Kadının seçme hakkının 85. yılı
Akın Bodur/İskenderun
5 Aralık, Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının 85. yıl dönümü ile Dünya Kadın Hakları Günü dün yapılan açıklama ve toplantılarla kutlandı. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk´ün kararıyla 85 yıl önce, 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermişti. Bu hakkın verildiği gün, Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanıyor. Atatürk´ün yaktığı meşaleyi bir adım öne götürmek için CEDAW´ın uygulanmasını isteyen İskenderun CHP Kadın Kolları Başkanı Muhsine Korkmaz, 'Biz nüfusun yarısıyız. Nüfusun yarısına oluşturan kadınların ülkemizin karar alma mekanizmalarında ve mecliste eşit sayıda yer almasını istiyoruz' dedi ve anayasa, siyasi partiler ve seçim kanunları ile partilerin tüzüklerinde her bir cinsiyete en az yüzde 40 temsil hakkı getiren değişikliği yapmalarını önerdi.
Türkiye´deki kadınların 85 yıl önce seçme ve seçilme hakkını kazandığını ve bunun Atatürk´ün devrimlerinden en önemlilerinden biri olduğunu ifade eden İskenderun CHP Kadın Kolları Başkanı Muhsine Korkmaz, 'O zaman dünyada ikinci sıradaydık, şildi 118. sıradayız. Geçen 85 yıl içerisinde Avrupa ülkelerinden her birinde kadınlar bu hakkı elde etti; ancak ülkemizde bu istenen ilerleme ne yazık ki sağlanamadı' değerlendirmesini yaptı.
5 Aralık tarihinin kadınlar için farklı bir önemi bulunduğunu anlatan Korkmaz, kadınlara milletvekili olma hakkının tanınmasının ardından yapılan ilk seçimlerde 18 kadının parlamentoya milletvekili olarak girdiğini ve yüzde 4,5 oranında temsil hakkı kazandığını kaydetti. Bugün parlamentoda 104 kadın vekilin bulunduğunu ve bunan partiler arası dağılımında AKP´nin 53, HDP´nin 26, CHP´nin 18, MHP´nin 4, İYİ Partinin 3 olduğunu anlatan İskenderun CHP Kadın Kolları Başkanı Korkmaz, 'Biz nüfusun yarısıyız. nüfusun yarısına oluşturan kadınların ülkemizin karar alma mekanizmalarında ve mecliste eşit sayıda yer almasını istiyoruz. Tüm siyasi partilere sesleniyoruz; 5 Aralık 1934 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk´ün yaktığı bu meşaleyi bir adım öne götürmek ve ilerletmek için Türkiye´nin onaladığı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Kaldırma Sözleşmesinin (CEDAW) 4. maddesinde yer alan sözün yerine getirilmesini, eşit temsil için özel önlem alınmasını, anayasada, siyasi partiler ve seçim yasalarında, parti tüzüklerinde, seçilme hakkımı yaşama geçirmek için her bir cinsiyete en az yüzde 40 temsil hakkı getiren değişikliğin gecikmeden yapılmasını bekliyoruz' dedi. Birleşmiş Milletler´in (BM) dünya ülkelerindeki meclislerde kadın erkek eşitliğinde genel olarak değerlendirilmesi verilerine göre, kadın milletvekili ortalamasının yüzde 22 iken ülkemizde 14,9 olduğunu, ortalamanın altındaki Türkiye´nin dünyada 91. sırada yer aldığını kaydetti. Atatürk´ün, 1925 yılında Kastamonu konuşmasında 'Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımıza onunla birlikte yürütmek, kadının; bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve konuyucusu yapma yoludur' dediğini anımsatan Muhsine Korkmaz, BM´nin Evrensel İnsan hakları Bildirgesi´nin 1. ve 2. maddesindeki ilkelerin, Atatürk´ün yaklaşımından 20 yıl sonra hayata geçtiğini de kaydetti. Korkmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren kadının siyasal yasama aktif katılımını sağlamak adına öncelikle kadın erkek eşitliği temel ilkesinin, yani toplumsal cinsiyet eşitliğinin okul öncesi eğitimden başlayarak, çocuklarımızın eğitim ve öğretim hayatında, akabinde toplumun tümünde, kurum ve kuruluşların da fiili olarak hayata geçirerek sağlanması; ülkemizin ilerlemesi açısından önemlidir.'
'Kadınlar hep ikinci planda tutuldu'
Kadın Hakları Günü kapsamında dün düzenlenen basın toplantısında konuşan CHP İskenderun İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu da Atatürk´ün, 'İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan müretteptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cinsin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkta öteki kısmı göklere yükselebilsin?' sözünü anımsattı. Mansuroğlu, kadınların, Atatürk´ün kurucusu olduğu CHP´de bile belediye başkanlığı, milletvekilliği, belediye ve il genel meclisi üyesi olmalarını kolaylaştıracak tüzük maddeleri ile kurallar ve kotalar konulmasına rağmen, hep ikinci planda tutulmuş, hakları kullandırılmamıştır. CHP´de kadınlar, demokrasi savaşı ve yolcluğunu bütün engellere karşı sürdürmektedir' diye konuştu.
İskenderun Kaymakamı İskender Yönden ise Dünya Kadın Hakları Günü kapsamında şu değerlendirmede bulundu:
'En ulvi bir görev olan annelik başta olmak üzere, toplumumuzu şekillendirmek, faydalı bireylerin yetişmesinde önemli bir rol üstlenmek gibi görevlerinin yanı sıra istihdam ve üretime katkıda bulunan bir iş kadını olarak da birçok ulvi görevleri başarıyla ifa etmektedir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk´ün sözleriyle de ifade edildiği gibi ´şuna kani olmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir´' yaklaşımını şiar edinerek, kadınlarımızı toplumsal yapımız ile devlet ve millet yapımızın odağında tutuyor ve onları önemsiyoruz. Her an varlıklarıyla onurlandığımız, nesillerin eğitimi ve yetişmesinde sevgi, şefkat ve merhamet kucağı olan, her şeyimizi borçlu olduğumuz kadınların mevcut haklarının korunması ve yeni kazanımların sağlanması temennisiyle, şehit ve gazilerimizin elleri öpülesi anneleri ve muhterem eşleri başta olmak üzere tüm kadınlarımızı 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü' dolayısıyla canı gönülden tebrik ediyorum.'
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ise 'Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün, 5 Aralık 1934´te Türk kadınına seçme, seçilme hakkını verdiği ve o günden günümüze kadar kadınlar, siyasetten ekonomiye sağlıktan eğitime, yasama yürütme ve yargıdan iş dünyasına kadar her alanda görev alıp başarı elde etmiştir. Türk kadınların yaşamın her alanında özgürce yer almasının yolunu açan Mustafa Kemal Atatürk´ü saygı ile anıyor, umut dolu geleceğimizin inşa edilmesinde büyük emekleri olan kadınların haklarına dikkat çeken Dünya Kadın Hakları Günü´nü kutluyorum' değerlendirmesini yaptı. Cumhuriyet´in ilanı ile kadınların çok önemli siyasi, hukuki ve sosyal haklar elde ettiğini ve bunun toplumsal alanda görünebilir olup, çalışma hayatına katılabildiğini ifade eden Hatay Baros Kadın Hakları Komisyonu adına açıklama yapan Melahat Kahramanoğlları ise şu açıklamayı yaptı: '5 Aralık 1934´te anayasa ve seçim kanununda yapılan değişikliklerle Türk kadınları milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir. İlk olarak belediye ve muhtarlık seçimlerine katılan kadınlar, 1935 yılında yapılan TBMM 5. dönem seçimlerinde 17 kadın milletvekili ile mecliste yer almıştır. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesini kutladığımız gün, maalesef kadının en temel insan hakkı olan yaşam yakkının elinden alındığı bir süreci yaşamaktayız. Karar alma mekanizmalarında kadının eşit temsille yer alması gerektiğini savunan ve mücadele eden kadınlar olarak bizler bugün kadınların kendi hayatlarıyla ilgili karar aldıklarında bunu canlarıyla ödediklerini görmenin büyük ıstırabı ve öfkesi içerisindeyiz. Cumhuriyetle birlikte kadının erkekle eşit bir yurttaş olması yönünde önemli adımlar atılmış ve bu yön de yasal düzenlemeler yapılmışsa da; bugün hala kadınlarımız ´eşit yurttaş´ olamadıkları açıktır. Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın karar alma mekanizmalarında yeterince yer almamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması devletin sorumluluğundadır. Kadının özgür ve eşit bir birey olduğunun kabul edilmesi kadının insan haklarının ihlalini ortadan kaldıracaktır. Bunun içinde devletin başta eğitim olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte koordineli ve samimi olarak toplumda kadına bakış açısını değiştirecek, zihniyet dönüşümünü yapacak politikalar üretmesi ve uygulamaya koyması zorunludur. Bireylerin ve toplumun zihniyet dönüşümünü sağlayacak bilimsel çalışmaların ve buna bağlı hukuki değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Kız çocuklarının kesintisiz laik eğitim alması, kadın istihdamını arttıracak politikalar üretilmesi, erken yaşta evlenmelerle etkin mücadele edilmesi, kadına yönelik şiddet ve istismarın önüne geçilmesi gibi kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik adımlar hızla atılmalıdır. Bunların yapılabilmesi içinde kadın bakış açısına sahip kadın milletvekili sayısının artmasının gerekliliği ortadadır. Bugün 589 milletvekilinin olduğu meclisimizde kadın milletvekili sayısı 102 olup oran ise yüzde 17,32´dir. Bu kadın temsilinin yeterince gerçekleşmediğinin göstergesidir. Kadınlarımızın siyasette yeterince söz sahibi olmaları, karar mekanizmalarında yer almaları için kadının önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Kadının insan haklarının sağlanması yönündeki mücadelemizi sürdüreceğiz.'
'Kadın, yönetim kademelerinde temsil edilmiyor'
Hatay Milletvekili ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Suzan Şahin de Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluşu sonrası Atatürk´ün girişimiyle kadınların iktisadi ve sosyal hayata katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapıldığını, aile hayatı, devlet yönetimi ve miras hukukunda erkeklerle eşit haklara sahip olmayan hatta nüfus sayımında bile sayılmayan Türk kadınlarının, birçok hakka sahip olduğunu belirtti. Milletvekili Şahin, 'Kadınlara 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme, 1933 yılında muhtar ve köy heyetini seçme hakkı tanınmıştır. 5 Aralık 1934 tarihinde anayasada yapılan değişikliklerle de kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur. Bu tarih kadın haklarının elde edilmesinde önemli bir gün olarak Kadın Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumu hedefi doğrultusunda Türk kadınına inanan Atatürk, hayatın her alanında yok sayılan kadınların önemli siyasal ve sosyal haklar elde etmesi için çalışmıştır. Kadına değer verilmesini önceleyen ve kadın-erkek arasındaki eşitliğin sağlanması yolunda somut adımlar atan Atatürk, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk´ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. TÜİK 2018 yılı nüfus verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 50,2´si erkeklerden, yüzde 49,8´i kadınlardan; Yüksek Seçim Kurulu Seçmen İstatistiklerine göre ise seçmenlerin yüzde 50,7´si kadınlardan, yüzde 49,3´ü erkeklerden oluşmaktadır. Ülkede nüfusun ve seçmenlerin yarısını oluşturan kadınlar ne yazık ki siyasette, kamu ve ekonominin yönetiminde, siyasi partilerin yönetim kadrolarında eşitlik ilkesine uygun bir biçimde temsil ve katılım olanağı bulamamaktadır. Ülkemizde İsveç, İtalya, Fransa gibi birçok gelişmiş ülkeden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış olmasına rağmen, Türkiye´de kadınlar seçilme hakkının kullanılmasında uluslararası endekslerde hala son sıralarda yer almaktadır. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu´na göre; Türkiye 149 ülke içerisinde 130. sırada yer almakta, aynı rapora göre kadınların siyasette eşit katılımının sağlanması için en az 107 yıl geçmesi gerektiği ifade edilmektedir. Parlamentolar Arası Birlik´in 2002 verilerine göre, kadınların temsili açısından dünya ortalaması yüzde 14,5; Avrupa ortalaması yüzde 16,8 iken Türkiye´de bu oran yüzde 4,4 düzeyinde kalmış, aynı veriler 2017 yılında sırasıyla yüzde 23,6 ve yüzde 27,2 olmuştur. 2017 yılı için dünya ortalamasının çok gerisinde kalan Türkiye yüzde 14,7 ile Arap ve Asya Pasifik bölge ortalamalarından bile aşağıda kadın temsil düzeyine sahiptir. 2018 seçimlerinde Türkiye tarihinin en yüksek kadın milletvekili sayısına ulaşmış olsa da, bu oran yüzde 17,8 düzeyinde kalmış, 33 ilden hiç kadın milletvekili çıkmamıştır. Bununla birlikte Kadın Adayları Destekleme Derneği´nin (KADER) hazırladığı rapora göre Cumhuriyet tarihimiz boyunca 20 ilimizde (Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bayburt, Burdur, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sinop, Yozgat.) tek bir kadın milletvekili çıkmamıştır. Yine aynı rapora göre kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı 1934 yılından bu yana yapılan 23 genel seçimde meclise giren 11.385 milletvekilinin sadece 598´i kadınlardan oluşurken, kadın yurttaşları seçme seçilme hakkını pek çok batılı ülkeden önce kazandığı için övünen ülkemizin, o tarihten başlayarak tam 85 yıldır kadınlara uygun gördüğü seçilme oranı yüzde 5,25´te kalmıştır. Yürütme düzeyinde ise ülkemizde istisnalar dışında genellikle hep bir tane kadın bakan olmuş, o da her zaman kadın ve aile işlerinden sorumlu bakan olarak kalmıştır. 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarına göre 8.257 belediye başkan adayının sadece 652´si, yani yüzde 7,89´u kadın adaylardan oluşurken, seçim sonrası 1.389 belediye başkanlığı koltuğundan ancak 43´üne kadınlar seçilebilmiştir. Siyasal partilerin yönetimlerine kadınların katılımı yine sınırlı düzeyde kalmakta, kadınlara siyasal partiler içerisinde ayrılmış az sayıda ve yardımcı konulardan öteye geçmeyen bir alana sıkışıp kalmalarına neden olmaktadır. Kadınların siyasal partilerdeki görünürlüğü sınırlı, icazetli ve asimetrik bir görünüm oluştururken, siyasal partiler içerisinde kadın kolları da ana politika eksenini oluşturmaktan uzak yan kuruluş işlevindedir. Öte yandan, partilerin sahadaki faaliyetlerinde ise kadınların katılımı sayıca çok olmasına rağmen, içerik olarak görünmez ve süreksizdir. Kadınların mobilize edildiği kampanyalar, toplantılar yürütülmesine rağmen, kadınlar parti hiyerarşisi içerisinde yükselme ve karar organlarına seçilme veya atanma şansı elde edememektedir. Yönetim kademelerinde de kadınların yeterince temsil edilmediği görülmektedir. Buna göre Türkiye´deki 13 işveren meslek örgütünün başkanlarının hepsi erkek, 7 yargı organlarında sadece 2 kadın başkan var, 81 ilin valisinin sadece 2´si kadın, akademik kadroların yüzde 44´ü kadınlardan oluşurken 176 rektörün sadece 17´si kadın, 25 müsteşarın sadece 4´ü kadınlardan oluşmaktadır. Kamu personeli toplam 3 milyon çalışanın ise sadece yüzde 37´si kadınlardan meydana gelmektedir. Türkiye´de kadınlar için ciddi bir temsil krizi olduğu görülmektedir. Anayasamızın 10´uncu maddesine dayanarak cinsiyet eşitliğini sağlamakla görevli olan devlet, kadınların siyasete katılımı ve eşit temsili konusunda imzaladığı uluslararası sözleşmeleri de hayata geçirmekle yükümlüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda ilgili normları ve standartları da tanımlayan bu uluslararası sözleşmelere göre, siyasal karar organlarında her bir cinsin en az 1/3 oranında olması gerektiği kritik eşik olarak kabul edilmiştir. Bu oran Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi düzenlemelerinde en az yüzde 40´tır. Mevzuatımızda ise Anayasamızın amir hükümlerine rağmen eşit siyasal katılım hakkını hayata geçirmekle ilgili yükümlü yasalarımızda ve ilgili kurumlarımızda toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili hiçbir hedef ve görev tanımı yapılmamakta, bu konuda sorumluluk üstlenilmemektedir. Bu nedenlerle ülkemizde eşit temsil oranının siyasi partiler ve ilgili mevzuatımızda bağlayıcı bir şekilde düzenlenmesi bir zorunluluktur. Bu durum kadınların eşit temsili ve siyasete katılımlarının sağlanması, nüfusun ve seçmenlerin yarısını oluşturan kadınların karar alma mekanizmalarında yüzde 50 eşit temsilinin sağlanması, bunun da fermuar sistemi ile birlikte yapılması, toplumsal eşitliğin sağlanması konusunda şarttır. Kadınları geri kalmış bir toplumun demokratik bir seviyeye ulaşması zordur. Kadınlarımızın Atatürk´ün de öngördüğü üzere çağdaş yaşam standartlarına kavuşturulmaları, eğitimde, iş yaşamında, sosyal yaşamda ve siyasette insan haklarında eşit olarak yararlanmaları için gerekli düzenlemelerin yapılması hepimizin ortak sorumluluğudur.'
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55