Halit KATKAT


Yıl sonuna doğru işçi ve emekçilerin mücadelesini yükseltmesi gereken üç konu

Halit KATKAT


Her yıl, yılsonu yaklaşırken ekonomik birtakım değişiklikler gündeme gelir. Bu genelde devlet bütçesinin denk getirilmesi ve buna paralel olarak alınacak önlemler olur. Ama hiçbir zaman da kapitalist devlet bütçesi denk gelmez. Önceden yabancı paraların kurları yılsonu tahmini ile belirlenir ama hiçbir zaman da bu tahminler tutmaz. İhracat tahminleri yapılır o da tutmaz. Planlı ekonomi uygulanmayan kapitalist devlet bütçelerinin hiçbir planı tutmaz. Çünkü bütçeler genelde belirsiz bir pazar için yapılan belirsiz miktarda üretim üzerinden yapılır. Devlet üretimden çekildiği için bütçeler de kapitalistlerin çıkarına göre yapılır. Ülkemizde ise bu işleyiş sadece yerli kapitalistler için değil aynı zamanda onların ortakları olan emperyalist tekeller içinde yapılır. Son alınan ekonomik tedbirlerle TL´nin değerinin düşürülmesi yabancı paraların değerini yükseltmiştir. Bu da dışarıdan alınan malların değerini TL karşısında artırırken yerli ürünlerin değerini yabancı paralar karşısında düşürmüştür. Burada umulan daha fazla ihracat artırılması olsa da yerli üreticinin girdi maliyetleri yabancı paranın artmasına bağlı olarak artacağından üretici, üretimi sürdüremez duruma gelecektir. Bu ise ülkemizi uluslararası tekellerin daha fazla sömürmesine yol açacaktır.

Yıl sonu yaklaşırken emekçileri doğrudan ilgilendiren başlıca üç önemli gündem dikkati çekmektedir:

Birincisi tek adam iktidarının 15 Ekim´de TBMM´ye sunduğu 2022 Bütçe Yasa Tasarısı var. Yukarıda belirttiğim gibi kapitalist bütçeler her zaman açık verdiği için, hükümetler bu açığı halktan aldıkları vergileri artırarak ya da kamunun ürettiği elektrik, doğal gaz vb. ürünlere zam yaparak bütçe açıklarını kapatırlar. Bu da halktan alınan kaynakların kapitalist tekellere ve ortaklarına aktarılması demektir. İşçi ve emekçilerin ücretlerinden kesilerek oluşturulan bu devlet bütçesinin TBMM´ de temsilcileri olmayan işçi ve emekçiler tarafından denetlenmesinin yapılma olanağı yoktur. Gerçi Mecliste çoğunluk ellerinde olduğu için bu bütçe diğer partilerin eleştirileri de dikkate alınmadan TBMM´den geçmesi de zor olmayacaktır.

İkinci konu aralık ayının sonuna kadar belirlenmesi gereken asgari ücret. Asgari ücretin belirlenmesi de tüm maaş ve ücretle çalışanları ilgilendiren bir konu… Ama asgari ücretin belirlenmesinde yetkili komisyonun bileşimi işçi ve emekçiler açısından adil değildir. İşveren ve devlet yetkilileri ve sendika bürokrasisinden oluşan komisyon asgari ücreti tayin etmektedir. Bu da enflasyon üzerinden değerlendirilmektedir. Her yıl sendikalar tarafından belirlenen yoksulluk sınırı ya da açlık sınırı bu komisyon tarafından dikkate alınmamaktadır. Yine iktidarın her yıl övünerek artırdık dediği “kişi başına yıllık gelir” de bu hesapta yoktur.

Üçüncü konu da 150 bin metal işçisini kapsayan metal iş kolunda süren TİS görüşmeleridir. Bunun da tüm işçileri ilgilendirmesi gerekir. Burada alınacak haklar diğer işçiler için ölçü olacaktır. Metal iş kolunda sendikacılar yine yıllık enflasyon üzerinden pazarlığa oturacaklar. Yıllık enflasyon üzerinden alınan ücretler ne olursa olsun devletin ve işverenlerin işçilerin tükettiği mallara yaptıkları zamlarla aldıklarını hemen kaybedeceklerdir. Hâlbuki doğru olan işçilerin ürettikleri ürünler üzerinden ücret pazarlığının yapılmasıdır. 89 Demir Çelik grevinde işçilerin “bir ton demir” diye somutlaştırdıkları talep gibi…

Bu üç konu da işçi ve emekçilerin enflasyonun altında ezilmemeleri ve yaşamlarını daha rahat sürdürmeleri için birleşik, güçlü, ortak mücadele etmeleri ve sendika bürokratlarına karşı uyanık olmalarını gerektiriyor.