Haşmet KOLAĞASI


SUYUN STRATEJİK ÖNEMİ VE SU SAVAŞLARI

Haşmet KOLAĞASI


20. Yüzyıl petrol savaşlarıyla geçti, 21.yüzyıl ise su savaşlarıyla geçecektir. 2030 yılında 5.7 milyar insanın susuz kalacağı açıklanmıştır. Şu anda ise 2 milyar insan suya ulaşamamaktadır. Ülkemizin sahip olduğu en büyük nehirler aynı zamanda Ortadoğu´nun da su kaynaklarıdır. Bunun yanında Almanya dahil birçok ülke bizim su kaynaklarımızı yönetmeye talip olmuş ve aramızdaki anlaşmalara bunu da eklemek istemektedirler!  Üstelik dünyada tatlı su rezervleri toplam su rezervlerinin yüzde iki buçuğudur. Çoğu da kutuplardadır. Şu anda dünya tatlı su kaynaklarının yüzde ellisi birkaç ailenin mülkiyetine geçmiştir.

Biz aslında su zengini değiliz, kaynaklarımızı tasarruflu ve akılcı kullanırsak su savaşları ve kaosunu sıkıntısız geçirebiliriz. Bir ülkenin su rezervlerinin yeterli olabileceğinin iki ölçüsü var. Yıllık 800- 1000 mm yağış alması normal karşılanmaktadır, ancak bizde 643 mmdir. İkinci olarak kişi başına yıllık 2000 metreküp su düşmesi yeterlilik sınırı olarak kabul edilmiştir, bizde ise 1500 metreküptür. Her ne kadar yetersiz görülse de ülkemizde gözü olanların hedefinde aslında su kaynaklarımız vardır. İklim değişimleri ile önemi artacak Ortadoğu toprakları ancak ülkemizdeki su kaynakları ile değer ifade edecektir. Bölgemizdeki terör ve savaşların; iç siyasetteki istikrarsızlıkların temelinde su kaynaklarımızı ele geçirme isteği vardır. Birçok hükümetin iktidardan uzaklaştırılması büyük barajlarımızın yapımına başlanıldığı tarihlerle örtüşür.

 19 Mayıs 2020 tarihinde elektrik üretimine başlayacak olan Dicle nehri üzerindeki Ilısu Barajı 1936 yılında, yani Atatürk´ün sağlığında projeye alınmış olmakla birlikte inşaatına ancak 2008 yılında başlanabilmiştir. Yani 84 yıl sora kullanıma başlanacaktır. Bunun için birçok şehit verilmiş bölgeye beş karakol kurulmuş tüm yol, kasaba ve köylerin mesken ve ahırları dahi eş zamanlı olarak yapılmıştır. 7 Milyar liraya mal olan baraj yılda 400 milyon dolarlık elektrik üretecek yani kendini sadece elektrik üretimiyle 4 yılda amorti edecek ve yüz yıl üretime devam edecektir. Aslında onun gerçek değeri komşu ülkeler, ülkemiz ve bölge için suyun düzenli hale getirilmesi ve kullanıma alınmasıdır. Zira Dicle nehri debisi yazın saniyede 50 metre küp, kışın ise 3000 metre küp tür. Dicle nehrinin diğer kollarında ayrıca 5 baraj vardır. Açılışı yapılan Ilısu Barajı 3 üncü büyük barajımızdır.

1 inci ve 2 nci barajlarımız olan Atatürk ve Keban barajlarımız Fırat nehri üzerinde olup, aynı nehirde toplam beş barajımız vardır. Avrupa´nın en yüksek 10 barajı içinde bulunan iki barajımız, Ermenek ve Çoruh Nehri´ndeki 2012 yılında biten Deriner Barajızdır.(249M) Çoruh Irmağında yapılan 2021 yılında hizmet vermeye başlayacak olan Yusufeli Barajı 275 metre ile Avrupa´nın en yüksek 10 barajı arasına girecek 3. Barajımız olacak ve 275 metreyle 2. sıraya yerleşecektir. Çoruh Nehri üzerinde yakın zamanda biten Artvin ve Borçka barajlarımız da var ve bu nehir üzerindeki baraj sayımız 10´a çıkacaktır. Ayrıca nehir kollarına da 17 Hes yapılacaktır. Bu barajlarla İç Anadolu topraklarımız dahi suya kavuşacaktır. Aras nehri üzerinde 5´i üretimde 14 barajımız, Kızılırmak üzerinde 16 barajımız vardır. 2023 yılında elektrik santralleri kurulu gücümüz 100.000 MW´tan 135.000 MW güce ulaşacaktır. Bugüne kadar her türlü kriz ve engellemelere rağmen cumhuriyet devri hükümetlerimiz bugünleri düşünerek ve her türlü riski göze alarak Türkiye´nin su güvenliğini sağlamışlardır. Bu yıl içinde 70 civarında yeraltı baraj ve göllerinde su tutulmaya başlanacaktır. Bu yıl ayrıca 15yeni baraj daha hizmete girecektir.

 

Türkiye´nin bu konuda şanssızlık gibi görülen iki şansı var. Bilhassa Doğu Anadolu bölgemiz olmak üzere ülkemizin rakımının yüksek olması ve nemin yağışa dönüşmesi için soğuk havanın mevcudiyetidir. İkincisi ise yeryüzünün bu bölgede engebeli olması ve kot farkı nedeniyle nehirlerimiz üzerine 10-16 baraj kurulabilmesi ve devasa yer altı mağaralarında su rezerve edilebilmesidir. Halbuki birçok ülkede bir nehir üzerine bir ya da iki baraj kurulabilmektedir. Türkiye´de 2019 sonu itibarıyla 900 civarında baraj vardır, bunların 659 tanesi aynı zamanda hidroelektrik santralidir. Bu santralleri DSİ ve Elektrik idaresi koordineli olarak kullanır ve yönetir. Aslında bize içme, kullanma ve sulama suyu lazımdır; ancak heslerde üretilen elektrik enerjisi ekstra bir kazançtır.

Türkiye´nin elektrik üretim kurulu gücü 2019 yılı sonu itibarıyla 91.267 MW tır. Yani saatte 92.367 MW elektrik üretebiliriz, ancak rüzgar santralleri rüzgarın olduğu mevsim ve dönemde elektrik üretebilir. Hidroelektrik santralleri barajlarda yeterli su olduğu dönemlerde elektrik üretebilir. Güneş santralleri güneş ışığının olduğu zamanlarda elektrik üretebilir. Bu durumda santrallerin kurulu gücünün yaklaşık yüzde 70 kadarı kullanılabilir. Termik ve nükleer santrallerin devreden çıkarılması ve tekrar devreye sokulması uzun zaman alacağından ve enerji kaybına yol açacağından sürekli üretim yaparlar.  Hidroelektrik santrallerinin bir üstünlüğü var, ulasal şebekede akım düştüğünde 3-5 saniyede devreye girerek anında eksikliği hissettirmeden giderir. Yağışların bol olduğu, tarım sulama ihtiyacı doğduğunda, komşu ülkelere su bırakıldığında elektrik üretimine ağırlık verilir. 2019 yılı sonu itibarıyla kurulu gücün içinde heslerin payı 28.503 MW, doğalgazın ise 25.902 MW tır. Halbuki 2018´de durum tam tersi idi. Ayrıca rüzgar, güneş ve jeotermal enerji santrallerimizin kurulu gücü 16.000 MW civarında olup göz ardı edilmeyecek bir büyüklüye ulaşmıştır.

Suyun çok enteresan bir özelliği vardır, yüzey gerilim özelliği nedeniyle yer altı sularının yüzeye doğru yükselmesiyle toprak ve bitkileri beslemesidir. Tuz ihtiva eden göller dahil, barajlar sürekli havaya nem bırakır ve gece çiğ ya da kırağı olarak toprağı ve ekolojik dengeyi besler. Aynı su tekrar tekrar bölgesel yağış olarak çöllerde dahi büyük canlı vahaları oluşturur. Barajların bu etkisi çöllere de deniz suyu gölleri oluşturarak ekoloji ve iklim üzerinde olumlu etkiler oluşturabilir. Alt kısmı ters osmosis özeliği taşıyan tuzlu ve sodalı sulara sahip göller, suyun ağırlığı ile toprağın altına sadece saf suyu geçirerek yer altı sularını besler. Bu konu dikkate alınmalıdır.

Bir litre yağın 80 ton suyu kirlettiği, bir kilo et için 18 ton su gerektiği dikkate alınmalıdır. Aslında bir defa kazandığımız suyu kirletmeyip veya arıtıp tekrar tekrar kullanma şansımız olduğunu ve sürekli yağış alan bir iklime sahip olabileceğimizi unutmamalıyız. Tarımda bilinçli sulama teknikleri varken toprağı çölleştiren sulama şeklini acilen terk etmeliyiz. Suyun kıymetini onu tamamen kaybetmeden önce bilmek, su tasarruf ve kullanma bilincini öğrenip öğretme gayesi taşımak büyük pişmanlıkların önüne geçecektir.

Sağlık ve Esenlikler

Mehmet Haşmet Kolağası

hasmetkolagasi@hotmail.com   www.iskenderunses.net