Sadullah ÇAĞLAR


YÜZYILIN EN PAHALI KİTABI

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanlık tarihinde, dünya halklarının denen alınyazısı masalını müzeye kaldıran bilim adamı;

Karl Marks
Kapital kitabıyla ezilen işçi sınıfının yoksulluğunun kader olmadığı, kurulu sistemden beslendiğini tez elden eserinde yazdı.
Bilimsel olarak tezini ortaya koyan Karl Marks ile yaratıcı Komünist Manifesto felsefesiyle ezilen halklara mesaj veren Friedrich Engels, ‘Tüm ezilen dünya halkları birleşin. Zincirlerinizden başka kaybedecek başka bir şeyiniz yok´ diyen 2 bilim adamı.
Paris´te 1871 Komünü mücadele günlerinde, mülkiyet eşitsizliğine karşı ilk sınıfsal başkaldırı sonucunda komüncüler iktidar oldu. 3 ay Fransa´yı yöneten komün iktidarında eğitim parasız oldu, büyük topraklara el koyup özel okullar kalktı. Kilisenin tüm mülklerine el konuldu. Fırın işçilerinin gece çalışması yasaklandı. Komün harekatı aslında, yarım kalan 1789 laik devrimin içini doldurmaktı. Yani Robespierre, Marat, Saint-Just ile, Jakoben harekatın demokratlığı aşmasıydı.
Fakat ne yazık ki, dünya burjuvazisi birleşerek Paris Komünü mücadelesinde ayağa kalkışı kanlı bir şekilde bastırdı, barikatlarda milli muhafızlar tarafından direnişçiler katledildi.
Barikatlarda kendini ortaya koyarak direnen komüncü bir kadın, çocuğunu kucağına alarak barikatların üstünde çocuğu kucağında çığlık atarak seslenrek, ‘Arkadaşlar, bu hainlerden korkmayın´ diyerek silahların üstüne yürüdü.
Komün mücadelesinde ölen şehitler için Karl Marks, “Komüncüler bizim gökyüzü yıldızlarımız. Onlar bir gün yeryüzüne inip önümüzü açacaklar. Komüncüler bize ayak seslerini duyurdular” der.
Marks, Engels sanki sanki Ekim devrimini bizlere asırlar öncesi haber vermişti.
Peki, yüzyıllar sonrası deha bilim adamı Karl Marks´ın kitabının yüzyılın en pahalı kitabı olmasının sırrı nedir?
Kapital, eser dünyanın dengesini değiştiren yeni çağın yolunu açan, yığınların alınyazısı diye çalışan emekçileri yoksulluğa mahkum eden, geriliği çöpe atan felsefedir.
Şimdi insanlığın karanlığı aşıp 1789 insan hakları yeniliği, yeni hedeflere taşıyan kapital eseriyle ilgili Kasım 2019 tarihli dergiyi okuyalım:
“Marks´ın kapital eseri rekor kırdı
Londra´da, 15 Haziran´da düzenlenen bir açık oturumda Marksist teorinin en etkili kitaplarından Kapital´in ilk cildinin nadir imzalı bir kopyası 218,500 pount, yani 1 milyon 650 bin liraya alıcı buldu. Bu fiyat, şimdiye kadar bin kitaba verilen en yüksek maddi değer oldu.
Üzerindeki imza, kitabın Marks tarafından yakın arkadaşı Johann Georg Eccarius´a hediye edildiğini gösteriyor.
Arkadaşı, terzi ve komünistti. Birlikte merkez komite üyesi bir aydın olan Eccarius, Marks´ın en yakın destekçilerinden ve en yakın arkadaşıydı.
Kapitalin basımından evvel okuyanlardan birkaç kişiden biri olan Eccarius, kitabın yayınlandığı yıl, enternasyonalin genel sekreteri olarak seçilmişti.
Açık arttırmayı düzenleyen kitap uzmanlarından Simon Roberts, “Kapitalizmin bu çarpıcı eleştirmenin bu denli yüksek bir fiyatla satılması herhalde Marks´ın yüzünde acı bir gülümsemeye neden olurdu” yorumunu yaptı.
Marks´ın imzalı kitabını kimin aldığı ise açıklanmadı.”
Yüzyıllarca geriliği tanrıya bağlayan sermaye, büyük yalanlarla toplumu besledi.
Ne zamana kadar?
Marks ve Engels´in Kapital´den sonrası yayınladıkları Komünist Manifesto´yla politik mücadelelerinin felsefesi, kitlelerde heyecan yarattı.
Ne diyordu kurtuluşçu öncü, ona bir bakalım…
Avrupa´da bir hayalet dolaşıyor. Sosyalizmin hayaleti… Avrupa´nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün ağı için ittifak halindeler. Papa ile Çar, Fransız radikalleri aynı komündeki gibi…
Alman militarizmi, Bismark´ın kalıntıları, halka hürriyetler vadetmişlerdi.
Söyler misiniz, bir efendinin karşısında topraksız bir ırgat özgür olabilir mi? Hayır! Karnı aç insanlar doyuma ulaşmış kişiyle aynı safta olamayız.
Elbette ezen olduğu sürece, sınıfsal mücadele doğanın yasaları olduğu kadar doğal haktır.
Burjuvalar ve emekçilerin bugüne kadar karşı karşıya gelmeleri tarihi bir hesaplaşmadır.
Yığınların beyninde hep yer edecektir.
Çağın önünde giden yeni dünyanın çağrısını yapan Karl Marks, destansal tezlerini sürgünde yaşadığı yıllarda açlığın karşısında direniyor, çok zaman kışın soğuk günlerinde paltosunu rehine koymak zorunda kalıyordu.
Fedakar arkadaşı Engels, ona sürekli destek olmakta, aile sorunlarına kadar her an yanındaydı.
Londra kütüphanesi sanki bu iki deha adamın sığınağıydı. Engels, Kapital´in yazımında, eserin doğumunda belirleyici olmuştur. Marks´ın ölümünden sonra kitabı matbaaya vererek Marks´ı o yaşattı. Ölümü sonrası vasiyetnamesinde bütün malvarlığını Marks´ın ailesine bıraktı. Onun ötesinde Engels, “Benim mezarım olmayacak. İki kahraman olmaz” demişti.
Eğer Karl Marks´ın arkasında bıraktığı destansı eser Kapital´i Engels yeniden yayınlanmasaydı müsveddeler toprağa gömülürdü.
Engels, sosyalist tezleri yaşama geçirerek deha bilim adamını yaşattı. Onun ötesinde sosyalizmin önünü açtı.
Ölümsüz dostunun ölümü sonrası onun Londra´da mezarının başında ağlayarak şunları söyledi: “14 Mart günü, öğleden sonra düşünürlerin en büyüğü, artık düşünemez oldu. Onu koltuğunda rahat, sonsuzluğa kadar uyumuş bulduk. Nasıl ki, Darvin organik doğanın gelişme yasasını bulduysa Marks da ekonominin gelişme yasasını buldu. Onun eseriyle Kaliforniya´daki, elma bahçelerindeki yoksul işçiler, onun eserini okuyarak ayağa kalktıysa, NevYork´taki liman işçileri onun ölümüyle 3 gün yas tutup çalışmayı durdurdular.”
Peki, Marx´ın, Engels´in felsefesi manifestosu başarıya ulaştı mı?
1884-1871
Komün yürüyüşü ilk kıvılcımı yaktı. Yüzyıllık geri tarım ülkesi Rusya Ekim devrimini başlattıysa da, hareket Batı´da bekleniyordu.
Evet, bir sorgulama yapmamız gerek. Peki neden çalışan, emeğiyle değer yaratan sınıflar yoksulluk batağındalar? Bu sorunun cevabını Marx ve Engels sosyalist manifestoda ortaya koydular. 1898 yılında açıklanan manifestonun 150. yılı bulan bütün dünya ülkelerinde kutlandı.
Ekim devrimiyle yaşanan sosyalist iktidar, batının yüzyıllık sanayi devrimini 10 yılda yakaladı. 1905 Kanlı Pazar olayında yüzlerce yoksul insan, Çar´ın muhafızları tarafından katledildi. Ölü annesine ağlayarak sarılan çocuk, “Baba, annem neden ayağa kalkmıyor” diye hıçkırıyordu.
Kanlı Pazar olayından sonra İsviçre´de sürgün yaşayan deha lider Lenin, “Arkadaşlar, devrim kapıdadır. Hazır olun. Rusya´ya dönüyoruz.”
Lenin tezini ortaya koyduğu zaman ona hayalci gözüyle bakıyorlardı. Ama ileriye yönelik sezgilerini konuşturan Lenin Avrupa´dan Rusya´ya sosyalist devrimi yapmak için koşarken Batı dünyası ona gülüyordu:
Olmayacak bir hayalin peşinde koşan yeni bir Don Kişot!
Kapital dünyanın hayalci dedikleri deha, Zürih garında çarlığı yıkmak için kendini ortaya koyarak meçhul yolculuğa hazırlanırken, “Yoldaşlar belki bir okyanusta bir damla kadar azız. Ama inanın dünyanın dengesini biz değiştireceğiz.”
St. Peterburg yolculuğunda her an tehlike kapıdaydı. Ölüm onlara yakındı. Ama öncü önder korkunun üstüne yürüdü ve kim kazandı? Elbette insanlık. Lenin St. Peterburg´a ulaştığı zaman kızıl bayraklarla donatılmış istasyonda yaptığı konuşmada;
“Bizim kuracağımız işçi sınıfı iktidarı, bin yıllık ezilen halkların dünyada ilk iktidarı olacaktır. Bizim demokrasimiz burjuva demokrasisinden bin defa daha özgür olacaktır.”
Lenin, zamansız ölümüne rağmen sosyalist yenilik amacına yönelik 100 yıla yaklaştı. Üstelik, kapital sistemin kuşatmasına, bir dünya savaşına rağmen. Hitler faşizmine rağmen Avrupa´yı esir olmaktan kurtardı. Öyle ki, başta Paris düştü. Sömürgeci Londra, havadan 500 Nazi uçağıyla bombalandı. Umut, Kızıl Ordu´daydı. Yani Stalingrad´ta. Sovyet lideri Mareşal Stalin´in inanılmaz liderlik vasfı, savaşın kazanılmasında belirleyici oldu.
Söyler misiniz, Berlin´e kurtarıcı olarak ilk kim girdi? Sovyet Kızıl Ordusu… Polonya Varşova Auschwitz
ölüm kampına ilk giren Kızıl Ordu´ydu. Yahudi esirleri son anda ölümden kurtardı.
1789 laik devrimin devamı olan Jakoben hareketini 2 adam tamamladı. Lenin ve onun devamı Stalin, yeniliği yirminci yüzyıla taşıdı.
Evet, dünyanın en gelişmiş, yenilmez denen Nazi ordusunu Doğu cephesini perişan eden güç neydi? Sosyalist felsefeydi.
Eğer bugün Batı´da kısmen sosyal devlet varsa bu Ekim hareketinden kaynaklandı.
1960´lara gelindiğinde uzayda, tıpta, teknolojide büyük gelişmeler yapıldı. Aya ilk insansız aracı onlar gönderdi. 1959 yılında Yuri Gararin uzaya giden ilk adamdı.
Peki, neden yenilik karşı devrime uğradı? Hitler´in teknik ordusunu savaşta 22 milyon inançlı kadrolar anavatan savaşında öldüler. Yeniliği ileriye götürecek kadrolar, çığlık atarak ölüme gittiler.
Evet, bilim adamlarına göre, 17 Ekim olmasaydı Marks´tan geriye hiçbir şey kalmayacaktı.
Biz yazımızı Dünya Savaşı´nın sonucunda ABD Başkanı Franklin Roosevelt´in Sovyetler Birliği Devlet Başkanlığına gönderdiği mesajda şöyle diyordu:
“Nazı Almanya´sının yenilgisinde Sovyet halkı belirleyici olmuştur.
Bu nedenle Sovyet halkına, onun akıllı lideri Maraşal Stalin´e demokrasi güçleri minnettardır.
ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt”
Kaynak: Savaşan Dünya/ 1975 - Marc Arnold - FORSTER