Sadullah ÇAĞLAR


Umutsuz adamdan uzak durun

Sadullah ÇAĞLAR


Bilim insanlarının hayal ettiğiniz sürece uzun yaşarsınız tezi elbette insan yaşamına ışık tutmuştur. Hayalleri olmayan kişi yaşamdan kopar, bitkisel konuma geçmiştir artık. 

Büyük keşifçiler insanlık için yola çıktıkları zaman hemen başarı var mıydı, hayır. Ama umutları vardı. Peki arkalarında ne vardı idealleri, hedefleri. Başarı yoktu ama en önemlisi bilim kaşiflere gelecek vaad ediyordu.
Batılı yazar Samuel Beckett 1961 yılında şöyle der; Hep denedin hep yenildin. Olsun gene dene, daha iyi yenil. Siyasi hayata baktığımız zaman üzerinde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğuna baş kaldıran Gandi politik olamayan Oxford diplomalı sıradan bir avukattı. Güney Afrika´da yabancı sermayeli bir şirkette çalışan sıradan biriydi.
Bir gün Hindistan´a trenle dönerken yanlışlıkla İngilizlere ayrılan bölüme oturur. Bilet kontrolü yapan memur Gandi´ye burası İngilizlere ait der. Şaşkına dönen Genç Gandi ama benim biletim burası için diye itiraz eder ve direnir. Sonuç Gandi´nin bavullarını ve kendisini trenden aşağı atarlar. İngiliz bir de başına yumruk atar. Şaşkına dönen genç Gandi tek başına yolda düşünmeye başlamıştı.
Aslında sömürgecinin başına vurduğu yumruk Gandi´yi düşünmeye sevk etmişti. Köle insan olmaktansa, özgür insan olmalıydı. İngilizin yumruğu, geleceğin kurtarıcısını ortaya çıkarıyordu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban kitabında çok önemli bir konuyu anlatır. Kurtuluş Savaşının sıcak günlerinde Anadolu köylerinde yaşanan umutsuzluk yazarı ürkütür. Halk mücadeleye o kadar ilgisiz ki, umuda benzer bir çıkış yok. Memleket işgal edilmiş, esirlik millete dayatılmış ama kimsede umut kalmamış.
Bazı aydın geçinenler neden yenilikler hep yukardan getirildi diye popülizm yaparlar. 1945´te toprak reformuna ret oyu veren Adnan Menderes 10 yıl başbakanlık yaptı.
Bugün ülkede yaşanan ekonomik ve politik sıkıntılar nerden beslendi? Toplumda bazı çok bilmişler hiçbir şekilde millete umut vermediler. Hep mücadele veren kişileri eleştiren hiçbir duruş sergilemeyen etrafa umutsuzluk saçan politik kaçkınlar kendi çapında mücadele veren aydınları eleştirirler. Günümüzde kendine aşık insanlara ne denir, söylemeye gerek yok.
Aslında geriye dönüp baktığımız zaman aydınlanma çağında iz bırakan eserlerin arkasında Don Kişot´luk yapan ve umuda koşan aydınlar vardı. Çağımızın en unutulmaz yazarı Vıktor Hugo´yu ölümsüz yapan hayalleri idi.
Bir gün 16 yaşında genç Hugo elinde şiir defteri ile yayın evini ziyaret eder. Yayınevi sahibine; Efendim şiirlerimin yayınlanmasını istiyorum der. Yayıncı ise; Delikanlı şiirlerini bırak bize sonra uğra der. Aradan günler geçer matbaaya uğrayan Hugo´ya yayıncı; Oğlum şiirlerine baktık, yalnız bunlar para getirmez, basımını yapamayız. Hugo; Ama benim şiirlerim sıradan değil. Yayıncı; Olsun delikanlı para getirmez. Hugo; Bir gün ben büyük yazar olacağım, benim eserlerimi yayınlamadığınıza pişman olacaksınız. Ve ben size asla bir daha gelmeyeceğim.
Peki genç Hugo´yu konuşturan neydi, elbette umuttu.
Paris´te şöhretin zirvesinde olduğu dönemde bir kitap evinde Sefiller romanını bir okuruna imzalarken çok donatımlı okuyucu Hugo´ya sorar; Acaba amatör yazarlara tavsiyeniz nedir?
Hugo; Yazarlığın en temel ilkesi umuttur. Ben yeni yazmaya başladığım dönemde ilk kitabım yayıncı tarafından ret edildi ve basılmadı. Ve ilave eder; Edebiyatçı bazen Don Kişot kadar cesur olmak zorunda. Ben ülkede zor dönemde Fransa´da milletvekili oldum. Milletvekili olarak mecliste ölüm cezasının kaldırılması için önerge verdim. Sonuçta dokunulmazlığım kaldırıldı. Ağır cezaya mahkum oldum ve Belçika´ya kaçtım. Sefiller romanını yazmam 18 yıl sürdü ve sürgünde Belçika´da yazdım.
Aslında umut insandır. Yer yeryüzündeki tüm yaşam araçları insanın eseridir. İnsanlık bir arada yaşamayı öğrendiği zaman mutluluk kapıdadır.
Yaşar Kemal Baldaki Tuz romanında; Umutsuzluk karamsarlıktır. Karanlıklara ışık tutmamak, karanlıktan kaçmak bilgisizlikten, inanmamaktan geliyor. Bilgili gerçek aydın olumsuzluğu olumluluğa dönüştürür. Umutsuzluğa düşmez. 20. yüzyıl insanlık için umutsuzluk yüz yılı olamaz.
Genel olarak umutsuzluk geri kalmışlıktan ve düşünememekten doğar. Yaşar Kemal yılların birikimli aydını olarak gerçeği söylüyordu. Sanatçı topluma karşı sorumludur. Peki umut bitti mi, hayır.
Günümüz dünyasında yaşanan toplumsal huzursuzluğun kaynağında Atlantik Paktı Nato´nun askeri gücü tüm bağımsız ülkeler için tehdit oluşturuyor. 1930 yılında Nazilerin iktidar olması ile tüm bilim insanları Almanya´yı terk ederek ABD´ye sığındılar. Bunlar arasında 1921 Nobel fizik ödülü sahibi ve atom bombasının mucidi Einstein´da vardı.
Savaş sonrası Einstein savaş karşıtı olduğundan FBI tarafından izlendi, ama Einstein´n asıl suçu Fikir işçileri kulübünü kurmuş olmasıydı.
2019 yılına girdiğimiz dönemde şu dönemde bile hala savaş gerginliği var. Korku tüm ülkeleri kuşatsada ABD´nin yeni dünya imparatorluğu, tıpkı eski Roma İmparatorluğu gibi yıkılacak.
Yaşar Kemal´in dediği gibi; 20. yüz yılda insan umudu karanlığı aşacaktır.