Nurullah ER


SONBAHAR EN ÇOK EMEKLİLERİ HÜZÜNLENDİRİYOR

NURULLAH ER


Mevsim sonbahar.

Aylardan Eylül.
Hüzün yüklü, yalnızlık kokulu ay.
Emeklilik insan yaşamının sonbaharıdır.
Bu mevsimde en çok onlar hüzünlenir.
Ağır çalışma koşullarının geride kaldığı günler, ‘emekli olunca rahatlığa kavuşurum, huzur bulurum´ hayallerle iple çekip geldiğimiz günler gelip çattığında; biyolojik olarak yaşlanmış, fizik olarak yorulmuş, ruhsal çöküntüye uğramış bir insan profili görürsünüz karşınızda.
İşte o emeklidir!
Sabah erkenden kalkıp işe gitme derdi olmasa da.
Hafta tatili, fazla mesaiye kalma bitmiş olsa da.
İş yeri stresleri geride kalmış bulunsa da.
Bayramları çocuklarla, eş dost, hısım akrabalarla birlikte kutlasa da.
‘Ayağımı uzatıp oturacağım, sırt üstü yatıp emekliliğin keyfini çıkaracağım´ dese de, daha emekliliğin ilk günlerinde, cicim ayında kapısını çalar sorunlar.
Yarasına merhem yapacağı maaş gününü iple çeker, haftasında bitirir aldığı parayı. Yaraların iyileşmemesi, kabuk bağlaması gibidir ihtiyaçlar.
Emeklilik sürecinde yaşanan psikolojik ve sosyal değişim sorunlarının bir kısmı ileri yaş dönemine ilişkin iken, bir kısmı ise çalışma yaşamının sona ermesi dönüşüne uğramasıyla ortaya çıkan değişim sorunlarından oluşmaktadır. Bu dönemde psikolojik ve ruhsal sorunlar, ayrıca fiziksel rahatsızlıklar belirgin şekilde kendini gösterir.
Fiziksel olarak leblebiden nem kaptığı; psikolojik olarak tencere tıkırtısından, kaşık şakırtısından rahatsız olduğu günlerdir. Ayrıca emeklilikte, mevsimlere göre özel hassasiyet oluşur. Baharla birlikte az da olsa kapı dışarı çıkıp parklarda, bahçelerde dolaşır, çarşıya iner, konu komşu ziyareti yapar. Yazla birlikte daha uzak yerler gitmek ister. Memleket, akraba, eş dost ziyaretleri yapar. Özlem giderir, anılarına bürünür, az da olsa moral bulur, kafasını dağıtır.
Sonbahar duygu yoğunluğu yaşayarak hüzünlendiği, kış ise yalnızlaştığı mevsim günleridir. Sonbaharla birlikte doğanın sararıp solması, ağaçların yaprak dökmeye başlaması; çaresizlik, bitmiş, tükenmişlik gibi gelir. İşe yaramadığını, dışlandığını, çevresindekilerinin ölümünü beklediğini düşünür, bu duygularla depreşir. Kışla birlikte üşütme, hastalığa yakalanma korkusuyla kapı dışarı çıkmaz. Adeta eve hapsolur, yalnızlaşır... Ağrıları, romatizmaları artar, nefes darlığı çeker, hastahane koridorlarında dolanır. Ruhsal olarak yalnızlaştığı, fizik olarak yorulduğu günlerdir. Tam da böylesi günlerde ilgiye, sevgiye, şefkata ihtiyaç duyar. Birinin bir merhabası, yüzüne gülümseyip elini tutması, hayata tutunması, sosyal çevrede ben de varım demesi için en büyük moral kaynağıdır.
Ülkemizde çalışmak zordur, ağır koşulları vardır. Emekli olarak yaşamak daha da zordur. Çalışmaya bağlı olarak elde edilen emeklilikteki yaşamın zorluğu ve sıkıntıları, çalışma yaşamına bağlı olarak oradan getirdiğimiz sorunlardır.
Ancak iyi çalışma koşullarına sahip emekçiler, huzurlu, rahat ve mutlu bir emekliliği hak ederler.