Nurullah ER


SU YOK!

Nurullah ER


Su yok!

Bu ses depremin yaraladığı acılı insanların sesi.

Su yok diye feryat ediyorlar.

Deprem yedinci ayını doldurdu.

İlk günlerde yoğun yardım yağdı depremzedelere.

Hem yurt içi, hem de yurt dışı.

Özellikle tırlar dolusu su dağıtıldı yardımseverler tarafından. Çadırlar, konteynırlar verildi, gıda kolileri dağıtıldı, mobil yemekhaneler kuruldu.

Bu tür destekler kayıplarının acılarını geri getirmese de, maddi kayıplarını önlemese de moral olmuştu.

Bu tür yardımlar kesildi.

Vatandaş devletin görevlileriyle, yerel yöneticilerle baş başa kaldı.

Gözü o yana bakar, kulağını o yana çevirli.

Oradan gelecek umut haberlerine bağlı geleceği.

Kış ayı idi depremin yaşandığında. Bahar, yaz geride kaldı, sonbaharlı günleri yaşayıp, kışın ayak seslerini duyuyoruz.

Yedi ayını çadırların, konteynırlerin, hasarlı evlerin içinde geçirdi günlerini İskenderunlu depremzede.

Bu zihniyetle gidilirse vatandaş yazın sıcağını damarlarda yaşadığı gibi, kışın soğuğunu da iliklerinde hissedeceğe benziyor.

Yazın sıcağının ne demeke olduğunu bu bölgede yaşayanlar bilirler. Hele hele de deprem acılısısıysan, çadırların, konteynırların sıcağında kalıyorsan, mahallende su bulamıyorsan, mağduriyetlerin beterin beterini yaşıyorsun demektir.

İskenderun’da deprem gününden beri bir çok mahalle su sorunu yaşıyor.

Su hayattır, yaşamın kaynağıdır, temizliktir, mutfaktır, banyodur, bulaşıktır, çamaşırdır, yaşamın her alanıdır.

En büyük insan hakkıdır.

Böylesi önem arzeden bir sorunun çözülmemesi insanları yaralıyor.

Yaralı insan acılıdır, acılı insan isyankar olur.

Mahalleye getirilen su tankında sıcağın altında su kuyruğunda bekleyen kadınların isyanı tam da bu.

Vatandaş, “evden falan vazgeçtik, bari Allah’ın suyunu verin!” diye isyan ediyor.

Günümüzde kıtlık, yokluk dönemleri gib kuduz vakaları görülüyorsa, insanlar bitlenmiş, çocuklar ishala yakalanmışlarsa depremde acileyeti olan su sorununun çözülmemesindendir.

Deprem felaketi mutlaka yer üstünü vurduğu kadar, yer altını vurarak su şebeklerinde, borularda, kanalizasyon bağlantılarında hasara yol açmış, su kuyularını çökertmiş olabilir. Ne var ki yedi aylık bir süreç uzun bir süreç. İstenseydi bu süreçte bu teknoloji, bu teknik elaman, vasıflı iş güçüyle su sorunu bir şekilde çözülürdü.

Ama çözülmedi.

Çözülmedi mi, çözülemedi mi?

Bu yetkililerin bileceği iş.

Bizler yetkililerin ne yaptığın bilemiyoruz.

Ama vatandaşın su yok! Feryadlarını duyuyoruz.

Deprem kuşağında alt yapını, deprem yönetmenliğine göre yapmazsanız, siyaseten, plansız, projesiz evleri imar affıyla ruhsatlandırırsanız, bir kişiyi hem mütahhit, hemde yapı deneticisisi yaparsanız, dere yataklarını, tarım arazilerini imara açarsanız yapacağınız tek şey; deprem mağdurlarının seslerine kulaklarınızı tıkamak, olanlara gözlerinizi kapamak kalıyor.

Su yok!

Bahane çok!