Nurullah ER


YÜZ YIL!...

Nurullah Er



Uzunca bir zaman dilimi.
Asırlık zaman...
Fazla bir insan ömrünün yetmediği yaş.
Bir güne sığan bir kelebek ömrü, bir yıl, beş yıl, bilemdin on on beş... yıl gibi yaşayıp yok olan canlı türleri.
Ortalama insan ömrü yıllara göre değişse de, şair her ne kadar “yaş otuz beş yolun yarısı” dese de...
Yıllara zaman mefumundan mı bakmak gerekir, yoksa yaşanan olaylardan mı?
“ Ne kadar yaşadığın değil, nasıl yaşadığın önemli” demişler.
Zaman çok uzun gibi görülse de, her şey göz açıp kapayıncaya kadar olup bitiveriyor.
Bundan yüz yıl öncesini düşlemek, zaman olarak görmenin ötesinde; bir tarih, coğrafya, sosyoloji, ekonomi olarak bakmak gerekir.
Belki de Türkler için en kötü günler, katlanılmayacak acılar...
Yüz yıl önce bitirilen, yok edilmeye çalışan bir milletin ayağa kalkış yılı olarak bilinir 19 Mayıs.
M. Kemal, Samsun ufkunda bir sabah teknesiyle yaklaşır kıyıya.
Yaşananlar gün be gün, haftalara, aylara, yıllara eklenir.
Uzun bir mücadele sonrası gökyüzünün karabulutları, yeryüzünün griliği yok olur. Yerini gündüzleri parlayan, geceleri ışıl ışıl oynaşan sayısız yıldızlar alır.
Gök lacivert mavisi, ay kocaman kalaylı bir tepsi gibi sallanır. Yeryüzü yeşile boyanır, ekinler altın sarısı başak...
Düğün bayram olur, şenlikler kurulur özgürlükler ve bağımsızlık adına.
İmar başlar yaşamın her alanında.
Yeni bir dünya kurulur Cumhuriyetle birlikte Türk Milleti adına.
Bizlere nasip oldu Bağımsızlık mücadelemizin başlamasının yüzüncü yılını kutlamak.
O yıllar geçmiş gibi görülse de bağımsızlık ve özgürlük ruhunu yüreğinde yaşayanlar için dün gibi.
Tarihini bilmeyenler tekerrür ettirirler tarihi.
Asırlar geçse de yine kapının çalıverir tehlikeler, yazın birden bire kışa döner. Biri kalkıverip başında kırmızı fesinin kadifesini okşayarak, “Keşke Yunan galip gelseydi.” deme cesaretini gösterir, edepsizliğini yapar...
Bu söylem ve böylesi aymazlığa destek, Atatürk´ün Gençliğe Hitabesini yeterince idrak edemediğimizden olsa gerek.