Yeni bir dünya düzeninin eşiğinde miyiz? Belki… Bir şeylerin değişeceği muhakkak. Neler değişecek?
En başta temel bilimlere bakış açısı değişecek. Biyoloji, kimya, fizik hak ettiği saygın yere oturacak. İnsanlar kimyacıların, biyologların ağzına bakacaklar.
Laboratuvarların, deneylerin değeri artacak. Mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, biyokimya alanlarında istihdam yükselecek.
Neden değişecek?
Çünkü dünyayı sarsan gerçek tehdidin gözle görülemeyen canlı, cansız parçacıklar olduğunun farkına varılıyor. Bunların ancak laboratuvarlarda görülebileceği anlaşılıyor. Laboratuvarlarda gözlemlediğini tanıyabilen, tanımlayabilen, işinin ehli insanların olması gerekiyor.
Moleküler Biyoloji ve Genetik (ODTÜ) bölümünde lisans ve lisans üstü eğitimini tamamlayan bir öğrencimle karşılaşmıştım. İsviçre´de aşı endüstrisinde çalışıyormuş. Biyolog, kimyacı, genetik uzmanı şeklinde üçlü bir çalışma düzenleri varmış. Bir ODTÜ´lü olarak en yüksek maaşı sen alıyorsundur, dediğimde “Tam tersi en düşüğü ben alıyorum” dedi. Batı´nın genetiği biyolojinin alt dalı olarak gördüğünü söyledi. Biyolog ve kimyacı Türkiye´den mi diye sorduğumda biyoloğun İranlı, kimyacının Pakistanlı olduğunu söyledi. Batı Türkiye´de kimya ve biyoloji alanlarında üniversitelere çok düşük puanlarla öğrenci alındığını ve öğrencilerin herhangi bir proje grubunda yer alamayacak derecede zayıf olduğunu idrak ediyormuş. En acıklısı da bu değil mi?
Gençlerimizi bu alanlarda çalışmaya teşvik etmeliyiz. Onları motive edecek altyapıyı tesis etmeliyiz. Geleceğimizi kendi gençlerimize emanet etmeliyiz.
Yeni bir dünya düzeninin eşiğinde miyiz sorusuyla başlamıştım. Kimileri bu sorunun yanıtını bulmuş bile. İnsana kötü ahlakını bir krizde terk edecekmiş gibi yaklaşıyorlar. Saf buluyorum bu yaklaşımı. Ha gerçekleşirse de başım gözüm üstüne.