Nurullah ER


YOKSULLUK VE ONUR

NURULLAH ER


Yoksulluk, ekonomik yönü olan bir kavramdır. Yakınından bakıldığında, yoksulluğun insan onuru, özsaygısı, gururu ve kişiliğiyle duygusal bağı olduğu bilinmektedir. Bu ilişkinin niteliği konusunda çok farklı yaklaşım ortaya konsa da, ancak kişiden kişiye değişmeyen tek cümle, “Yoksulluk olumsuz değerlendirilirse insan onurunu yaralar” düşüncesidir.

Varlık içinde yaşarken bile yoksulun ekmeğine göz dikenler olduğu gibi, yoksulken emeği dışında ekmeği kabul etmeyenler de vardır.
Bu bir haysiyet onur meselesidir, her insan bunu yapamaz.
Geçenlerde sabah ekmeğini almak için dışarı çıktığımda çöpleri de almıştım. Çöp bidonun başında orta yaş üzerinde, kavruk yüzlü, saç sakal birbirine karışmış, soluk tişortü terden ıslanıp ince bedenine yapışmış biri, ha bire çöp bidonu karıştırıyor, içinden aldığı naylon, karton parçalarını üç tekerlekli arabasına koyuyordu.
Korona dolayısıyla uzak durdum. İşini bitirsinde çöpleri öyle atayım diye düşürken, adamın gideceği yoktu. Kolunu bidonun içine daldırıyor, yetişemediği yerde bidonun kenarına çıkıp gövdesini beline kadar bidonun içine sokarak karıştırıyordu. Maskemi yerleştirerek yaklaşıp, elimdeki çöpleri içine attım. Çöplerin dökülmesiyle bana bakmadan karıştırmaya başladı. Adeta tavuk gibi eşeliyordu.
Geri durarak baktım. Bu mücadelesi yoksulluğundaki çaresizliğin bir göstergesiydi. Bu yaşta taşı sıksa ezecek kuvvete, yeterli akli melakelere sahip bir olduğunu düşünerek üzüldüm. İçim sızladı. Yanına yaklaşıp cebimden çıkardığım beş lirayı uzatınca, elimi gerisin geri ittirip yüzüme ters ters baktı. “Ben bu işi yapıyorsam dilenci değilim, sen git o paranı dilenciye ver. Dilencilik başka, onuruyla çöpten ekmek kazanmak başkadır. Yaşamak için hayat mücadelesi beni buraya ittiyse kimsessizliğimdendir. Bende bu yoldan emeğime sarıldım, başka iş verdiler de yapmadım mı, bizimkisi çöpten ekmek kazanmaktır” diyerek işine koyuldu.
Başımı eğerek acıma duygusuyla, sistemin adaletsizliğini düşünerek uzaklaştım. Evini çocuklarını düşündüm, kara kışta nasıl yaşanır, bu yaşam şeklini, çalışma uğraşısını nereye kadar sürdürebilir… Soruların benzerleri ardı arkasına aklıma takıldı.
Çaresizliğe karşı dimdik duruşu beni de onurlandırmıştı. Hayat mücadelesinde yenik durumu kendini ilgilendirse de bu onun emeğinin onurunu zaferiydi.
Dünya, parayı kuyruk sallayarak elde edenlerle, yaşamı için emeğini baştacı edenlerin onurlu mücadele vererek kazananların dünyasıdır. Kuyruk sallayanlar kazanmış oldukları paralarla şaşahalı bir yaşam sürselerde, o para onları sahte insan yapmıştır. Çünkü hepten paranın gölgesinde yaşamışlardır. “Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki, paran bittiğinde şerefin bitmesin” demişler.