Halit KATKAT


Siyasette eski ve yeni karşıtlığı

Halit KATKAT


Eski ve yeni karşıtlığı doğanın en temel çelişkilerindendir. Doğada eskiyen ve çürümekte olanın yerini yenisi alır. Yeni ve gelişmekte bitkiler eski ve çürümüş olan bitkilerden beslenir. Yaşlanan güçten düşen hayvan beslenme zincirinin en tepesindeki hayvanlar tarafından besin olarak değerlendirilir. Hayvan topluluklarında yaşlanan ve güçten düşen liderin yerini genç ve güçlü olan alır. Eski ile yeni mücadelesi ve eskiyenin yerinin yenisi tarafından doldurulması bir doğa yasasıdır. 

Bu doğa yasası elbette insan topluluklarında da geçerlidir. Eskiyen, kullanım tarihi geçen toplum sistemlerinin yerini yenisinin alması kaçınılmazdır. Bu gün kullanım tarihi geçmiş olsa da dünyada hala kullanılan sistemin adı kapitalizmdir. Ülkemizde yöneticiler her ne kadar orta çağın ve hatta daha geri olan köleci sistemin yöntemlerini kullansalar da temel üretim ilişkileri bakımından kapitalist sistemdir. Bu sistemde İşçi ve emekçiler maddi olanaksızlıklar ve güç ilişkileri nedeniyle siyasetin figüranı konumundadırlar. Dolayısıyla ülke siyaset sahnesinde bulunan aktörler genel olarak burjuva sınıfıdır.
Bu günlerde yeni partilerin kurulmasının gündeme gelmesi nedeniyle siyaset sahnesinde eski sistem yeni sistem tartışması gündeme geldi. Burada kastedilen eski parlamenter sistem, yeni de tek adam sistemi. Her ne kadar kendisine yeni dese de her yeni kendinden önceki sistemin ürünüdür. Onun özelliklerini bire bir taşımasa da ondan doğmuştur ve eskinin bir takım özelliklerini taşır. Ki burada kendisine yeni denen tek adam sistemi sadece kendi ifadesiyle yenidir. Kullanılan yönetim sistemi feodal ve çağ dışıdır.
Eski yönetim sisteminde seçimlerle halk parlamentoyu, parlamento da hükümeti seçiyordu; bütün bürokrasiyi atama işlemi ve ülkenin bütçesi hükumete aitti. Yeni sistemde bütün yetkiler halk tarafından doğrudan seçilen tek adama ait. Birinci sistemde bürokraside müdürler, amirler, genel müdürler, hakimler vb bürokratlar atandıktan sonra kerameti kendinden menkul bir şekilde o işin uzmanıymış hatta doğuştan ona layıkmış gibi davranıp her şeye kendileri karar verirlerdi. Yeni sistemde aynı bürokrasiyi en alt birimlere kadar tek adam atıyor; ve bu bürokratlar iş yapmak için her karar aşamasında tek adama bakıyorlar.
Şimdi bu yeni denen sistemi birlikte kurmuş ve belli bir dönem birlikte yürütmüş, inşasına katkı vermiş, saray merkezli otoriter rejimi meşrulaştıran konumlarda bulunmuş, kararlar almış, bakanlık, başbakanlık yapmış olan Davutoğlu ve Babacan bu tek adam sistemine karşı olabilirler mi? Buradaki asıl sorun tek adam rejimi değil; amaç, Siyasal İslam hareketinin yaşadığı güç kaybının başka merkezlerce doldurulması tehlikesi karşısında Erdoğan Rejiminden kendilerini ayrıştırarak, AKP sonrası yeni sürecin inşasında söz ve etki alanını koruma arayışı olabilir. İktidar en yakın kadrolarını bile bu ucube yeni sisteme ikna etmekte zorlanıyor. Kurucu kadroları tarafından bile meşruluğu ve işe yararlığı açısından sorgulanan bir sistemin sürdürülebilirliği tartışmalıdır.
Bir sistemin raf ömrü tükenmiş olsa da onun yerine koyacağınız sistemin perspektifi ve sınıfsal dayanak noktaları yoksa ve bu perspektif halkın özlemi haline gelmemişse eski sistem varlığını sürdürmeye devam edecektir.