Sadullah ÇAĞLAR


SEVGİ ÜZERİNE

Sadullah ÇAĞLAR


 

İnsanlığın var oluşundan günümüze kadar sevmek ya da sevdalanmak hep yaşandı. Ege’de Homeros’un destansal Troya ve İlyada eserlerinde yaşanan aşklar hayal ürünü değil yaşanmış olan canlı tarihtir.

Güzel Helen için Troya ile Atina arasında savaş yaşandı. Asırlar boyunca insan sevdi sevildi. Bu bir tabiat kanunudur aslında sevmek ya da sevdalanmak değildir. Genelde duyguyla kuşanmış kişi her an aşık olabilir. 

Eğer insan tüm duygularından koparsa kapıda onu yok oluş bekler. Ne demişti çağın bilim insanları, sevmişsen hayat sana kucak açmıştır. Peki kimler sevmez, ölüler. Ama yaşayan insan her an aşık olma coşkusuyla aşık olur tabi bazen de ağır bedel olur ve bu bedel canla ödenir. 

14 Şubat kutsal bir gün olarak tarihte yaşandı. Roma İmparatoru Cladius ll savaşları sürdürmek ve asker ihtiyacından dolayı askerlerin evliliğini yasaklar. Rahip Aziz Valentine bu yasağı dinlemez ve askerlerin nikahlarını gizlice kilisede kıyar.  İmparatorun yasaklarına karşı geldiği için Rahip Valentine 14 Şubat 496 tarihinde idam edilir. Bu nedenle 14 Şubat dünya genelinde kutlanır. 

Edebiyat tarihinin unutulmazları arasında yer alan Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu bir aşk hikayesidir. Kilise de çan çalmakla görevli Guazimodo fiziki olarak kambur ve yüzü çirkin biridir. 

Kırbaç cezası alan Guazimodo meydanda kırbaçlandığında Çingene güzeli kız ona su verir ve Guazimodo Çingene güzeli Esmaralda’ya aşık olur. Onu unutmaz. Esmeralda’ya büyücü diye iftira atılır ve ölüme mahkum edilir. Guazimodo onu kaçırır ve Notre Dame kilisesinin çan kulesine çıkarır. 

Kıza yemek getiren Guazimodo yemek tepsisine kırmızı bir gül koyar. Eliyle yüzünü kapatarak benden korkma der. Süreç içinde Esmeralda giderken Guazimodo ağlayarak kilisenin heykeline sarılır ve; Tanrım ne olurdu ben de şu taş heykel gibi duygusuz olsaydım diye göz yaşı dökerek aşkını dile getirir.

Hugo Notre Damın Kanburu eserinde insan olan herkesin sevdalanabileceğini, önemli olanın kişinin engelli yapısı değil, kalbinin insan sevgisi ile atması olduğunu anlatır. 

İnsanın sevme tutkusuyla ilgili doğulu filozof İbni Hazm aşkın mahiyeti konusunda şöyle der; Aşk göz açtırmayan bir derttir. Bu derde kim uğrarsa iyileşmeyi istemez. Aşk inadına vaktiyle hoşlanmadığı şeyleri güzel gösterir. Kendisine zor gelen şeylere bazen aldırmaz. Doğuştan olan huyları değiştirecek kadar ileri gider. 

Aşkta kesin mutluluk yoktur ama şu da bir gerçek ki sadece aşık olmak bile insana heyecan verir. Klasik müzik şarkıları da bunu anlatır genelde. Örneğin Türk Sanat Müziğinde Şerif İçli’nin unutulmaz eseri ve Müzeyyen Senar’ın sesinden ‘İçimdeki şu zalim şüpheyi kaldır, Ya sen gel ya beni oraya aldır’ . 

TSM bu konuda oldukça zengindir örneğin; Münir Nurettin Selçuk’tan Aşığa Bağdat sorulmaz, Ufukları aşar gider.

Yıl 1959 Haftalık politik Akis dergisinin kapağında Zeki Müren’in resmi ve onun unutulmaz bestesi Beklenen Şarkı ile ilgili bir yorum vardı.

  Yazıda İzmir’de bir cenaze töreni anlatılıyor. Beyaz bir atın çektiği cenaze arabası ve bando eşliğinde giden cenaze alayı. Cenaze bandosu Zeki Müren’in Beklenen Şarkısını çalmaktadır. Halk merakla cenaze kortejini seyrediyor. 

Beklenen şarkının sözleri ise şöyledir;

Gözlerinin içine başka hayal girmesin

Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin

İstersen yum gözlerini tıpkı düşünür gibi

Benden evvel başkası /Seni görüp sevmesin.

  Cenaze töreninin hikayesi şöyledir; Varlıklı bir ailenin tek kızı birine sevdalanıyor ve umutsuz bir aşk, bir araya gelemiyorlar. Sevdalı genç kız süreç içinde ölümcül bir hastalığa yakalanıyor. 

Vasiyetnamesinde öldüğünde cenaze töreninde Zeki Müren’in bu duygusal eserinin çalınmasını istiyor ve kalabalık dağıldıktan sonra aynı şarkının tekrar çalınmasını istiyor . Bu konuyu aradan yıllar geçmesine rağmen unutmadım. Günümüzde hala taş plakları dinlediğim zaman hüzünlenirim.

Hani derler ya her şarkının bir h

 

ikayesi var. Doğu’dan gelen Fuzuli ya da Hayyam, Batı’da ise Şekspir ve Goethe gibi yazarlar sevginin felsefesini insanlığa eser bırakarak ölümsüzleştiler. 

Şimdi bu dehaları eserlerinden birkaç satır ile analım.

Fuzuli; Ey sabahleyin esen rüzgar, Bağdat’a yolun düşerse Leyla’ya sor

             Seni seven sevgilin yıldızlara gitti, Acaba onu bulabilir miyim diye

Şekspir; Neden bu kadar güzelsin Jülyet, yoksa bu hain ölüm demi sana aşık oldu?

Hayyam;Yazıklar olsun o gönüle ki, İçinde aşk yoksa eğer. 

14 Şubat sevgililer gününüz kutlu olsun.