ederken, şimdi yurtdışına bağımlı hale getirildik. Ülke genelinde üretim durdu. Cumhuriyet döneminin yoksul günlerinde, ülkeyi baştan sona demiryolları ağı ile örmüştük. Bursa Merinos fabrikalarında ürettiğimiz kumaşlar, İngiliz kumaşlarıyla yarışıyor ve Avrupa´ya ihraç ediliyordu.
Ne oldu yoksul insanların giyindiği Sümerbank Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, yabancı sigaralarla yarışan Tekel, Seka Kağıt fabrikaları, Petrol Ofisi, limanlar ne oldu? Köylünün emeğinin karşılığını aldığı Toprak Mahsülleri Ofisi ne oldu?
Şimdi ise yoksulluk yaşıyoruz.
Oysa bakın İngiliz İşçi Partisi´ne, iktidar programını açıkladı; geçmişte özelleşen başta demiryolları ve metro, ulusal kaynaklar, enerji olmak üzere yeniden kamulaştırmaya gidiyor. Ülkenin zengin lüks araba firması Rolls-Royce iktidara başvurarak firmanın devlet tarafından satın alınmasını istedi.
Bizde ise Başbakan Yıldırım, toplumsal muhalefetin Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı çıkmasına aldırmadan; “Attığımız adımdan asla taviz vermeyeceğiz” diye açıklama yaptı. Oysa bugün Türkiye´nin planlı kalkınmaya ve üretim yapan ekonomi sistemine ihtiyacı var.
Turgut Özal da başbakanlık günlerinde Kuzey Kıbrıs´ı ziyaretinde Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´a, “Kıbrıs´ta değil tesis, atölye bile görmek istemiyorum” der.
Günümüzde halkın en önemli gıdası şeker fabrikalarına sıra geldi. Özelleştirme adı altında satılıyor.
Halkın alın teriyle kurulan tesisler, başta Uşak fabrikası, 15´in üzerinde fabrika tasfiye ediliyor.
Peki sonra?
Köylünün geçim kaynağı olan pancar ekimi ne olacak? Tütün?
Sudan´dan zeytinyağı ithal edilecek. Gazeteler yazdı; İran´dan kuru üzüm alınacak.
Peki üretim yapmayan bir halk nasıl beslenecek?
En önemlisi köyler boşaldı, kırsal kesimde yaşam durdu. Bu yazdıklarımızdan üzüntü duymamak mümkün mü?
Geçmişte sanayi ülkesi olan Türkiye şimdi sanayisini kendi eliyle tasfiye ediyor.
İngiltere, geçmişte en gelişmiş sanayi memleketiydi. Şimdi ise yeniden ayağa kalkmak için büyük tesisleri devletleştiriyor.
Şeker fabrikaları bağımsız Türkiye´nin teminatıdır.

-24 Ocak/Bir Dönemin Perde Arkası - Emin Çölaşan Milliyet Yayınları