Sadullah ÇAĞLAR


TELEVİZYON DOSTLUĞU AZALTTI

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanoğlunun öğrenme merakı tarih boyunca hep devam etti. İnsanın ateşi bulması ve mağara duvarlarına resim yapmaya başlaması medeni dünyaya attığı ilk adımlardır. 

Eski Mısır’da piramitlerin duvarlarının resimlerle süslenmesi sanatın geliştirdi. Süreç içinde Mısır’daki krallar mezarlığı çekim merkezi haline geldi. 3000 yıllık antik mimari hala ilgi çekmeye devam ediyor. 

Everest dağına ölümü pahasına insanın tırmanması ve öğrenme tutkusu insanı uzayın sırrını çözmeye yöneltti. İnsan soyunun bilimi keşfetmesi sonucu yeni hedeflere yönelme oldu. 
ABD’li bilim insanı Eddison’un elektriği keşfi yeniliklerin yolunu açtı ve uygarlığa geçişin haberini verdi. İtalyan asıllı Marconi tarafından radyonun icad edilmesi ilginç bir yenilik olarak ülkeler arası sınırları aştı. 

Bizler çocukluk yıllarımızda radyo kültürü ile büyüdük. Kırıkhan’da oturduğumuz semtte tek radyo bizim evde vardı. Babam sürekli dünya haberlerini dinler, günlük gazeteleri takip ederdi. 

Çocuk yaşımızda radyodan tarihçi Feridun Fazıl Tülbentçi’nin tarihten bir yaprak konuşmasını gözlerimiz nemlenerek dinlerdik. Unutulmaz radyo tiyatrosu dünya klasik eserleri başta Şekspir’in Hamlet’i olmak üzere, Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesini merakla takip ederdik.   

1936 İngiliz yapımı gramofondan taş plaklarda dönemin büyük sanatçıları Münir Nurettin Selçuk’un seslendirdiği ‘Yahya kemal’in yazdığı Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın’ , Müzeyyen Senar’dan ‘Bir ihtimal daha var oda ölmek mi dersin’ gibi muazzam eserleri dinledik. 

Genelde geçmişten günümüze kadar radyo aşkımızı hiç kaybetmedik. O eşsiz arkadaşımız radyoya hep sadık kaldık. Geçtiğimiz yıllarda çıkan Bütün Dünya dergisini düzenli olarak takip ettim. Günümüzde artık bu tür dergiler çıkmıyor. Derginin 2005 yılı Eylül sayısında yazar Linda Ellerbee’nin yazısı dikkatimi çekti, yazı başlığı ‘Televizyon en iyi arkadaşımı yedi’ 

Yazı şöyle; Çocukluk yıllarımda televizyonun yeni moda olduğu günlerdi. Ama en iyi arkadaşımın babasının o akşam eve bir televizyon getirmiş olduğunu anlayacak kadar zekiydim. En azından artık ne olduğunu biliyordum. 

Televizyon en iyi arkadaşımı almıştı benden, bunu görmek korkunç bir şey di. Şimdi benim ailem bir tane almayı düşünüyordu, korkmuştum. Televizyonun neler yapabileceğini yakınlarım bilmiyordu. 

Evet televizyon insanları yer, ya da kaybeder. Ailemi uyarmama rağmen beni ciddiye almadılar ve bana şöyle dediler ‘Televizyon insanları yemez, arkadaşın gibi sen de televizyonu seveceksin’ dediler.

Örneğin eskiden yemek yerken sohbet ederdik, şimdi televizyon bizimle konuşuyor. Mutlaka bir şey söylemek istiyorsanız reklamları beklemek gerek. Geçmiş günlerde babam akşamları eve geldiği zaman kitaplar, dergiler, müzik plakları ile gelirdi. Plakları ailece dinlerdik, özellikle caz müziğini beğenirdik. Haftada bir gün sinemaya giderdik, dönüşte eve geldiğimizde filmleri tartışırdık. 

Artık babam televizyonda hava durumunu izledikten sonra annem sevdiği diziyi seyreder ve sonra yatmaya giderdik. Okuma zevkini aşılayan babam artık eline kitap almaz oldu. Maalesef çok üzücü bir olay. Annem babam tiyatroya gitmeyi unuttular.Bana göre sanki insanlar yaşamdan koptular, nerde kaldı bizim o coşkulu günlerimiz. Ailece çok az geziye gittiğimiz zaman annem, babam sevdikleri diziyi seyretmek için bir an evvel eve gitmek için sabırsızlanırdı’. Bütün dünya dergisinden yaptığım alıntı burada sona eriyor.

Aslında bilimin getirdiği bazı yenilikler sıkıcı olmaya başlamıştı. Genelde bu süreç insan beynine çok zarar verdi. Bilim insanlarının dediği gibi insan aklı kuşatıldı.

1930’larda İtalya’da Mussolini ilk iktidar günlerinde topluma şöyle hitap ediyordu; ‘Baylar insan beyni çok gelişti ve bizim gelecekte Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak hedefimize engel olma ihtimali var. Tehlike kapıda, bu nedenle düşünen beyinleri en az 20 yıl dondurmamız gerek. Peki nasıl yapacağiz? Sanat yoluyla başta tarihi yeniden yazacağız.Tiyatroda sinemada görkemli Roma İmparatorluk dönemini anlatacağız.  

Büyük film stüdyoları kuracağız. Süreç içinde ABD sinemasını aşacağız. 

Alman asıllı bilim insanı Gutenberg’in matbaayı keşfetmesi sonucu yazı makinesini inceleyen, yazar Charles Dickens şöyle der;’Korkarım ki insanlığı ileri aşamalara götürecek bu buluş kötüye kullanılır diye endişe ediyorum’.

Aslında büyük yazar Dickens’ın öngörüsü haklı çıktı. Genelde televizyon zaman içinde aptal kutusuna dönüştü.