Halit KATKAT


Yerel seçimler ve kent konseyi

Halit KATKAT



Yerel seçimler yaklaşırken adayların kimler olacağı, niteliği ve hangi parti nerede kiminle ittifak yaptığı toplumda tartışılmaya devam etmektedir. Ama son tahlilde en çok tartışılan ve kitlelerin önemsediği şey adayın kim olacağı noktasıdır. İktidar ve muhalefet partilerinin önem verdiği tek nokta ise nasıl ve kiminle kazanırım noktasıdır. Bu bakımdan yapılan ittifaklarda ele alınan ne parti ilkeleri, ne parti içi demokrasidir. Ele alınan tek şey “kiminle kazanırım” sorusunun yanıtıdır. Yerel seçimler iktidarın kime geçeceği gibi bir beka sorunu olmamasına karşın bu seçimleri bir futbol maçı anlayışı ile ele almaktadırlar: Kim kaç belediye kazanır? Ayrıca kentte yaşayan insanların beklentilerini de dikkate almak gibi bir niyetleri de yoktur. Sadece vaatlerle insanları inandırmaya uğraşırlar. Örneğin 16 yıldır ülkeyi, 25 yıldır belediyelerin büyük bir kısmını yöneten AKP, yayınladığı ve kendisinin “yerel seçim manifestosu” dediği 11 maddelik programda ne diyor?
“İhtiyaca uygun şeffaf planlama”, “Sorunsuz altyapı ve ulaşım”, “Kentsel dönüşüm”, “Dokusu ve tarihi korunan benzersiz şehirler”, “Akıllı şehirler”, “Tabiata duyarlı, çevreye saygılı şehirler”, “Sosyal belediyecilik”, “Kimsesizlerin kimsesi olmak”, “Yatay şehirleşme”, “Halkla birlikte yönetim”, “Belediye kararlarına şehir sakinlerinin katılımı”, “Tasarruf ve şeffaflık”, “Değer üreten şehirler” gibi başlıklar. AKP iktidarının bunca yıllık iktidarları döneminde ne kadar yapmadığı ya da yapamadığı şey varsa bir torbaya doldurup halka sunmaktadır. Programdaki bu hedefler kimsenin reddedeceği şeyler değil. Ama bunca yıl ‘neden yapmadınız?´ ya da 25 yıldır birini bile gerçekleştiremediğiniz bu hedefleri bundan sonra gerçekleştireceğinizin garantisi nedir?´ soruları ister istemez her seçmenin aklına gelen sorulardır. Bu maddelerden benim önemsediğim ve çeşitli zamanlarda değindiğim ve maddeler arasında yer alan “Halkla birlikte yönetim”, ve “Belediye kararlarına şehir sakinlerinin katılımı” konusuna özel olarak bir açıklık getirmek istiyorum ve soruyorum: Madem yerel yönetimleri halkla birlikte yönetmek istiyordunuz ve belediye kararlarına kent sakinlerini katmak istiyordunuz; neden kent konseyini elinizde olan belediyelerde işletmediniz? Ki kent konseyi, 2008 yılında AKP döneminde uluslararası sözleşmelerle kabul edilen bir meclis. Diğer yazılarımda tekrarladığım gibi yine tekrar soralım: Bu meclisin içerisinde partilerin yerel temsilcileri, sendikaların şubeleri, meslek odalarının, yerel kadın, çevre vb derneklerin temsilcileri ve muhtarlar var. Peki kentle ilgili kararlar böyle bir mecliste görüşülmez de nerede görüşülür? “Belediye kararlarına kent sakinlerinin katılması” bu değilse nedir? “Halkla birlikte yönetim bu değilse nedir?
Yasalarda yer alan Kent Konseyinin yerel meclis olarak etkin hale gelmesi ve kenti yönetmesi arzu edilen ve bu gün uygulanabilecek en demokratik yerel yönetim biçimidir. Bunun uygulanabilmesi kent konseyi bileşenlerinin istek, arzu ve ısrarına bağlıdır. Bu, yönetimlerin ve partilerin keyfiyetine bırakılmamalıdır.
Nitekim bunun bir örneği olarak geçtiğimiz günlerde Emek Demokrasi Platformu olarak bir araya gelen güçler, ortak bir seçim platformu oluşturarak yerel seçime birlikte girmeye karar verdi.
CHP, EMEP, HDP, ÖDP, Halkevleri, DİSK, Türk-İş ve KESK´e bağlı sendika şubeleri, TMMOB, TTB, Mersin Barosu, yöre dernekleri ve halk nezdinde belirli bir tanınırlığı olan kitle örgütlerinin oluşturduğu Emek ve Demokrasi Platformu, yerel seçimle ilgi bir deklarasyon yayımlayarak:
Rantçı belediyeciliği reddeden, halkın ihtiyaçlarını esas alan bir belediyecilikte, “Tek parti tek adam rejimi” yanlısı güçlerin oluşturduğu Cumhur ittifakını (AKP-MHP ittifakı) Mersin´de yenilgiye uğratmak için birleştiklerini ilan etti.
Bu girişim hedefleri bakımından önemli olmakla beraber bileşenleri bakımından eksiktir. Ayrıca seçim sonrası kent konseyinin yerel meclis olması hedeflenmez ise rantçılığın önlenmesi ve halkın ihtiyaçlarının esas alınması hedefinin gerçekleştirilemeyeceği bilinmelidir.