Sadullah ÇAĞLAR


UYGARLIK TARİHİ SONSUZA KADAR YAŞAYACAKTIR

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanoğlu yaratıcıdır. Yeryüzündeki bütün yaşam araçları onun eseridir. İnsan aklının bilimi keşfedip doğayı yenmesi, büyük bedellerle ödenmiştir. Medeniyetlerin evrensel gelişim içinde dünyayı değiştirmek isteyenler, kendilerini ortaya koyarak devrimlerin yolunu açmışlardır.

Tıpkı ‘dünya dönüyor´ diyen Galileo gibi. Eğer, yeniliği önlerine koyanlar korksalardı özgürlük dünyası bugüne gelmez, insan doğanın esiri olurdu.

Geçtiğimiz günlerde bilim adamı Server Tanilli´nin ölümü, aydın çevrelerde üzüntü yarattı.

Onun yaşam boyunca çağından sorumlu bilim adamı olarak yapmış olduğu çalışmalarla arkasında bıraktığı Uygarlık Tarihi Çağdaş Dünyaya Giriş eseri tüm politik kişiler için öğretici kitap olmuştur.

Siyaset bilimini öğrenmek isteyen kişi, bu eseri okuyarak kendini geliştirebilir. Bu eser bana göre politik ders kitabıdır. Bilimsiz siyasal olunmaz. Olur derseniz çağdaş dünyalı olamazsınız.

Batı´nın nasıl geliştiğini, eski Atina´dan bugüne kadar anlamak için bu eser başucu kitabıdır.

Peki, neden Server Tanilli bu kitabından dolayı öldürülmek istendi?

Tarih boyunca, insanlıktan yana olan kişilerin alın yazısı değişmedi. Aslında o alın yazısı geri kalmış ülkeler içinde kader olgusu, tabu olarak yığınların beynine işlendi. Oysa gerçek hukuk devletinde alın yazısı toprağa gömüldü.

Server Tanilli, fırtınalar koparan Uygarlık Tarihi kitabının ön sözünde şöyle diyordu: “Bu kitap, 1972–1975 yıllarında yazıldı. Amacı da liselerden üniversiteye ya da yüksek okullara gelen öğrencilerin kültür açığını gidermekti. Gerçekten bir sorun vardı. Orta öğretim, özellikle liseler gençlere hiçbir şey vermiyordu. Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk sabuk, ipe sapa gelmez bir takım şeyler veriyorlardı. Ne gerçekçi, ne bilimsel bir yaklaşım ne de bir bütün olarak kucaklayış kültürü, bir bölük işe yaramaz, derme çatma bir keşmekeş… Kısacası niçin böyleydi? Çünkü Türkiye´de egemen güçler gençlerin uyanmasını istemiyordu. Öyle olduğu için de daha liseden başlayarak gözlerinin önüne bir duman perdesi çekip, içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırıyorlardı. Onların yaman bir oyundu oynadıkları ve doğrusu usta bir oyundu oynadıkları ve doğrusu maharetle yıllardan beri oynuyorlardı.”

Profesör Tanilli, ülkenin geri kalmışlığını ciddi olarak tahlil etmişti. Peki, gerilik nasıl aşılacaktı, bilimsel eğitimle. Uygarlık Tarihi kitabıyla aslında aydın insanı nasıl yaratabilirizin tezini yazmıştı.

Karanlığı aşmak için genç kuşağın felsefeyi öne koyması gerekti. Bu aydınlanmacı gelişmeyi ‘68 kuşağı keşfedip önüne koymuştu, ama bu uyanmanın bedelini üniversite gençliği pahalı ödedi.

Acaba neden eğitim paralı oldu? Neden parasız eğitim isteyen öğrenciler ceza evine kondu?

Acaba neden yüksek okullarda, biyoloji dersinde insanın gelişimini sır olmaktan çıkaran Darvinizm ders olarak okutulmuyor?

Bilim çağında felsefe yasaklanıyor. 12 Eylül döneminde Akçay Askeri Cezaevi günlerinde siyasi tutukluların en çok okuduğu kitaplar Georges Politzer´in Felsefenin Temel İlkeleri, Server Tanilli´nin Uygarlık Tarihi ile Devlet ve Demokrasi, Orhan Hançerlioğlu´nun Düşünce Tarihi… bu eserler politik ön açıcı kitaplardı.

Bizi ilk aydınlatan Georges Politzer´in Felsefenin Temel İlkeleri, tüm siyasal mücadeleler tarihini sınıfsal olarak inceleyen destansal bilgilendirme kitabıydı. Bu Fransız yazarını, Naziler 2. Dünya Savaşı´nda ölüm kampında kurşuna dizdiler. Kitabın önsözünde yayınevi, “Georges Politzer, direniş demek. Onun gestapo işkencecilerinin karşısında gülüşü onları çılgına çevirmişti. O ölümle alay ediyordu. O´nun askıda meydan okuması, 27´lerin gestaponun karşısında kurşuna dizilirken ‘biz kazanacağız´ diye haykırıyordu.”

Peki, neden tarih boyunca düşün adamları, yazarlar, sanatçılar geriliğin hedefi oldular?

Edebiyat eleştirmeni Alfanso, İsveçli yazar bu konuları şöyle değerlendiriyor; “İyi bir okuyucu olmanın beraberinde bazı tehlikeleri var. Kitap okumanın son iki yüz yıllık döneminde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri´nde edebiyat, siyasi felsefe ve tarihe odaklanan politik kitaplar okuyan ve okuyucuların çeşitli tehlikelerle karşı karşıya gelebileceğine dikkati çekti. Alfanso Berardinelli, ‘Okuyucu açısından en büyük risk günün birinde yazar ya da edebiyatçı olmak okuma tutkusunun bulaşıcı bir tutkuya dönüştüğünden okurun dünyayı değiştirmek, yaşadığı dünyanın dışına çıkarak sisteme baş kaldırmaya hazır olmasıdır. Okuma tutkusu, okuyucuyu uç noktalara sürükleyici olmasıdır.´

Edebiyat tarihinin büyük eseri Madam Bovary´nin yazarı Flaubert´in dediği gibi, ‘okumayı bir yaşam biçimi olarak benimseyenlere, tüm gizli tehlikelere rağmen keyifli okumalar dilerim.´

Server Tanilli, ölümden kıl payı dönerek vücudunun yarısını kaybetmesine rağmen tekerlekli sandalyesinde beyniyle mucizeler yaratarak büyük eserler bıraktı. En önemlisi, çağına karşı aydın olmanın öğretisini topluma haykırdı. Sıkıyönetim mahkemelerinde savunmasını ayakta şöyle yapar: “Bütün yazdıklarımın arkasındayım. Bir daha yazmak gerekirse aynı şeyleri yazardım.
O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölesiye taşırız
O sözler ki bir kez çıkmıştır ağzımızdan uğruna asılırız.”

Tanilli arkasında bıraktıklarıyla ölümsüzleşmiştir.
……
Not: Yazarımızın talebi üzerine 2011 tarihli yazıyı yeniden yayımlıyoruz.