Halit KATKAT


Yaşlıların Suçsuz Ev Hapsi

Halit KATKAT


Çocuklukları her sabah 'yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak' diye andımızı okumakla geçen milyonlarca yurttaş, Covit-19 salgını nedeniyle bu gün kendilerini saymayanlar tarafından suçsuz yere evlerine hapsedildi.

Salgının başlangıç günlerini hatırlayalım: Gençler ellerinde cep telefonu sokakta gördükleri yaşlı insanın başından aşağı kolonya döktükleri yetmiyormuş gibi bunu bir de kayda alıp sosyal medyada yayınladılar. Gençler bunları yaparken yerel yönetimler de yaşlıların oturup soluklandıkları, arkadaşlarıyla sohbet ettikleri bankları söktüler.

Yaşlılar adeta günah keçisi olarak görüldü. Ama bu yalnızca Türkiye´de olmadı elbette…

İtalya´da 60 yaş üzerindeki Covid-19´luların solunum cihazına bağlanması yasaklandı, İspanya´da boşaltılmış bir huzurevine giren askerler yataklarda yaşlı cesetleriyle karşılaştı. Hollanda´da bir televizyon sunucusunun ekranlardan rahatlıkla “Sigara içen obez 80´likleri kurtarmak için ekonomiyi batırmaya değer mi? Nasıl olsa iki yıl içinde ölecekler!” diyebildi. Sosyal haklar açısından örnek gösterilen İsveç´te doktorlara “Yoğun bakımda sıkışıklık varsa 80 yaş üzeri hastaları kabul etmeyin” talimatı verildi. Üstelik bunlar aynı dönemde 100 yaşın üstünde Covit-19´u atlatan insanlar varken yapıldı.

Görüyoruz ki bunlar iş yoğunluğundan bıkmış usanmış bir sağlık emekçisinin bireysel hezeyanları değil, kapitalist sistemin yaşlılara bakış açısını yansıtmaktadır. Yaşlılar üretimden koptukları için kapitalist devlet mekanizması onlara ayrı bir fon ayırmak istememekte hatta ellerindeki parayı da ilaç tekellerine ve özel hastane patronlarına aktarılmasına aracılık etmektedirler. Yaşlılar sürekli fiziksel faaliyet ve zorlu çabaları gerektiren “iş”lerden uzak kalsa da, deneyim ve bilgi birikimlerini genç kuşaklara aktarabilirler. Yazılı kültüre sahip olmayan bir kızılderili kabilesi için en yaşlının ölümü bütün kabilenin kütüphanesinin yok olması anlamına gelir.

Zaten yaşlanma her çağda ve her toplumda farklı anlamlar taşır. Antik çağda 35 yaşın üstü yaşlı kabul edilirken bu gün 80 yaş üstü yaşlı kabul edilmektedir. O zaman neden 65 yaş ve üzeri de 55-60 yaş üzeri değil diye bir soru akla gelebilir. İşte bu sorunun yanıtı emeklilik yaşının 65 olması. Yani aktif nüfus çalışsın; üretim kaybı olmasın üretim dışı olanları içerde tutalım anlayışı.

Vahşi yaşamda zorlu kış koşullarında çaresizlikten kabileyle birlikte yürüyemeyen yaşlı babasını atının arkasına çam dallarından yaptığı bir sedye üzerinde dağ başına götürüp kurtların insafına terkeden kızılderili ile 'yoğun bakımda sıkışıklık varsa 80 yaş üzeri hastayı kabul etmeyin' diyen sistemin arasında fark nedir? Biri çaresizlikten diğeri ise sermayesine kıyamamaktan yaşlıları gözden çıkarmaktadır. Bir tarafta yerleşik düzene geçmemiş ilkel olanaklarla geçinmeye çalışan kızılderili, diğeri teknolojik ve bilimsel olarak bütün yaşatma olanaklarına sahip, yüzlerce yıl gelişmişlik farkı olan bir sermaye düzeni.

Yaşlılık sınıfsal olarak ta farklı anlamlar ifade eder. Sanayileşmenin başlamasıyla kırda toprağından kopup kentlerde, teneke mahallelere sıkışmış proleterlerin günde bir ekmek almalarına yetecek ücretlerle günde 10-12 saat fabrikalarda çalıştıkları koşullarda, ‘yaşlı ebeveynlerine karşı vazifeleri´ni yerine getirme olanakları yoktu… İhtiyar proleterlere düşen, iş bulabildikleri sürece, güçleri yettiği sürece istihdam piyasasında kalabilmekti; tabii en düşük nitelikli, en düşük ücretli işlere razı olarak.

Sınıf farklılıkları, çalışma yaşamında olduğu kadar, emeklilik yaşamını ve genel olarak ileri yaştaki insanları da bölüyor. Sermaye sahiplerinin yaşlanması, işçi ve emekçilerinki gibi değildir. Onlar işlerini oğullarına, kızlarına ve damatlarına ya da CEO´lara devredebiliyor, daha sonra da mülkiyet ilişkileri sona ermiyor. Şirketlerinin yönetim kurullarındaki etkinliklerini sürdürüyor, ama ‘iş´in güvenilir ellerde olduğunu bilmenin rahatlığıyla yatlarıyla, özel uçaklarıyla dolaşmaya; yazlıklarına, egzotik tatlar peşinde koşmaya vb. daha fazla vakit ayırabiliyorlar.

Bu korona yasaklarında yaşlıların eve kapatılması, tamamen kapitalist devletlerin kendi yetersizliklerinin, bencilliklerinin, sağlık ve sosyal sistemlerinin çöküşünün üstünü örtmek için yapılan bir uygulama olduğu ortaya çıkmıştır.. Virüsten etkilenenlerin kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar diye uyarı yapılıyor. Ama kronik rahatsızlığı olan 65 yaş altı kişiler sokakta dolaşırken hiçbir kronik rahatsızlığı olmayan 65 yaş üstü kişiler eve hapsediliyor.

Uzmanlar vaka sayısının on katı kadar hasta olmayıp ta virüs taşıyıcı olanların toplumda dolaştığını söylüyor. Yani bunlar çeşitli şekillerde açılan AVM´ler, lokantalar, futbol sahalarında, fabrikalarda, sokaklarda dolaşıp virüs yayma özgürlüğüne sahip. Yine burjuvazinin fabrikaları tıkır tıkır çalışıyor. Bu fabrikalarda koronanın ülkemizde görülmesinden beri 128 işçi Covit-19 nedeniyle öldü. Buna rağmen fabrikaların tatil edilmesi hiç mi hiç düşünülmedi. Ama nedense günah keçisi yaşlılar görülüyor. Burada yaşlıları koruyoruz bahanesi ileri sürülüyor. Ama sistem herkese test yaparak virüs taşıyanları karantina altına almaktan, herkese maske dağıtmaktan aciz olduğu için onların yerine 65 yaş üstündekileri ve 20 yaşından küçükleri eve kapatılmaları gerekiyor. Sağlığa ve sosyal güvenliğe para ayırmak bütçeye yük kabul ediliyor.