Sadullah ÇAĞLAR


SİNEMA TARİHİNDEN AYHAN IŞIK GEÇTİ

Sadullah ÇAĞLAR


Sinema sanatı Dünya kültürünü sokağa taşıdı. Çalışan kişiler ya da yoksul sınıfın insanları ancak sinemaya giderek evrensel sınırları aştı. Yani Dünya insanıyla bir araya geldi.

Aslında yüzlerce yıl önce Batı´da tiyatro, opera gibi sanat etkinlikleri vardı, ama daha çok zengin kesime hitap ediyordu. Radyo´nun ve sinemanın keşfi ve yaygınlaşmasıyla birlikte sokaktaki insanlar da ancak yüz yıl sonra sanat ile tanıştı.

Beyazperde, eğlenceden çok kültürle beslenme olayıdır. Sinema, opera ve tiyatro gibi sanatları toplumun yoksul kesimlerine de ulaştırdı. Anna Karanina, Madam Bowary, Samson ve Dalila gibi efsane filmler sinemayı halka taşıdı. Niagara şelalesinden, Mississippi nehrinin çarklı gemilerine ve pamuk tarlalarında çalışan zencilerin müziği olan caz müziğine kadar geniş ve zengin bir kültürle kitleleri tanıştırdı.

Sinema, sokaktaki insanın beynine ışık taşıdı. Genel olarak Amerikan sinemasını temsil eden Hollywood adeta sanayileşti. Batı´da büyük klasik filmler yapılırken Türkiye´de ise 1950 yılına kadar tiyatro öndedir. Yılda ancak birkaç film yapılırdı.

Tiyatronun kurucusu Muhsin Ertuğrul olağanüstü büyük bir sanatçıdır. Yaptığı filmler arasında; Bataklık Kızı Aysel, Senede Bir Gün, Yanık Kaval gibi tanınmış eserler vardır. Dönemin yıldız kadın oyuncuları arasında Cahide Sonku, Nezihe Becerikli, erkek aktörler ise Suavi Tedü, Sami Ayanoğlu, sonraları Muzaffer Tema vardır.

Cahide Sonku tiyatrodan gelme ve olağanüstü güzellikte bir kadındır. Günümüze kadar onun güzelliğini aşan sanatçı olmamıştır. Türkan Şoray da güzeldi ama Cahide Sonku başkaydı.

1949 yılında Ömer Lütfi Akad, amatör ve yeni bir film yapımcısı olarak Halide Edip´in aynı adlı eserinden Vurun Kahpeye filmini yapar. Film büyük bir çıkış yaparak yerli sinemanın adeta öncüsü haline gelir.

Filmde genç yurtsever Aliye Hocayı canlandıran Sezen Sezin olağanüstü büyük bir rol yaparak ve adeta hıçkırarak şöyle der; ‘Toprağınız toprağım, eviniz evim, burası için ve bu çocuklar için bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım, vallahi ve billahi´. O unutulmaz çığlık, seyircilerin gözlerini yaşla doldurdu.

Bu duygusal sesi ise dublaj sanatçısı Adalet Cimcoz seslendirdi. Cimcöz, Avare filminde başrol oyuncularından Nergiz´i seslendirmişti. Cimcöz´ün olağanüstü güzel bir Türkçesi vardı ve 1936 yapımı Sekspir´in Romeo ve Jülyet filmindeki Jülyet´i seslendirerek tüm seyircileri duygulandırmıştı.

Yıl 1952, Kanun Namına adlı bir film yerli sinemada deprem etkisi yaptı. Sokağı ilk defa görüntü olarak perdeye getiren filmde yapımcı Akad, İstanbul´un yoksul semtlerini sahneye taşıdı. Tıpkı Bisiklet Hırsızları filminin Roma´nın yoksul insanlarının hayatını sinemaya taşıması gibi.

Peki bu büyük filmin başrol artisti kimdi? Tabii ki Ayhan Işık. Peki kimdi bu Ayhan Işık; eşine ancak Hollywood´da rastlanacak başrol oyuncusu. Dünya sinemalarında bile eşine az rastlanan oyuncular ona benzerler. Amerikan sinemasında Rüzgar Gibi Geçti filminin oyuncusu Clark Gable, Süveyş Kanalı filminin oyuncusu Trone Pover, olağanüstü yakışıklı jönlerdi. Mısır sinemasından Enver Vecdi ve de Avare filminin yakışıklısı Raj Kapoor. Ayhan Işık hepsinin karışımıydı.

Genç yaşta kaybettiğimiz Ayhan Işık sinemaya girişini şöyle anlatır: “Sanat dergilerinde resim çizimi yapıyordum. Bir gün dergide beraber çalıştığım yakın arkadaşlarım, ‘Ayhan oğlum sen sinema oyuncusu olsana, eğer biz senin gibi yakışıklı olsaydık çoktan film artisti olurduk´ derler. Neyse bir gün sinema mecmuası Yıldız, artist müsabakası yapıyordu. Onlara resmimi yolladım, beni çağırdılar. Jüri heyeti beni çok beğenmişti. ‘Oğlum bir sigara yak bir poz ver´ dediler. Dediklerini yaptım ve bana ‘tamam müsabakayı kazandın´ dediler. Geçmişte çok fakirdik. Çocukluğumda evimizde elektrik bile yoktu. Gaz lambası ışığında gece dünya klasiklerini okuyordum. İkinci Dünya savaşı yıllarında gece karartma uygulanıyordu. Ekmeği karneyle sıraya girerek alıyordum. Almanlar sınıra dayanmıştı, halk korku içindeydi. Cumhurbaşkanı İnönü Savaşa katılmayacağız diyerek halka moral veriyordu.”

Türkan Şoray bir söyleşide hatıralarını anlatırken; “Ayhan´la yaptığımız ilk filmimiz Otobüs Yolcularında ondan çok etkilendim. Eşimi çok seviyordum ve Ayhan´a aşık olmamak için kendimi çok zorladım.”

Bir röportajda ‘Sayın Şoray Tarık Akan ve Kadir İnanır´la da film yaptın, onlar nasıldı?´ sorusuna Şoray; “Kadir ve Tarık elbette yakışıklıydı, ama Ayhan Başkaydı. Ayhan bir yıldız sanatçı olarak doğmuştu ve her rolde ayrı bir kimlik sergiliyordu” der.

Metin Erksan´ın yaptığı Acı Hayat filminde Ayhan Işık yoksuldu ve bir gecekonduda yaşıyordu. Türkan Şoray ise parayı ve şöhreti seçer. Ayhan Işık´ı terk eder. Süreç içinde Ayhan zengin olur ve lüks bir apartmanın salonunda Türkan´ı yerlerde sürükleyerek; ‘Zenginlik istiyordun, al sana zenginlik´ der. Şoray ‘Beni kolumdan tutup sürüklemesi sahnesini hiç unutamıyorum´ diye anlatır.

Şoray; “Ayhan ölümü sonrası günlerce rüyalarıma girdi. Unutulmaz bir insandı. Bana ‘bir gün Türkan ölürsem mezarıma çiçek getir. Belki seni duyarım Türkan ve senden güzelini hiç görmedim´ demişti.

Türkan Şoray, Ayhan ışık için söyle der; “Kültür olarak Ayhan, edebiyat meraklısıydı. Ayrıca çok ahlaklı bir kişiliğe sahipti. Ben sette rol icabı üstümü değişirken arkasını döner, bana bakmazdı. Ayhan eşine az rastlanan bir kişilikti, onu bir dost olarak hep hatırlayacağım´.

Sinemadan bir insan güzeli, büyük bir yıldız geçti.