Nurullah ER


YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA

NURULLAH ER


Soğanın Türk yemek kültüründe önemli bir yeri vardır.
Nerdeyse soğansız yemeği yok gibidir.
Soğan yemeklere konduğu gibi, aynı zamanda yemeği de yapılır, kebap soğan salatasız, kuru fasulye bir baş kuru soğansız, kısır yemekleri ise yeşil soğansız pek yenmez. Onsuz yemek yiyenler yokluğunu hemen farkederler. Ahmet Arif , bir şiirinin dizelerinde: “Görüşmecim yeşil soğan göndermiş/ Karanfil kokuyor cigaram” derken tutuk evindeki mahkumun soğana özlemini dile getiriyordu.
Ülkemizde her şeyin yokluğu, kıtlığı olmuş, pahalılığı yaşanmış olsa da yemeğimizin demirbaşı soğanla ilgili pek sorun olmamıştı. Yaşa ki neler göresin demişler. Sonunda bir tarım toplum ve kırsal bölge kültürlü bir halkın soğanı taneyle aldığı günleri de görüp yaşadık.
Geçen ay böylesi önem arz eden bir sebzenin kilosunun altı liranın üzerine çıkması herkesi şaşkına çevirdi. Bir zamanlar; fasulye, nohut, mercimek, soğan... gibi gıda ürünleri ihraç eden ülkemizin bu ve benzeri gıda ürünleri bugün ithal eder duruma gelinmesi, pahalılığı nedeniyle pazarlardan alınamaması herkesi şaşkına çevirdi.
Son yıllarda üretilen sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin, tarım alanlarının imara açılması, sanayi kuruluşlarına verilmesinin yanı sıra üretim yapan köylülerin örgütlü olamaması, devletin desteklememesi, üretim girdilerinin pahalı olması nedeniyle, toprağını ekemiyor, ekse de zarar ediyor, emeği boşa gidiyor duruma gelmişlerdir. Bugün köylüye bir şey sorduğunda bin ah işitir duruma gelinmiş, onca sorunların içinde çaresizliklerini ağlama duvarına dönüştürmüşlerdir.
Siyasi iktidarın köylülerin ektiğinden, diktiğinden zarar etmiş, tarlası boş kalmış, o kadarda umurlarında değillerdir. Bul bir ithalatçı firma, getirt yurt dışından; yeter ki piyasada bulunsun, kaça satılırsa satılsın, parası olan alsın, alamayan seyirci kalsın mantığıyla tarım ve hayvancılık politikası yürütüyorlar. Açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıkmış, artan enflasyon ve kur artışları ilk önce yoksulların, dar gelirlilerin, emeklinin kapısını çalınmış, tuzu kuru olanalar;” aç mezarı mı var diyerek bunca işsizliği, yoksulluğu... görmezden geliyorlar.
Doğrudur insanlarımız Afrika´daki gibi açlıktan ölmüyorlar, ama yemeğine doğrayacak bir baş soğanı bulamıyorsa tok da yaşamıyor demektir.
Halk ozanlarımız halkımızın gözü ve kulağıdırlar. Mahsuni Şerif bundan yıllar öncesi sanki bugünleri görmüş ve bilmiş gibi çalıp söylemiştir.
Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilsem söylesem mi söylemesem mi.