Nurullah ER


Ülkemiz seçim atmosferine girdi.

‘Ne zaman çıktı ki´ diyeceksiniz.


SEÇİM ATMOSFERİ

Her yıl da bir seçim yaptık.

Yaptıkta ne oldu?
Ne iktidarı, ne muhalefeti, ne de halkı değiştirebildik.
Hiç bir şeyden ders çıkarmadık, bir şey sorgulama gereği duymadık.
“Hoca bildiğini okur” mantığıyla yatıp, kalktık öyle yaşamayı tercih ettik.
24 Haziran´da iki seçim var yine;
Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimi.
Siyasi partilerin seçim vaatleri arasında insanlar, dalgalar gibi savruluyor.
Lodos gibi kıyılara vuruyor, karayel gibi savruluyor, tusinami gibi patlıyor, hortum gibi fışkırıyor. Hiç meltem olamıyor.
Kiminle karşılaşsan, yüzünde seçimli bakışlar var.
Hayat boyunca saklanarak yaşayanlar, dilsiz dilsiz dolaşıyorlar, şaşı şaşı bakıyorlar.
Herkesin bir hikayesi, bir yaşam şekli var.
Aynı zamanda da bir birlikteliği, ortak yaşamı var, karşılıklı sorumlulukları var.
Düşünce özgürlüğü herkesin hakkı. Ama düşünerek, ya da düşünmeden yanlış yapmak kimsenin hakkı olmamalı.
‘Bir kahvenin kırk yıl hatırı var´ demekle de, ‘yandık bittik´ demekle de sorun çözülmez.
Herkesin verecek bir oyu var ama, herkesin de topluma karşı sorumluluğu vardır. Birbirine geçen duyguları ve ortak akılları vardır.
Acıyı, tatlıyı, iyiyi, kötüyü birlikte yaşadığı günler vardır.
Aynı yerde çalışırken, aynı şehirde yaşarken ortak yaşamları vardır.
Güzel günler, gelecek yarınlar için...
Elinle oy pusulanı tutarken, yüreğine özgür iradeni soracak aklın vardır.