TBMM´de görüşülen Milli Eğitim Yasasıyla ilgili partisi CHP adına konuşan Hatay Milletvekili Serkan Topal, pansuman tedbirlerle eğitim sorunlarının çözülemeyeceğini ifade etti.
Akın Bodur/İskenderun/SES
'Eğitimde köklü reform şattır' değerlendirmesini yapan milletvekili Topal, şunları söyledi: 'Her muhalefet milletvekili bu kürsüde konuştuğunda, Akbaşoğlu orada hazır bir refleksle cevap verme yani mevcut olan hükûmeti ya da Cumhurbaşkanlığı sistemini ya da getirilen teklifi bir şekilde savunmak adına bir reaksiyon gösteriyor. Bu onlar için doğal ama ben bunu doğal olarak karşılamıyorum. Tabii, Akbaşoğlu´ndan talebimiz, beklentimiz şu: Biz muhalefet olarak bütün sorunları burada dile getireceğiz, kendilerinin de gerçekten mevcut olan sorunların çözülmesi noktasında hassasiyet göstermeleridir ama bunun yerine sadece orada cevap verme reaksiyonunu gösteriyor. Bunun doğru bir tutum olmadığını ifade ediyorum. Daha önce, yedi yıl önce bir yasa tasarısı geldi, AK Parti Grubu, milletvekili arkadaşlarımız o gün savundukları bir olayı maalesef dün komisyona getirdi, savundukları 60 ay okula başlama yaşını önce 66´ya, bugün muhalefetin savunduğu 69´a çıkarıyorlar. Bize cevap verme yerine Akbaşoğlu´ndan şunu bekliyorum. Bugün eğitimci olan bir insanın söylediklerini not almayı bekliyorum. Gerçekten bundan sonraki komisyon toplantılarına, her partiden ikişer üçer eğitimci arkadaşlarımız gelsin, sendikalar da gelsin. Hep birlikte bütün eğitim bileşenlerinin toplanması ve eğitim sorunlarının çözülmesi noktasında bir irade göstermelerini bekliyoruz. Her gelen Millî Eğitim Bakanı, bir önceki Millî Eğitim Bakanının sistemini değiştirmeye çalışıyor. Çünkü doğru olmadığını kendisi de biliyor. Zaten 17 yıl içerisinde kaç Millî Eğitim Bakanının değiştirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Köklü bir reform yapmamız gerekiyor. Köklü bir reform yapmadığımız sürece yani açıkçası yaralara sadece pansuman yaparak eğitimdeki sorunları çözemeyeceğimizi ben burada defalarca dile getirdim ama nafile. Burada, geleceğimiz olan çocuklarımızın FETÖ okullarına nasıl teslim edildiğini anlatmayacağım. Yani Fatih Projesi´nden Ermenek´teki o olaya kadar birçok olayı ben burada anlatmayacağım ama öğretmen arkadaşlarımızın yani eğitimin de sorunlarını kısa süre de olsa, on dakika mümkün değil, zaten anlatamayız ama birkaç madde hâlinde anlatmaya çalışacağım. Sayın Akbaşoğlu´ndan da not alıp bundan sonraki süreçte çözüm üretmesini bekleyeceğiz. Bir öğretmen mutsuz ise, huzursuz ise, aile birliğinden yoksun ise öğrencilere nasıl yararlı olabilir? Bu, mümkün mü? Mümkün değil. Milletvekilleri arasında ayrım yok ama öğretmenler arasında maalesef ayrım var. Nasıl mı? Sözleşmeli, ücretli ve kadrolu. Öğretmenler odasında bile bunların tartışması yaşanıyor, kimileri rencide oluyor. Bunun önüne geçilmesi gerekmiyor mu? Kadrolu öğretmenlerin ders ücretleri, eğitim ödenekleri, ek gösterge gibi sorunları var. Sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımızın yer değiştirme, aile birliğini sağlama ve ücrette eşitlik gibi temel sorunları var. Ücretli öğretmenlerin en temel sorunlarından bir tanesi de on iki ay çalışamama ve maalesef sözleşmeye tabi olmama sorunu. Tabii, yönetici arkadaşlarımızın da ayrıca sorunları var. Bunu daha önce defalarca dile getirdik, liyakatin öneminden bahsetmememize rağmen bir türlü bunu aşamadık. Maalesef mülakatların sarı listelerle yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Sayın Akbaşoğlu, ya bu konuda siz adım atın, gerçekten bu ülkeye faydalı olacak, gerçekten bu konuda uzman olan, bilgili olan, donanımlı olan insanların yönetici olması noktasında bir çalışma yapın. Yani sadece orada olup muhalefet milletvekillerine cevap vermekten öte, bununla ilgili bir çalışma yapmanızı bekliyoruz. Temel sorunlardan bir diğeri ise mesleki ve teknik eğitim öğretmenlerinin sorunları. Türkiye´nin kalkınma anahtarının mesleki ve teknik eğitimden geçtiğini söyleyenlerin bu söylemine karşın son on sekiz yılda atanan mesleki ve teknik öğretmen sayısının sadece 997 kişi olduğunu ve özellikle 87 bin kişinin açıkta olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Bir yanda 87 bin, bir yanda 997. Biz nasıl başarılı olacağız? PISA sonuçlarına göre OECD ülkeleri arasında, ülkemiz kaçıncı sırada, bunu hiç düşünebildik mi? Öğretmenler mevcut olan sorunları dile getiriyor ve bizden, iktidardan, Hükûmetten, milletvekillerinden, hepimizden çözüm bekliyor. Ben burada birkaçını sıraladım. 120 bin öğretmen açığı var mı? Var. Peki, biz, hadi 100 bini atayamıyoruz, neden 80 bini atayamıyoruz? Ekonomi iyi, maliye iyi, o zaman niye atamıyorsunuz? Sizin elinizden tutan mı var? Gelin, destek verelim. Halkı bu kadar kandırmak da olmaz, yapmayın. Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliğinin sağlanması noktasında komisyonda da mücadele ettik. 3+1´e şu anda düşürülüyor. Bu yeterli mi, değil. Sözleşmeli öğretmen mülakata tabi tutuluyor ve ´60 puana takıldın, sen kadrolu olamıyorsun´ deniliyor. Mülakatı yapan kim, onları atayan kim, nasıl sorular soruyorlar; bunları bir araştıralım. Gerçekten kimsenin hakkını yemeyelim, hakkının yenmemesi noktasında bir irade gösterelim. Orta vadede ücretli sözleşmeli öğretmen uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğini defalarca dile getirdik çünkü eğitimin kalitesinin artması gerekiyor. Eğitimin kalitesinin artması gerektiğini söylerken bir bakıyorsunuz ´nitelikli okul-niteliksiz okul´. Bunu siz kabul ediyor musunuz? Ya, siz çocuklarınızı nereye gönderiyorsunuz; nitelikli okula mı, niteliksiz okula mı? 1.200 nitelikli okul var, geri kalan 9-10 bin okul var. Eğitim emekçilerinin ek göstergelerinin 3600 olması gerektiği bütün partilerin seçim vaatlerinde vardı. Tamam, getirin destek verelim. ´Yok´ diyorlar. Neden? Ekonomi iyi ama 3600 ek gösterge yok, ekonomi iyi ama sözleşmeliye kadro yok, ücretliye kadro yok, atama yok ama ekonomi iyi! Ekonomi iyi, Türk lirası dolar karşısında değer kaybediyor. Artan oranlı vergi dilimine son verilmesi gerektiğini, maaşlarda sabit vergi oranına geçilmeli, eğitime hazırlık ödeneği yılda en az bir maaş tutarında olmalı ve tüm eğitim çalışanlarını kapsamalı. Atamalarda kadın öğretmenlere karşı yapılan ayrımcılığa son verilmeli. Hhaklarında herhangi bir mahkeme kararı olmadan, haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen öğretmenlerin derhâl görevlerine iade edilmeleri gerekiyor. Sendikal baskılara son verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Öğretmenler bir sendikaya üye olmaya zorlanmamalı. Birçok öğretmen geçim derdinde, kredini kartını ödeyemiyor. Hatta, ´Acaba, attığım tweet yüzünden açığa alınır mıyım, soruşturma geçirir miyim´ diye düşünüyor. Bunun endişesi içerisinde derse giriyor. Peki, böyle, bunu düşünen bir öğretmenden biz nasıl başarı bekleyebiliriz? Gelin, eğitim sistemini hükûmet politikası olmaktan çıkaralım, bir devlet politikası hâline getirelim ve her yeni gelen bakan bu sistemle oynamasın, kim olursa olsun çünkü bu bizim geleceğimiz. Geleceğimizle oynamayalım.'
9184,82%2,67
34,38% 0,47
36,84% -0,60
2969,82% -0,20
4932,75% 0,96