Sadullah ÇAĞLAR


TARİHSEL UNUTULMAZ MEKTUPLAR

Sadullah ÇAĞLAR



Çok yakın denecek geçmişte insanlar kalıcı ilişki kurmak için mektupla temas kurup sorunları çözmeye çalışırlardı. Peki mektubun özelliği neydi? Kalıcı olması, gizliliği.
Özellikle politik ya da sevgi duygularını insan kağıda dökerek kendini anlatmaya çalıştı. Yazının en önemli yanı bazen sır olarak kalması zorunlu olduğu zaman da tarihe ışık tutan bir belgeydi.
Örneğin eski Mısır´la, Hitit liler arasında savaşı sonlandıran Kadeş barış anlaşması Kahire müzesinde hala sergilenmektedir.
21 yy´da batı dünyası bilgisayar devrimiyle gelişen internet yeniliği insanlığın önüne inanılmaz yenilikler getirdi. Kişi artık sınırları aşarak dünya ile anında bir arada olmakta ve sınırları aşmaktadır.
Fakat bu baş döndürücü gelişmeye rağmen mektubun özelliği çok başka. İnsanlık büyük keşiflere yönelirken insanlar günlük yaşamında mutlu oldu mu? Hayır. Yine inanılmaz silahlanma çalışmaları arttı, doğulu ülkelerin önüne petrol nedeni ile çıkan savaş, çözüm gibi sunulmakta.
2.Dünya savaşı öncesi Almanya´da Nazilerin iktidar olması ile başlayan tehlike savaşın gelmekte olduğunu göstermektedir. Geçmişte Osmanlı-Alman dostluğu ile kaybedilmiş 1.Dünya savaşına katılan ittihatçı kadronun yanlış kararının bedelini Osmanlı işgalle ödedi.
Hitler tıpkı 1.Dünya savaşındaki gibi bir beraberlik hayal etmektedir. Fakat genç Cumhuriyet Atatürk´ün barış felsefesini öne koymuştur. Başta diplomasi dehası İsmet Paşa ve birikimli ekibi iktidardadır.
Fransa ile Hatay sorununu savaşmadan masada çözdü. İki adam savaşın içinden gelmelerine rağmen üzerlerindeki üniformayı çıkardılar. Batı ülkeleriyle ve Sovyetler Birliği ile dostça ilişkiler kurdular.
Almanya geçmişte olduğu gibi Cumhuriyet iktidarına müttefik olarak bakıyordu. Bu nedenle Baron von Papen´i Türkiye´ye büyükelçi atadılar. Deneyimli büyükelçi Hitler´e iktidarı veren son başbakandı.
Cumhuriyet Türkiye sinde ise savaşın içinden gelmiş son derece deneyimli bir ekip iktidardı. Özellikle hariciye bakanlığı uzman kişilerin elinde idi. Atatürk´ün Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Selanik kökenli ve batı eğitimli idi.
Atatürk´ün ölümü sonrası Milli Şef İnönü´nün Başbakan olarak atadığı Dr.Refik saydam Samsun´a giden vapurda yer almıştı. Bu deneyimli kişiler geçmişte büyük bir devlet ile işbirliğine girmenin nasıl bir acı bedel ödettiğini yaşamışlardı.
Örneğin tüm Avrupa´yı fethettiği günlerde Hitler´in İsmet Paşa´ya gönderdiği yarı tehdit içeren mektubunda şöyle diyordu; Sayın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, şu anda Alman orduları Bulgaristan-Türkiye sınırına dayanmış durumda. Tabi bizim oradan doğu ülkelerine geçiş programımız var. Geçmiş yıllardaki dostluk anılarımız bizim için önemli.
Versay anlaşması ile bizim topraklarımız elimizden alındı, aynı şekilde Mondros ile de sizin topraklarınız elinizden alındı. Aslında bugünkü savaşımızın sebebi Versay kölelik anlaşmasını parçalamaktır.
Umut ediyorum ki bize yardım edeceksiniz. Biz dostluğumuzun devam etmesinden yanayız. Sayın Başkan sizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Hitler´in özel mektubunu okuyan İnönü mektuba cevap verir; Sayın Führer Ekselansları, bizim için dostluk içeren değerli mektubunuzu okudum. Ülkemiz için iyi dileklerinize teşekkür ederim.
Sayın Başkan sizin Versay anlaşması ile yaşadığınız toprak kaybını bizde Mondros ile yaşadık. Bildiğiniz gibi Mondros anlaşmasını, Lozan´da yırttık attık.
Sayın Ekselansları, bizler genç Türkiye hükümeti olarak, geçmiş savaşın acılarını hala yaşıyoruz. Yeniden ayağa kalkma mücadelesi vermekteyiz ve aynı acıları tekrar yaşamak istemiyoruz.
Temennimiz bu savaşın bir an evvel bitmesi. Dostluk dileklerinize aynen katılıp Alman-Türk dostluğunun sürmesine en içten dileklerimle katılıyorum. İyi ilişkilerin devamını dilerim. Saygılarımla.
2.Dünya savaşında işgal edilen Yunanistan´a Türkiye, gıda yardımı yaptı. Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye´ye davet edilerek dostluk anlaşması imzalandı. Başbakan İnönü 1930´larda Yunanistan´ı ziyaret etti.
Bu süreç içinde Atatürk´ün Selanik´te doğduğu ev restore edilerek müze yapıldı.
Aynı iyi ilişkiler İtalya ile kuruldu. İnönü Roma´yı ziyaret etti. Bu gün çok eleştirilen tek parti dönemi 1950 yıllarına kadar tüm sınır komşuları ile barış içinde oldu.
2.Dünya savaşının sıcak günlerinde 1943 Tahran konferansında ABD Başkanı Roosvelt, İngiltere Başkanı Çörçil ve Sovyet Başkanı Stalin 12 adaların Türkiye´ye verilmesi konusunda karar alırlar.
İngiliz Dış İşleri Bakanı Antony Eden Ankara´ya gelerek öneriyi sunar. Bakanlar kurulu toplanır, Başbakan Şükrü Saraçoğlu ve Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu´dur, ve öneri Türkiye tarafından ret edilir.
Aslında Tahran Konferansında alınan karar sonucu 12 adaların Türkiye´ye verilmesi ile istenen Türkiye´nin müttefikler yanında savaşa katılmasıydı. Oysa Alman ordusu Bulgar sınırında hazır bekliyordu.
Bütün Türkiye genelinde akşamları karartma uygulanıyordu. Ülke bütün gece ışıksızdı. Bana göre Atilla İlhan´ın ‘O karanlıkta biz´ kitabı mutlak okunmalı. Savaşın ayak sesleri geliyor. İstanbul sıkıntı içinde, insanlar huzursuz.
Ama bütün bu sıkıntıya rağmen İstanbul dünya şehridir. Avrupa´nın pek çok ülkesinden Yunanistan, İtalya ve Almanya´dan gelen sığınmacılara, içlerinde bilim insanları da olan, Türkiye ev sahipliği yapmaktadır.
Türk parası dolarla eş değerdir. İstanbul Dünya kentidir, Paris ve Londra yada New York ta ki beşinci cadde sanat dünyasındaki etkinlikler gibi İstiklal Caddesi de şık giyimli insanlarla doludur.
Tarihi Elhamra sinemasında ‘Garp Cephesinde yeni bir şey yok ‘ , Taksim Şan sinemasında yerli film ‘Dertli Pınar´ oynamaktadır. Tepebaşı tiyatrosunda Gorki´nin ‘Ayak Takımı´ , Ses Tiyatrosunda Nazım´ın eseri ‘Lüküs Hayat´ operası ve Feriköy Tan sinemasında Mısırlı Abdülvahap´ın ‘Aşkın Gözyaşları ‘ filmi program yapmaktadır.
Avrupa işgal altında acı çekerken Türkiye barış içinde yaşamaktadır. Acaba bunun sırrı nedir? Savaşın içinden gelen tecrübeli kadro ülkeyi yönetmektedir. Batı ülkeleri Yahudi kimlikli insanların sığınma talebini ret ederken, Türkiye Avrupa´dan gelen tüm mültecilere kapıyı açmıştır.
Söyler misiniz Türkiye´de tıp neden bu kadar gelişti?Tıp bugün Türkiye´de Avrupa ülkeleri ile yarış halinde. Tıptaki ve bilimdeki gelişmenin kökeninde genç Türkiye Cumhuriyeti´nin Almanya´dan kovulan bilim insanlarına kapıyı sonuna kadar açması yatar.
Bu gelişme ile ilgili atom bombasının keşifçisi Albert Einstein´in Atatürk´e 1930´larda yazdığı mektubu okuyalım;
Ekselansları,
OSE Dünya Birliğinin şeref başkanı olarak, Almanya´dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye´de devam etmesine müsaade vermeniz için başvuruda bulunuyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya´da bulunan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedir.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermenizi istiyorum. Bu bilim adamları bir yıl süreyle hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı istemektedir.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmayacaksınız, bunun ülkenize de kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretinde bulunuyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan gurur duyarım,
Prof.Albert Einstein
İnsanlık tarihinin en barışçı bilim adamının insani talebi genç Cumhuriyet tarafından kabul edilmiştir. Ve genç Türkiye´nin kısa zamanda bilim insanlarına kapıyı açması, çağdaş ülke görüntüsünü gerçekleştirmesi, Tek Adam ve İkinci Adam´ın eseridir. İkinci Dünya savaşından Türkiye diplomasi zaferi ile çıkmıştır. Bu da Yurtta sulh, cihanda sulh sözünün eseridir.