Sadullah ÇAĞLAR


Senede Bir Gün

Nazım Hikmet´in 54. ölüm yıldönümü anısına


Nazım Hikmet´in 54. ölüm yıldönümü anısına

İnsan yaşamının gelişiminde belirleyici olan genel kültürdür. İnsanın ufkunu açan sanatlardır.

Örneğin kitaplar, tiyatro, sinema, müzik, şiir, opera kent kültüründe en önemli araçtı. 1950 yılına kadar İskenderun, kitapçılarla kuşanmıştı.

1948 çocukluk yıllarımdı. Okuma merakı bende tutkuydu. Özellikle sinema benim için inanılmaz hayal dünyasıydı. Orada büyük aşklar, Fransa ihtilali…Kraliçe Marie Antoinette, sarayın önüne gelen halka 'Benden ne istiyorsunuz.'

'Açız.'

'O zaman pasta yiyin.'

Halktan haykırış: ´Avusturya orospusu.´

Kraliçe Maria Antonet Avusturya Kralı´nın kızıydı.

Sonra Roma imparatoru Neron´un Roma´yı yakması, bizlerin yarına yönelik sanki bir bilgi birikimine neden oluyordu.

1950 yılına kadar Türk sineması tiyatro ağırlıklıydı. Yılda bir kaç film yapılırdı. 1948 yılıydı, çocuk sayılırdım. Şimdi dönerciler yeri sinemalar caddesiydi. Orada Fransız mimarisi halk sineması vardı. O dönemde genellikle Mısır filmleri oynardı. Yahudi asıllı Leyla Murat, Bedir Lama, Fatma Rüştü, Yusuf Vehbi bu artistlerin yaptığı filmler genelde klasik olurdu. Mısır sineması o süreçte ileriydi. Beni etkileyen filmlere bir kaç defa giderdim. Mesela Leyla ile Mecnun, Fakir çocuklar, Kızım duymasın, Beyaz gül... Bir gün Halk Sineması´nın önünde büyükçe bir film afişi asılmıştı; ´Senede bir gün´. Filmin yıldızları Cahide Sonku, Suavi Tedü, Sami Ayanoğlu ve unutulmaz dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur. Film yıllar geçmesine rağmen unutulmadı. Yeniden yapıldı, ama Cahide Sonku´nun oynadığı film aşılmadı.

Onun tabi altın sarısı saçları, gizemli yüzü… sanki bir tanrıçaydı. Köyde geçen bir aşk hikayesini işleyen konu gerçekten trajedik bir aşkı anlatıyordu. Günümüzde böyle bir roman yaratılamaz. Filmde köyde geçen iki nişanlı, köyün en güzel kızı Nazlı amcasının oğluyla sözlüdür. Köyün güvenlik sorumlusu Nazlı´ya ne pahasına olursa olsun sahip olmak istiyordu. Olay Osmanlı döneminde geçiyor. Konunun yaşandığı yer Bulgaristan. Köye hakim olan kişi tarafından rahatsız edilen aile, sonuçta İstanbul´a göçe karar veriyorlar. Birgün köyden kaçarken ihbar üzerine yolda çatışma olur. Nazlı´nın nişanlısı Emin, arabadan atlar. 'Siz gidin' der, onları kurtarmak için Emin kendini ateşe atar, yaralanır. Aile İstanbul´a ulaşır. Emin çatışmada yaralanır. Hapse atılır. Aradan seneler geçer.

Nazlı büyük aşkını unutamaz. Sürekli Emin´i bekler ama o gelmez. Üzüntü sonucu Nazlı verem hastalığına yakalanır. Onu tedavi eden doktor ona aşık olur ve Nazlı´ya bir gün 'Bak Nazlı iyileştin. Bu tedavi sonucunda bende irademi aşan bir tutku oldu, sana aşık oldum. Beni bağışla. Sevdalı olduğunu biliyorum. Nişanlını sevmeye devam et. Ben sana asla engel olmam.'

'Doktor benim iyileşmemde çok emeğin geçti. Ben Emin´i seviyorum. Aradan yıllar geçti, ama onu hala seviyorum. Doktor benim kalbim hasta.'

Sonra Nazlı babası tarafından ikna edilir: 'Kızım sen hastasın bakıma ihtiyacın var.' Düğün gecesi nikah yapılmadan Emin, amcasının evinin kapısını çalar. Kapı açılır Emin içeri girer. Amcası artık büyük bir tüccardır Emin´in üstündeki elbiseler dökülüyor, bitkin bir vaziyette. Amcaya haber verilir. Karşısında Emin´i gören adam şaşkına döner. 'Emin biz seni öldü sanıyorduk. Senelerce Nazlı seni bekledi. Sonra hasta oldu. Senden umut kesilince onu tedavi eden doktora verdik. Şu anda düğünü yapılıyor. Ona değişik şeyler söyle yoksa tekrar hastalanır.'

Nazlı üzerinde gelin elbisesiyle içeri girer. 'Nereden çıktın, Emin bugünü mü buldun gelecek? Keşke ölseydim şu elbisem kefenim olsaydı. Emin anlat, neler oldu?' 'Sizden sonra yaralandım, hapis yattım. Sonra çıktım, işim iyi gitti, evlendim.' Nazlı´nın gözleri Emin´in yırtık ayakkabılarına takılır. 'Emin benimle konuşurken gözlerini yere dikme gözlerimin içine bak öyle konuş.'

'Ne anlatmamı istiyorsun Nazlı? Keşke yaralandığım zaman ölseydim. Ne evlenmesi? Bana köyde verdiğin mendili hala saklıyorum. Al kalbim hala yaralı. Sana vücudumdan çıkan kurşunlar düğün hediyem olsun.'

Bu konuşmaları kapıdan dinleyen doktor içeri girer. 'Nazlı, Emin gerçekten soylu bir insanmış. İstediğiniz zaman biraraya gelebilirsiniz. O zaman senede birgün Çamlıca tepesinde buluşursunuz.'

Bu film beni yıllarca etkiledi ve de Cahide Sonku´nun bütün filmlerine gittim.

Peki filmin senaryosunu kim yazmıştı? Eserin sahibi İhsan Koza´ydı. İhsan Koza diye bir yazar yoktu. 1954 yılıydı. Bir gün Toros Kitapevi´nin vitrininde ´Senede bir gün´ kitabını gördüm ve hemen aldım. Romanın yazarı İnsan Koza. Kitapçıya 'Süleyman abi bu roman kimin eseri?'

'Bende bilmiyorum zannedersem çok eski bir edebiyatçı.'

Aradan yıllar geçti. Ben bu romanın yazarını hep merak ettim. 1977 yılıydı. Milliyet Sanat Dergisi´nde bir başlık dikkatimi çekti: Nazım Hikmet´in sinema dünyası

Sinemada Nazım´ın eserleri Şehvet kurbanı, Karım beni aldırsa ve Kahveci güzeli. Nazım, bir söyleşisinde olayı şöyle anlatır. 'Senede bir gün romanını hapishanede yazdım. İpek Film şirketinin sahibi İhsan İpekçi, (İsmail Cem´in babası) birgün hapishaneye beni ziyarete gelmişti. Ona, İhsan bey yeni yazdığım bir kitap var ben yasaklıyım yayınlayamam. Ne yapalım?' dediğimde, 'İhsan adıyla yayınlarız. Yalnız soyadını değişik yaparız. İpekçi Koza olur' dedi.

Çok yönlü sanatçıydı Nazım; aynı zamanda Lüküs Hayat operası da onu eseriydi. 1950 yılında hapisten çıktığı günlerde onu ziyaret eden İpekçi ve Cahide Sonku´ya Nazım, 'Yahu şu benim senaryosunu yazdığım filmleri bana gösterin merak ediyorum.'

´Senede bir gün´  kitabının yazarını yıllar sonra öğrendim. Devrimci sanatçı Nazım Hikmet´e hayranlığım abideleşti. O, ölümsüzdü.

18 haziran 2015 tarihinde yayınlanmıştır.