Meral Tabakoğlu TOKSOY


ZAMANININ ÖTESİNDEKİ KADINLAR (1)

Meral Tabakoğlu TOKSOY


                                       Margaret Ann Bulkley
1849 yılında ABD’de tıp diploması alan ilk kadın doktorun “Elizabeth Blackwell” olduğu söylenir. Oysa ondan 37 yıl evvel, başka bir kadın, kimliğini gizlemek zorunda kalarak tıp diplomasını almıştı.
Magaret Ann Bulkley. (1789 – 1865) İrlanda’nın Cork kentinde fakir bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Liseyi bitirene kadar kız kimliği ile tanınan Margaret’in tek amacı doktor olmaktır. Ne yazık ki o yıllarda kadınların tıp fakültesine girmesi yasaktır. 
Margaret, başta annesi olmak üzere kendisine inanan, güvendiği birkaç kişiyle hayalini gerçekleştirmek için harekete geçer.
1806 yılında ölen amcasının kimliğini kullanarak Edinburgh Üniversitesine girmeyi başardığında, sonsuza kadar kadın kimliğine kavuşamayacağını bile dert etmez.
O artık “James Berry’dir.” 1812’de Edinburgh Tıp Fakültesi’nden diplomasını alır. Önce Güney Afrika’da Cape Town’da ardından Britanya İmparatorluğu’nun birçok bölgesinde görev yapar. Çalıştığı süre boyunca büyük başarılara imza atan Berry, bulunduğu yerlerde kimliğini gizlese de kadın duyarlılığı içinde, görevi olmayan konularda bile askerlerin ve yerli halkın yaşam koşullarının da iyileşmesinde yardımcı olur.
Annenin ve bebeğin sağ kurtulduğu, ilk sezaryen operasyonunu gerçekleştirir.
Emekli olmadan önce, İngiliz Ordusu’nda yüksek rütbelere ulaştığında, yıllarca vücut hatlarını gizlemek için, havlularla vücudunu, omuzlarını desteklemesi, sıcak havalarda bile sürekli giymek zorunda kaldığı bol paltolar, katlandığı bunca zorluklara değmiş miydi bilinmez! Başka bir kimlikle, başkalaştırdığı bir bedende geçen bir ömür, yaşanmış sayılabilir miydi?
James Berry, öldükten sonra kimliğinin açığa çıkmaması için, üzerindeki giysilerle gömülmeyi vasiyet etse de vasiyetine uyulmadığından kimliği deşifre olur. James Berry’nin kadın olduğunu öğrenen hükümet, çalmış oldukları hayattan utanmak yerine, kandırıldıkları için utanıp Berry ile ilgili tüm kayıtları mühürler. Yüz yıl sonra 1950’li yıllarda tarihçi “Isobel Rae” kayıtları araştırırken gerçekler gün yüzüne çıkar…
Yukarıda bahsedildiği gibi günümüzdeki sezaryen doğumların başarısını Dr. Margaret Ann Bulkley’e borçluyuz.

                                      DR. SAFİYE ALİ 
2 Şubat 1894’te İstanbul’da doğan, Osmanlı İmparatorluğu’na hizmetleriyle bilinen bir ailenin kızı olan Safiye Ali, dört kız kardeşin en küçüğü ve en zekisi olarak bilinir. 
Beşiktaş Rüştiyesi ve Amerikan Kız Kolejinde eğitim görür. (1916) Amerikan Kız Kolejindeki eğitimi sırasında, Müdiresinin Hekimliğe yönlendirmesi bu mesleğe ilgi duymasını sağlar. 
Öğretmeninin yönlendirmesi, sadece onun değil, birçok kişinin, hatta bir ulusun kaderini değiştirecekti…
O dönemde Osmanlı Devleti’nde tıp eğitimi veren okullar olmasına rağmen, bir önceki hikayemizdeki gibi kız talebeler kabul edilmemekte idi.
Safiye Ali’nin, meslektaşı “Margaret Ann Bulkley” gibi radikal bir karar almasına gerek olmasa da yokluklar ve savaşlarla çalkalanan bir dönemde yurt dışına gidip okumanın zorluğunu, bizlerin gerçek anlamda kavrayabileceğimizi zannetmiyorum. 
Tüm zorluklara karşın, aldığı devlet bursu sayesinde, Almanya’nın Würzburg şehrine giderek tıp eğitimini alır. 
Birinci Dünya savaşının sürdüğü yıllarda, bir Türk kadınını üniversitelerinde okuduğunu görmek Almanlar için şaşırtıcı bir durumdu.
O günkü şartları düşündüğümüzde, şimdi kaç kişi çocuğunu oralara gönderirdi diye düşünmeden edemiyor insan. Öncelikle böyle bir bilince sahip olan aileyi, özgüveninden, cesaretinden ve okuma tutkusundan dolayı Safiye Ali’yi ne kadar yüceltsek az değil mi? Almanya’da sefaletle geçen eğitimi sırasında, geceleri çöpten ekmek alıp yemek değil, ülkemde tıp fakültesi varken, buralara gelip okumak daha çok zoruma gitti diyecekti.
1921 yılında mezun olur. Berlin’de girdiği sınav sonrası, mesleğini yapma yetkisini alır.
Meslektaşı Ferdinand Krekeler, Müslüman olup Ferdi Ali adını alır ve evlenirler.
1923 yılında Türkiye’nin ilk kadın doktoru olarak yurda döner. Eşi ile Cağaloğlu'nda muayenehanelerini açarlar. Türkiye kadın hekime henüz hazır olmayınca hiç hastası olmaz. Bunun için de mücadele eder ve başarır. 
Sosyal sorumluluk faaliyetlerinde bulunur. Anne çocuk sağlığı konusunda gönüllü çalışır. 
1917 yılında savaşlar sonrası ortada kalan çocukları korumak amacı ile “Çocuk Esirgeme Kurumu” kurulur.
1921 yılında bu kuruma bağlı “Süt Damlası – Küçük Çocuklar Muayenehanesi Yurdu” faaliyete geçer. Yoksul çocukların süt ihtiyacı karşılanıp, bakımlarının yapılacağı bu kurumda, Safiye Ali müdür olarak görev alır.
Uluslararası tıp kongresinde üç kez Türkiye’yi temsil eden ilk kadın doktor olur.
Hayatını kadınlara ve çocuklara adayıp, fuhuşla mücadele eder. Hiç çocuğu olmaz ama yüzlerce çocuğu şefkatle kucaklayıp yardım eder.
Sağlık sorunları başlayınca yine Almanya’ya gider ve eğitim gördüğü hastanede tedavi görür. 
Son nefesinde bile “Kadınlar size emanet!” diyerek hayata veda eder…

Önemli Not:2023 yılında Almanya’nın Dortmund kentinde bir sokağa “SAFİYE ALİ “ adı verilir.