Recep YILDIRIM


Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar

Recep YILDIRIM


Kelimeler acılarımızı taşıyamaz. Kelimelerin bacakları sıskadır, acıyı yüklendikçe çarpılır, bükülür; komik, sakat bir şeye dönüşür. Maksadınız ağlatmaktır, güldürür; barışmaktır, küstürür; yara sağaltmaktır, incitir; gönül yatağına kuş tüyü serpmektir, bir de bakmışsınız dama atılmış keçe parçası olmuş kelimeler. 
Acı, sahte değilse, nereye saklandığını bilemezsiniz. Bir saikle ortaya çıkıverir. Acının sahibini bile şaşırtır. Ağaca kazınmış bir işarette, gökyüzüne verilmiş bir selamda, gamzeye sığınmış gülümsemede, eğlenceli bir şarkı sözünde, bir darbukanın en hızlı ritminde, herkesin mutlu poz verdiği bir fotoğrafta, günün belli bir saatinde çalan kapı zilinde, esen rüzgârda, gözünüze kaçan tozda, hurdacıda rastladığınız bir tabelada, kapı önüne konulmuş ayakkabıda, ikinci el mağazasında gördüğünüz bir eşyada, silmeye kıyamadığınız telefon numaralarında, mesaj kutunuzdaki son mesaj tarihinde…

Acıya ortak olmak için duygudaşlık gerekir. Duygudaş olunabilirse kelimelerin maksadı da hasıl olur: Ağlarsınız, barışırsınız, iyileşirsiniz, gönül yatağınıza serpilen kuş tüyü içinde şefkatin sıcaklığını yaşarsınız.

Acınızın paylaşılmaması, acı yükünün altında yapayalnız kalmak “garip”liktir. Garip kalmanızın nedeni olarak da bir siyasi yapıyı yerel iktidara taşımamış olmak yetkili ağızlardan dile getirilmişse acınız öfkeye dönüşebilir. Hayal kırıklığı, umutsuzluktan daha yıkıcı bir duygudur.

“Gönül kalesinin mermer taşını 
Hicran kalemiyle kırıp delen var” demiş Aşık Sümmani. Gönül kalemizin mermer taşı “ver oyu al hizmeti” mantığıyla paramparça oldu.

“Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”

Dilerim Yunus Emre’nin bu dizeleri yöneticilerin kulağına küpe olur. Kırgınlıkları gidermek birinci öncelikleri olur.