Yaşam boyunca bebeklik çağından başlayan yeme davranışı ve duygu durum ilişkisi hala araştırılmakta olup, bilişsel, duygusal ve çevresel şartlar, kişinin psikolojik özelliklerini ve sezgisel yeme davranışı etkilemektedir.
Sezgisel yeme davranışı, vücudun doğal olarak gösterdiği açlık hissi, yemek yedikten sonra oluşan tokluk hissi yani hissedilen doygunluğun oluştuğu süreçtir. Ancak bazen bireyler yemek yedikleri halde doygunluk hissetmediğini, doymadığını belirtiyor. İşte bunun sebebi aslında sezgisel yeme davranışı bozukluğudur. Bu durumun altında çevresel etmenler, hormon değişiklikleri, psikolojik durum, stres, fiziksel aktivite yetersizliği gibi birçok neden yatıyor olabilir. Tüm bunların dışında yemek yerken aynı zamanda da başka işlerle meşgul olmak ve iyi çiğnemeden hızlı bir şekilde yemek yemek de tokluk hissi kaybına yol açabiliyor.
Televizyon seyretmek, telefonla meşgul olmak vs gibi işleri, birey yemek yediği esnada gerçekleştiriyorsa, genelde ne yediğinin ve ne kadar yediğinin farkında olmuyor, bu nedenle kişi vücudunun tokluk hissinin görmezden gelmesine yol açıyor. Bu durumun sonucunda kişi doymadığını belirtiyor. Tekrarlanan bu durum sonucunda olması gereken kilonun da üzerine çıkıldığı gözlemlenebilir.
Yemek yenildiği zaman doygunluk hissinin mideden beyine tokluk hissinin uyarılması 20 dakika sürüyor, yavaş yemek yenildiğinde ve besin iyice çiğnendiği zaman mideden beyine doğru miktarda yeme sinyallerini gönderir ve böylelikle tokluk hissi hissedilebilir. Yavaş yemek yeme zihnimizin ve bedenimizin aslında neye ihtiyacı olduğunu ve ne kadar yemesi gerektiği beyine ileten en doğru yöntemdir.
Bu yüzden kişinin göstereceği hassasiyet, uzun vadede kilo vermenin sürdürülebilmesi ve kilo yönetimi için oldukça önemlidir.
