Sadullah ÇAĞLAR


SEVDA ŞARKILARINDA HEP SEN VARDIN

Sadullah ÇAĞLAR


Müzik insan yaşamına sürekli coşku katar. Sevmek ya da sevilmek tabiat kanunudur. Ne demişlerdi; Sevmemişsen yaşamamışsın demektir. Ne demişti Romeo: Ah sevgili Jülyet ne kadar güzelsin, yoksa hain ölüm de sana aşık mı oldu? 

Evet müzikle başlamıştık, unutulmaz ses Mualla Mukadder´in unutulmaz sesi: Viran olan şu kalbimde sevdiğimi özledim, Viran olan şu gönlümün kahrını sen çekersin gözlerim.
Sevdanın dili olan besteler boşuna yazılmadı. Unutulmaz bedeller ödenerek yaşandı. Leyla ve Mecnun eserini yazan Fuzuli: Ey Hekim, aşk benim hastalığım, sakın beni iyi edecek ilaç verme. Çünkü ilacından iyileşirsem, yaşayamam.
Leyla´nın aşkına çöle düşen Kays çölün kızgın sıcaklığında esen rüzgara seslenir: Ey sabahın esen rüzgarı, yolun düşerse Bağdat´a, sevgilime sor, seni seven aşığın Mecnun yıldızlara mı gitti?
Aslında aşk yazıları yazmak okyanusa su taşımak kadar zor. Filozof Goethe çok ilginç şekilde aşkı yorumluyor; Yüksek bir aşk eğer başarılı olmazsa, dünyanın bütün zevkleri, hatta hayat bile kıymetini kaybeder.
Bir dönem yaşama isyan eden bir şairimiz vardı, ona hep kavgacı derlerdi. Oysa öyle sevecen ve akıcı bir dili vardı ki,
Neyzen Tevfik;
Ruhuma sunduğun mukaddes günah, kanıma ateşten bir şarap oldu.
Sevdanın simgesi kalbimi yaktı, Gönlüm aşkınla hep seni sayıkladı,
Söyle sevgilim bana biraz daha umut ver, sensiz hayat benim için yoktur,
Sensiz yaşamı hiç ama hiç düşünemiyorum, gökyüzü benim için yıkıldı.
Yıldızlar söndü, güneş sanki doğmayacak gibi, içim karanlığa boğuldu.
Güneş hiç doğmayacak mı? Geceleri yatağımda hep seni anıyorum.
Seni hatırlamak bana güç veriyor, söyle bana gözleri gece gibi simsiyah ilahi sevgili,
Ne zaman gözlerine bakıp konuşacağız, acaba kararan ruhumu ay aydınlatacak mı?
Bilemiyorum, tek umudum her şeye rağmen sensin. Çünkü aşkın beni harap etti.
Ne demişti büyük Mevlana sevgisiz insan için; Kendine aşık bu tür kişiler, aslında sevme duygularını kaybetmiştir. Bunların vücudu içinde gizlice bir yılan gezer. Böyle zehirli vücutlar saf aşkları öldürür.
Büyük şair La Martine günümüze şöyle sesleniyor; Sevilen her şeyde, kadın vardır.
Gelelim 14 Şubat Sevgililer Gününe. Peki nedir 14 Şubat´ı kutsal yapan olay? M.S. 300´lü yıllarda Roma İmparatoru Cladius askerlerin cepheden kaçıp eşlerinin yanına gitmesini engellemek için evliliği yasaklar. Ama gönül ferman dinlemez. Kilisede gizli evlenmeler devam eder.
Ve bir gün yasakların çiğnendiğini öğrenen İmparator, Rahip Valentine´i sevenleri bir araya getirip nikah kıydığı gerekçesiyle idama mahkum eder.
Valentine´nin idam edildiği gün olan 14 Şubat 200 yıl sonra kutsal gün ilan edilir.
Genel olarak her katmandan insan sevdalanır, soylu bir kral da yoksul bir kişi de sevebilir. Dünyamızın kurulduğu tarihten günümüze kadar insanoğlu Kerem gibi yanmasına rağmen sevdi, sevildi.
Bilim insanları sevdayı anlatırken bazen çılgınca aşık olma olayına sanatsal bir bağlantı kurar; İnsanın sanat yaşamında çok önemli olan gelişmesi aşk ile olmuştur. Aşkın yaratıcı sırrı müziğe, resim ve heykel sanatlarına ilham vermiş, bu sanatlara yönelen insanları geleceğe taşımıştır.
Resim yapan, yaptığı esere adeta can vermek için mutlaka aşkı yaşadı. Bir aşk şarkısını besteleyen kişi de mutlaka aşkı yaşamıştır. Aşkı yaşamayan kişi yaratıcı olamaz.
Geçtiğimiz yıllarda Paris Sanatevinde opera sanatçısı Maria Callas´ın seslendirdiği, Verdi´nin eseri Aida´yı okuduğu eski bir taş plak 1.5 milyon dolara alıcı buldu.
Söyler misiniz neden Paris sanat şehridir? Çünkü bu antik kent unutulmaz aşkların yaşandığı Balzac´ın ölümsüz romanı Vadideki Zambak ya da Madem Camilla gibi yüzyılın en duygusal aşk romanlarının yazıldığı yerdir. Geçmiş yıllarda insanlar bolca kitap okur ve yanında kitapla gezerdi. Şimdi ise toplum akıllı telefona esir düştü.
Biz şimdi Verdi´nin 1.5 milyon dolara satılan Aida operasını Maria Callas´ın okuduğu şarkının hikayesine dönelim. Firavunlar döneminde eski Mısır ile Habeşistan sınır savaşlarına tutuşur ve Mısır savaşı kazanır. Savaşı kazanan Mısırlı komutan Radames ülke genelinde kahraman ilan edilir. Mısır´a dönen geleceğin kralı komutanı halk coşkulu törenle karşılar.
Bu arada Mısırlı Firavun´un kızı Amneris de komutana aşıktır ve onu sabırsızlıkla bekler. Fakat ufukta Mısır hanedanını ve halkını ilginç bir sürpriz bekler. Savaş sonrası yüzlerce esir ile dönen komutan Radames beraberinde Habeş prensesini de esir olarak getirir. Mısırlı komutan esir prenses Aida´ya aşık olmuştur. Bu durum Firavun ailesinde panik yaratır. Olayı şaşkınlıkla karşılayan Firavun halkın çok sevdiği komutan Radames´i düşman bir ülkenin prensesine aşık olduğu için suçlu ilan eder.
Savaşın kahramanı çok sevilen komutan bir anda hain olur. Yargılanır ve sevdiği kadın Aida ile canlı olarak mezara gömülmesine karar verilir.
Kral son olarak huzuruna alınan komutan Radames ile görüşür; Sen hala düşmanımızın kızı olan Habeş Prenses Aida´yı seviyor musun? Komutan; Sayın kralım ben sevmenin ötesinde Aida´ya aşığım. Onunla mezara gitmek benim için onurdur. Kral; Peki senin yolunu bekleyen kızımı düşünmedin mi hiç, Mısır´ı bir anda nasıl unutursun? Sevdiğin kadınla ölüme meydan okuyorsun, fakat beni en çok üzen şey kızım da sana aşık, kızıma üzülüyorum. Senin gibi birini sevdiği için.
Peki, Aslı için yanan Kerem´i nasıl unutabiliriz? Ne demişti bilim insanları; Hayat aşk ile başlayan bir rüyadır ve bizler bu rüyanın parçalarıyız.
11. yy.da yaşamış büyük filozof, matematikçi, astronom ve şair olan Ömer Hayyam günümüze şöyle sesleniyor;
Bir kalp ki onun sevmesi, aldanması, tutkunluğu yok,
Bir güzele yanması yok, bin kez yazık olsun sevgisiz yüreğe,
Aşksız geçecek günlerin faydası yok.

Bu vesile ile tüm okurlarımın 14 Şubat sevgi ve sevgililer gününü kutlarım.