Sadullah ÇAĞLAR


Umut Başarının Yoludur

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanlık tarihine baktığımız zaman aydınlanma çağı kolay olmadı. En önemlisi insan aklının bilimi keşfetmesidir. Uygar dünya gelişme sonucunda; 

İnsanlık eski Yunan’da başlayan medeniyet sürekli engellendi. Atina’da felsefeci Sokrates’e bilimi savunmanın bedelini başıyla ödetildi.

Tarih boyunca karşı güçlerle mücadele edildi.

Eğer dava adamları, öncüler; ‘halk beni anlamıyor’ diye küsüp köşelerine çekilip kendi yaşamlarını yaşasaydı uygarlık bugüne gelmez, köleler özgür olamazdı. Genelde tüm umutsuzluğa rağmen felsefeyi savunanlar sonuçta kazandılar.

Türkiye’de 14 Mayıs seçimleri sonucu ilk defa 20 yıllık Ak Parti iktidarı tüm eşitsizliğe rağmen seçimde istediği neticeyi alamadı, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. 

Başkanlık seçiminin 2.turunun 28 Mayıs’a kalması yeni bir doğuşun doğumu olabilir. 

Neden olmasın? Umudun yolu Don Kişot olmaktı. Bu gelişme ışığı yaktı. 

Günümüzde kendine aşık kişiler, gazete köşelerinde neredeyse kazanılmış başarıyı yok sayarak her şeyi ‘biz’ diyerek arkalarına bakmazlar. Önümüzde herşeye rağmen başarıyı bekleyenler var.  Geçmişteki zaferi ne çabuk unuttular?

2019’da yapılan belediye seçiminde kaybettiği büyükşehirlerde Ak Parti’nin oy kaybı devam etmekte. 

Aslında başkent Ankara, İstanbul’u kaybeden yönetim, seçimi kaybetmiştir. 

Bu arada muhalefet, 6’lı masa ciddi bir biçimde başarılı olmuştur. 

Türkiye’de yıllardır eksik olan ileriye yönelik ortak iktidarın temeli atılmıştı. Bu çok önemli, önaçıcı olmuştur.

Acaba 25 yıldır kazanılmayan Ankara’nın, İstanbul’un alınması önemli değil mi? Hep katı eleştiri! Söyler misiniz siz kimden yanasınız?

Üstelik bu yaptıklarınız Kemalizm ya da sol adına! Sosyalizm genelde bir bilimdir. Eğer öyle olmasaydı Hitler Almanya’sı yenilmezdi. Lütfen biraz tarih okuyun.

Kurtuluş/bağımsızlık mücadelesinde Kuva-i Milliye nasıl kazandı, kimlerle beraber olundu? Geniş bir ittifak kapısı açıldı. Acaba yakın tarihte insanlığı en büyük tehdit eden soğuk savaş dönemini okuyup incelediniz mi? Ortadoğu’ya ABD neden müdahale etti? Irak’ta Bağdat bombalanırken halk eğlence seyreder gibi televizyondan o acıları teşhir etti. Biz sanki hiç etkilenmedik! 

İnsanlık sanki Ortaçağa koşuyor. Geçtiğimiz yılda İtalya’da yapılan seçimde Mussolini yanlısı parti kazandı. Roma, tarihin altın sayfalarına yazılacak, insanlığa Roma hukuku getirmiş, onun ötesinde Rönesans kültürüne öncü olmuştur. 

Ne demişti 1930 yıllarında Mussolini iktidar olduğu süreçte? “Bizim kurduğumuz düzeni tehdit eden yeni insan beyni bizim düşüncelerimizden öte, 20 yıl ileriye gitmiştir. Bizi aşan bu beyinleri durdurmak zorundayız.”

1930’lardaki anlayış 2023 yılında İtalya’yı yönetiyor. Bu konulara ileriki günlerde geniş şekilde döneceğiz. 

Peki, dünkü Atina uygarlığı, Yunanistan… hangi parti iktidarda?

Dünkü piramitler ülkesi Mısır ne durumda? Eski Mısır, Batı’dan çok daha ileri ülkeydi. Beyin ameliyatı yapılıyordu. Tıp batıdan daha gelişmişti. 

Ne oldu dünkü Mezopotamya medeniyeti? Pers uygarlığı, Persepolis kütüphanesi?

Geçmişin uygarlık ülkesinin Hayyam’ı ya da insanlığın en büyük aşk eseri Leyla ile Mecnun eserini yazan Fuzuli…

Bu topraklar, Anadolu, yaratıcı sanatçılar, bilim adamları, bu kaynakları besleyen topraklar şimdi ıssız, sanki küle dönüp geçmişine ağıt yakmakta. Neden acaba böyle oldu?

Çünkü oradaki yönetimler felsefeye kapılarını kapattılar. 

Soru sorma ya da sorgulamayı bilmeyen toplumlar sadece sessiz kitleye dönüştü. 

Türkiye’de 1940’larda Köy Enstitüleri Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, okullara genelge gönderir: “Öğrencilere radyo dinletin, gazete okutup çok sık olarak Aristo’nun kitaplarını okutup kendi aralarında tartışmayı öğretin”

Atom bombasının keşifçisi Albert Einstein: “Önyargıyı değiştirmek atomu parçalamaktan daha zor.”

Mısır’da, 1956 yılında Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır, İngiltere-Fransa’nın elinden alıp Süveyş kanalını devletleştirdiği zaman Ortadoğu’da ulusal kahraman olmuştu.

Bir gün batılı bir gazeteci Nasır’a;

“Sayın başkan Mısır’da çok partili yaşama ne zaman geçeceksiniz?”

Başkan, gazeteciye;

“Biz ülkede partili yaşama girmeyeceğiz.”

-Neden?

Başkan; “Çok partili yaşama katılırsak seçimi sömürgeciler kazanır!”

-Ama sayın başkan, sen ulusal bir kahramansın.

Başkan Nasır, “Benim kahraman olmam bir masaldır”

Aslında Nasır, gerçeği söylüyordu. 

Ortadoğu ülkelerinde Türkiye’den milli şefliği reddeden İnönü, çok partili yaşamı başlattı ve kendini ortaya koydu. 1945’te Cumhurbaşkanı İnönü köylüyü topraklandırma, toprak reformunu Meclise getirdi. Kendi partisi CHP toprak reformuna ret oyu kullandı. 

Atatürk-İnönü… deha iki önder, burjuva yeniliği olan Cumhuriyet yönetimi çok partili hukuk devleti gelecekte hedefleriydi.

Genelde 2 önder de meşrutiyetçiydi. Geçmişte adalet-eşitlik hürriyet diye yola çıkmışlardı. 

Bize göre 14 Mayıs seçimlerini yorumlarken önemli bir gerçeği konuşmuyoruz. Örneğin, Türkiye’de ilk defa politik bir lider, Kılıçdaroğlu, ana kimliğini açıklayarak “Ben Zaza ve Aleviyim” diyerek haykırdı. Ve yüzde 45 oy aldı. Bu gerçek laikliği ortaya koymaktı. 

Şimdi ne yapmalı? 28 Mayıs’ta sandığa gidip muhalefet güçlerine destek olmak zorundayız. 1950’den beri yaşanan rejim sorunu normalleşir. 

Evet bizler, birer don Kişot olup umuda koşalım.