Maden bölgeleri, Belen, Arsuz, Dörtyol, Antakya ve Hassa´da
Akın Bodur/İskenderun
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), ülkede 766 ayrı sahada maden arama ve işletmesi için ihaleye açıyor. 140. grupta ihale edilecek sahaların listesi açıklandı. Buna göre, bu ihalelerin 9´unun Hatay´da, 13´ü Adana´da, 9´u Mersin´de 08 Eylül 2020 tarihinde yapılacak. Dogu Akdeniz Çevrecileri Dernekleri Platformu (DAÇE), ülke genelindeki 766 maden arama ihalesinin çoğunun altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, demir gibi madenlerin bulunduğu ve bunların aranması için maden ihaleleri olduğu belirterek, bu durumun toprağın zehirleneceğini ifade etti.
Antakya Çevre Koruma Derneği yöneticilerinden Nilgün Karasu, ülkede ihaleye çıkarılan 766 maden arama ihalesinin 9´unun Hatay´da olacağını belirtti ve ihale alanlarının Belen, Arsuz (2), Dörtyol, Antakya ve Hassa olacağını kaydetti. Antakya Çevre Koruma Derneği yöneticisi Karasu, sosyal paylaşım sitesinden 'Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü MAPEG tarafından 140. grup maden arama sahası için ihale yer ve tarihlerini açıkladı. Ülkemizin her yerinden toplam 766 alan maden arama için ihale edilecek. Bunlardan 9 adedi Hatay´da; Antakya, Arsuz, Belen, Dörtyol, Hassa' açıklamasında bulundu.
Maden ihaleleri nerelerde?
İskenderun´da yaşayan Türkiye Çevre Platformu Genel Sekreteri (TÜRÇEP) Oktay Demirkan da Hatay´da ihalesi yapılacak madenlerin erişim numarası ve bölgelerini açıkladı. Demirkan, '3058586 erişim nolu yer Hassa; 3166318 erişim nolu yer Dörtyol; 3379009 erişim nolu yer Belen; 3381257 erişim nolu yer Marasboğazı; 3386715 erişim nolu yer Şenköy; 3389173 erişim nolu yer Arsuz /Tatarlı; 3389180 erişim nolu yer Arsuz/Tülek ve 3390162 erişim nolu yer Müftuler' açıklamasını yaptı. Dogu Akdeniz Çevrecileri Dernekleri Platformu (DAÇE), ülkenin 766 noktasında, Doğu Akdeniz Bölgesinde de 31 aynı noktada yapılacak maden ihalesini, sanal ortam üzerinden yaptığı bölgesel toplantıda değerlendirdi.
Öte yandan DAÇE gönüllü avukatı İsmail hakkı Atal, bölgesel toplantıda konuştulan Covid-19 salgını madencilik faaliyetleri bağlantısını gösteren bilimsel deliller üzerine yaptığı değerlendirmede, '2010 yılında yayınlanmış olan ve bu konudaki muhtelif akademik çalışmaları derlemiş olan bilimsel makale göstermektedir ki; Corona virüs gibi hayvandan insana gecen zoonotic virüsler, insan kaynaklı çevresel faktörler-madencilik faaliyetleri ve iklim değişikliği nedeniyle sürekli mutasyon geçirmektedir. Ekteki bilimsel çalışmalarda görüldüğü üzere 2010 yılı ve öncesinde yapılmış olan bilimsel çalışmalar, günümüzde ve sonrasında mutasyona uğramış yeni Corona virüslerin geleceğini ve bu mutasyonların salgınlara neden olabileceğini haber vermiştir. Madencilik faaliyetleri de söz konusu bilimsel çalışmalarda belirtilen doğal dengeyi bozan–çevresel ekolojik tahribat yaratan insan faaliyetlerinden birisidir. Madencilik faaliyetlerinde temel sebeplerden birisi olduğu Covid -19 salgını 7,6 milyar insanın hayatını tehlikeye atan bir salgın hastalığa dönüşmüştür. Artan insan nüfusunu besleyebilmek için doğal kaynaklar üzerindeki aşırı yük; bazen çok fazla sayıda hayvan da içeren yoğun bir tarımsal üretim ya da aynı bölgede çok fazla hayvan türünün bulunduğu çiftçilik-hayvancılık faaliyetleriyle sonuçlanıyor. Bu faaliyetler hayvan türlerinin arasındaki hastalık geçişlerini kolaylaştırabiliyor. Buna ilaveten insanların, hayvanların ve ürünlerin artan küreselleşmeye bağlı olarak dünyanın her tarafına hareket ettiğine tanık oluyoruz. Çok sıkı kontrol mekanizmalarını zorlayan bu hareketlilik, eşi görülmemiş bir hızda enfeksiyonların yayılmasına olanak veriyor. Buna ek olarak, insan nüfusunun artışı veya turizmle doğal yaşam alanlarına sürekli olarak insanların taşması, insanları yeni ekolojik ortamlara taşıyor ve yeni ortaya çıkan zoonotic virüslere açık hale getiriyor. İklimsel değişiklikler hastalıkların uygun şartlarının (coğrafi olarak) genişlemesine olanak tanırken, potansiyel hastalıkların şekil değiştirerek ortaya çıkması için zemin sağlıyor. Önümüzdeki 20 yılda iklim değişikliği , yeni bölgelerde yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan en önemli sorun olacak. İklim değişikliği , aynı zamanda hastalık taşıyıcı mikropların ve taşıyıcılarının da evrilmesine (değişmesine) yol açıyor. Hastalık yapıcıların sürekli dönüşümü ve yeniden birleşimi başka biçimlerdeki hastalıkların yayılmasına ve sürmesine neden oluyor. Ekolojik koşulların değişmesi ve hastalık yapıcı virüslerin (pathogen) çeşitliliği, değişmiş bir hastalık yapıcı (pathogenic ) potansiyelin artışına yol açabilir' değerlendirmesine yer verdi. İngiltere´de yayınlanan Guardian gazetesinin haberine ifade eden Atal, uzmanların yayımladıkları bilimsel makalede, “Covid-19´un sorumlusu tek bir tür var; o da biziz” dedi ve şöyle devam edildiğini kaydetti: 'Son dönemdeki salgınlar, insan faaliyetlerinin doğrudan sonuçları, özellikle de her ne pahasına olursa olsun ekonomik büyümeye önem veren küresel mali ve ekonomik sistemlerimizin. Mevcut krizin ortaya çıkardığı zorlukları aşmak ve gelecektekilerin tohumlarını atmaktan kaçınmak için küçük bir fırsat penceremiz var. Yaygın ormansızlaştırma, tarımın kontrolsüz genişlemesi, yoğun çiftçilik, madencilik ve alt yapı gelişimi ve vahşi türlerin sömürülmesi hastalıkların yayılması için ´mükemmel fırtına´ yarattı. Uzmanlar, bu faaliyetlerin daha çok sayıda insanı, insanlarda görülen hastalıkların yüzde 70´inin kaynağı olan hayvanlarla karşı karşıya getirerek pandemilere yol açtığını vurguladı; Çevre standartlarını gevşetmek ve yoğun tarım, hava yolu, fosil yakıt bağımlı enerji sektörlerini güçlendirmek siyaseten faydalı olabilir, ancak bunu acil ve köklü değişiklikler olmadan yapmak, özünde gelecekteki pandemilerin ortaya çıkmasını sübvanse eder, dedi.'
Atal, '5 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan akademik çalışmaya göre; insan eliyle tahrip edilmiş tabiat alanlarında Covid 19 gibi zoonotic virüslerin varlığı en az 2.5 kat ve virüslerin insan yaşam alanlarına geçişii de yüzde 70 artmaktadır. Covid 19 salgını sırasında harcanan paranin yüzde 2´sini tabiat alanlarını korumaya harcamanın ise gelecekteki salgınları engellemek icin yeterli olduğu biliminsanlarının çalışmalarıyla belirlenmiştir. Bilim insanlarının bize sunduğu veriler çok açık olup; yeni Covid salgınlarını engellemek için, Sinop Nükleer Santral örneğinde olduğu gibi 850 bin ağacın kesilmesi, Kazdağları Alamos gold örneğinde olduğu gibi 350 bin ağacın kesilmesi gibi yeni doğa katliamlarının önüne geçmemiz gerekmektedir. Bu durumda Covid 19 aşısı bulmak bataklıkta sinek avlamaktan farksız bir durum olup, asıl yapılması gereken doğal alanların -orman varlığının korunması madenlerin, nükleer ve termiklerin bir an önce kapatılmasıdır. Yaşadığımız Covid 19 salgını ve salgınla ilgili bilimsel çalışmalar şunu açıkça göstermiştir ki; çevre -ekoloji mücadelesi yaşama mücadelesi, hayat memat meselesi haline gelmiştir' görüşünü kaydetti,
TÜRÇEP Danışma Kurulunun değerlendirmesini açıklayan Demirkan da, kurulun maden arama ihalelerinin iptal edilmesi gerektiğini belirttiğini ve şu açıklamayı yaptığını kaydetti: 'Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce, 68 ilde 766 bölgede 892 bin 814 hektar alanı kapsayan ve 28 Ağustos´ta başlayıp 28 Eylül´de sonlandırılacak olan maden arama ve işletme ihalelerinin koordinatları incelendiğinde, bu alanların çoğunlukla orman ve mera alanlarına denk geleceği, tarım alanlarının da bu alanlar içinde yer alacağı görülecektir. Bütüncül bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan ihale yapılması hukuksuzluktur. Müdürlüğün ihaleye açtığı bu sahalarda hangi madenlerin aranacağı ya da işletileceği belirsizdir. Yine bu sahaların mera mı, orman mı, tarım alanı mı, doğal ya da arkeolojik sit alanları ya da su havzaları olup olmadıkları hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Korona virüs krizini yaşadığımız ve yaşamsal birçok hak ve olanağımızın kısıtlandığı bu süreçte, böylesi krizlerin temel nedeni olan iklim değişikliği, doğanın tahribi ve ekosistemin bozulması gerçeğine karşın, doğanın tahribine yönelik adımlar durmak bilmiyor. Dahası yaşanılan salgın adeta bir fırsat bilinerek hızla yaygınlaşmaktadır. Geçtiğimiz temmuz ayında 286 farklı alanın, 18 Haziran 2018 tarihinde de 616 farklı alanın maden ihalesi yapılmıştır. Daha önceki ihalelerle Doğu Karadeniz´deki 6 kentin yüzde 38,7´sinin madenlere ayrılmış olduğu, Kazdağları Yöresi´nin yüzsde 79´unun maden ruhsatlı olduğu kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Akdeniz´ de, Karadeniz´ de, Ege´ de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da, İç Anadolu ve Marmara´da uzun yıllar sürmekte olan, ancak 2004 yılından bu yana hızlanan ve yakın zamandan bugüne sınır tanımayan biçimde, gerek altın, gümüş ve kömür başta olmak üzere maden arama ve işletme, ticari ve sınai yatırımlar, rant oluşturma hesaplarıyla ve kâr hırsıyla özel kişi ve kuruluşlara, uluslararası sermayeye altın tepsiyle sunulmaktadır. Zaman zaman güvenlik ve rant alanı yaratmak amacıyla yakılarak adım adım, parça parça tüketilen ormanlarımız ve verimli tarım topraklarımız, toplumsal değerlerimiz, kültürel birikimlerimiz bu kez bu ihaleden de anlaşılacağı üzere ülkenin bütününde ve akıl almaz yaygınlıktaki ihaleler ile zirve düzeyine ulaşmaktadır. 68 ilde, ülke yüzölçümünün yüzde 1,14´ünü kapsayacak şekilde bir aylık bir sürede yapılacak ihaleler, bugüne değin kaybedilen değerlerle birlikte ülkemiz geri dönülmez bir sürece doğru hızla sürüklemektedir. Böylece yitirilecek doğal ve kültürel değerlerimiz asla geri döndürülemeyecektir. Türkiye´de mera ve orman ekosistemleri ile tarım alanlarının gördüğü ve göreceği bu zararı ve karşı karşıya olduğu bu büyük tehdidi görmezden gelerek bu tür ´kaba´ madencilik çalışmalarına devam edilemeyeceği çok açıktır. Zaten ülkenin birçok yerinde, yerel halk ve sivil toplum örgütleri, bu tür madencilik faaliyetlerinin yörelerindeki havayı, suyu, toprağı, ormanı, merayı, tarlayı yok ettiğini görünce isyan etmektedir. Çanakkale Kirazlı´da, Artvin Cerattepe´de, Ordu Fatsa´da, Bursa Kirazlıyayla´da ve birçok ilde benzer projelere karşı sürdürülen mücadeleler kamuoyunun gündemine sık sık gelmektedir. Ne yazık ki bu tür tepkilerin birçoğu, projenin son aşamasına gelindiği için projenin iptalini sağlayamamaktadır. Ülkenin doğasını ve kültürünü yok ederek, gıda güvenliğini riske atacak, insanları işsiz bırakıp, yerinden yurdundan edecek bu büyük tehdidin bir an önce farkına varılmalıdır. Dünyanın her yanında ülkesini, değerlerini ve halkının yaşamını ciddiye alan ülkeler sahip oldukları olanaklarını somut adımlara dönüştürmeye çabalarken, paha biçilmez tarihsel ve kültürel değerlerle donanmış, aynı günde dört mevsimin yaşanmakta olduğu Anadolu topraklarında, akıl almaz işler yapılıyor. Şehit kanları ile sulanmış ve Mustafa Kemal Atatürk´ün önderliğinde Ulusal Kurtuluş savaşı ile bizler dahil gelecek kuşaklara vatan olacak bu topraklarda yaşam sürdürmek neredeyse olanaksız hale gelecektir. Çok yakın bir zamanda TV ekranlarından tüm kamuoyuna açıklanan Tarım ve Orman Bakanlığı raporunda özetle; iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki yıllarda su kaynaklarımızın hızla tükenmekte olduğu, tarımsal üretimin zorlanacağı açıkça ifade edilmiştir. Bu raporla sorunlar bir kez daha ve bizzat devlet iradesi ile ortaya konulmuştur. Bu rapor ve diğer bilimsel veriler ve öneriler temelinde bu olumsuz süreç acilen durdurulmalı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce 68 ilimizde 766 bölgede 892.814 hektar alanı kapsayan ve 28 Ağustos´ ta başlayıp 28 Eylül´ de sonlandırılacak olan maden arama ve işletme ihaleleri derhal iptal edilmelidir. Ülkeyi yönetme ve bu topraklarda gelecek kuşakların yaşamının sorumluluğunu üstlenmiş olan siyasal iradeyi, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve bu ihaleleri iptal etmeye, bu kapsamda ülke düzeyinde sürdürülen, doğanın tahribine yol açacak tüm çalışmaları durdurmaya, dondurmaya davet ediyoruz. Ülkemizi yönetme sorumluluğuna talip olarak örgütlenmiş ve varlıklarını sürdürmekte olan tüm siyasal partileri, yerel yönetimleri, tüm sivil toplum örgütlerini, akademik ve demokratik meslek odalarını, ticaret ve sanayi odalarını, sendikaları, vakıf ve dernekleri, çevre platformlarını, mahalle muhtarlarımızı bu sürece öncül düzeyde destek vermeye ve doğa ile barışık bir yaşam biçiminin inşası için üstün bir çaba içerisinde olmaya, bu doğrultuda atılacak adımlara sahip çıkmaya, tüm farklılıklarımızı bir yana bırakıp zenginliğimiz olarak değerlendirerek, güç ve olanaklarımızı tüm diğer kesimlerle buluşturmaya, bu topraklarda yaşam sürdürecek gelecek kuşaklarımıza karşı üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz. TÜRÇEP, bu doğrultuda atılacak her adıma, tüm deneyim ve birikimleri, ulusal, uluslararası ilişkileri ve olanakları ile destek vermeye, iş birliği ve güç birliği yapmaya hazırdır.'
İskenderun mermer ocağına ÇED görüşmesi
İskenderun´da yapılacak mermer ocağı için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kapsamında yapılacak Halkın Katılım toplantısı 25 Ağustos Salı günü yapılacak. İskenderun´un Akçay Mahallesi yöresinde, dağ eteklerinde kurulması planlanan mermer ocağı girişimi ile ilgili olarak bölge halkına fikri sorulacak. Batı Toros Mermer Mad. San. Tic. A.Ş. tarafından Akçay Mahallesinde yapılmak istenilen Mermer Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi projesi için, 25 Ağustos Salı günü saat 10.30´da bölge halkını bilgilendirmek için ´Halkın Katılım Toplantısı´ yapacak. Halkı bilgilendirmek, görüş ve önerilerini alma amacıyla yapılacak toplantı, Akçay Mahallesi Umut Kıraathanesinde gerçekleştirilecek. Toplantıda, ilgili şirket yapacakları tesisle ilgili gerekçelerini halka anlatacak, yöre halkının da görüşleri alınacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu değerlendirmeye göre proje hakkında karar verecek.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55