İskenderun Çevre koruma Derneği, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri Platformu kurucusu, TURÇEP Sekreteri Ecz. Oktay Demirkan, çevre sorunlarının yerel, bölgesel ötesinde küresel bir konu olduğunu söyledi.
Sadet Berkyürek/İskenderun
İÇKD´nin kurucu yönetim kurulu üyesi, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri DA-ÇE´nin kurucu üyesi ve uzun yıllar genel sekreteri, Türkiye Çevre Platformu TURÇEP sekreteri Oktay Demirkan, Evimiz İskenderun Süpürge ile Ayna İskenderun Kültür Sanat derneklerinin geleneksel Çarşamba Sohbetleri etkinliğinde İskenderun Çevre koruma Derneği İÇKD´nin kurulduğu 1980´li yıllardan bugüne çevre mücadelesini anlattı. 1986´da Sivrisinek ve Karasinekle Mücadele Derneği adıyla kurulan derneğin İskenderun Çevre Koruma Derneği isim ve çalışma tüzüğüne dönüş öyküsünü paylaşan Demirkan, İskenderun Körfezi´nde ilk termik santrale yönelik yürüttükleri çalışma, bölgede oluşan çevre dernekleri, İskenderun Körfezi´nde termik yatırımlarından günümüzün tartışmalı nükleer santral ve nişasta bazlı şekere ve koruyuculuğun yerini tedavi edici sisteme bıraktığı sağlığa ilişkin görüşlerini, çalışmaları paylaştı, alternatiflere işaret etti.
1986´da Çernobil nükleer santralindeki patlama ile çevre sorunlarının öne çıktığını, İÇKD´nin isim ve tüzük değişikliğinin de aynı döneme denk geldiğini kaydetti. Çevre konusunda alan ve akademi çevresiyle bağlantılar kurulduğunu, 16 sayıya ulaşan çevre bülteni yayınladıklarını hatırlatan Demirkan, “Çevre Koruma Derneği olunca hemen çalışmalara başladık. Eş, dost, akraba, arkadaş, üniversite çevresinden… konuşmacılar getiriyoruz, birşeyler yapmaya çalışıyoruz ama, çevre koruma işi öyle bugünden yarına hemen ben çevremi korudum, evimin önünü süpürdüm demekle olacak bir iş değil. Hemen gördük ki, bu bir bölgesel sorun. Bölgeselin ötesinde ülkesel bir sorun, daha da ötesinde küresel bir sorun çevre korumacılık işi” diye konuştu.
Çernobil duyarlılığı besledi
Çernobil felaketinin yaşandığı dönem içinde çevre duyarlılığının da oluşmaya başladığını, bölgede Samandağ, Antakya, Adana, Osmaniye, Tarsus, Mersin, Silifke´de çevre derneklerinin oluştuğunu hatırlatan Demirkan, dönemi şöyle özetledi: “Çünkü Çernobil patlamıştı. Herkes kanser olur muyum, olmaz mıyım telaşındaydı. Bu dernekler kurulunca birlikte hareket edelim, birlikte mücadele edelim kararı aldık. 1991 yılında Adana´da çevre derneklerini Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri DA-ÇE adıyla bir platform oluşturduk. Tüzel kişiliği yok, ama toplanıyoruz, çevresel sorunları tartışıyoruz. O zaman mücadele de kolay; mahkemeye veriyorsun kazanabiliyordun, birileri talimat vermiyordu ve mücadele etmenin karşılığını da bir şekilde alabiliyorduk”
Diyalog termik santrale müdür oluncaka kadar
DA-ÇE´nin ilk gündemini Yumurtalık Termik Santrali´nin oluşturduğunu, ilk kuruluş çalışmalarını yürüttükleri mücadele ile durduklarını, ancak kendi ifadesiyle daha profesyonel bir şirketin ´yan yollardan dolanarak´ yeniden kuruluş çalışması başlatarak tamamlandığını anlatan Demirkan, hukuki mücadelenin yanı sıra Yumurtalık Termik Santrali´ne yönelik toplantı, mitinglerle de karşı durmayı sürdürdüklerini ifade etti. Dönemin Ceyhan belediye Başkanı Hüseyin Sözlü´ye de gidildiği, ancak Almanya incelemesindeki izlenimlerini aktararak “termik santralden neden korkuyorsunuz, bir sigara kadar dumanı yok´ diye karşılandıklarını da paylaşan Demirkan, dönemin Yumurtalık Kaymakamı Sırrı Uyanık´ın sonradan santralin müdürlüğüne getirildiğini hatırlattı: “Bizimle diyalog içindeyken bir gördük ki oraya müdür olmuş.”
‘Ulla gemisi sorunu´ nasıl bitti?
Çevre mücadelesini ‘taraftar kazanmanın zor, insanlar işini gücünü bırakıp ilgilenmediğini, ancak bizzat kendini ilgilendiren bir konu olursa yaklaştığı´ bir alan olarak tanımlayan Demirkan, zehirli atığıyla İskenderun açıklarında batan Ulla gemisi ile ilgili duyarlılığın bile ‘denize girebilir miyiz, balık yiyebilir miyiz´ yaklaşımına hapsolduğunu, bu ihtiyaçları karşılandıktan sonra duyarlılığın zayıfladığını kaydetti.
Körfez savaşında askeri malzemeye kamuflaj
Aynı dönemde İskenderun Limanı´na yüzlerce araç ve donanım malzemesinin yığıldığı Körfez Savaşının da bir çevre sorunu olarak hem dernek hem bölgenin gündemine geldiğini, dernek olarak savaşa karşı platformda yer aldıklarını söyleyen Demirkan, askeri malzeme ve techizat yığıntı görüntüsünün yarattığı ürküntünün liman çevresindeki parmaklıklara siyah renkli malzemeyle perdelendiğinin hafızalardaki yerini koruduğunu kaydetti. Demirkan, yeterli oya ulaşılamayıp tezkere TBMM´de reddedilmesinin ardından ABD´nin savaş hazırlık techizatı İskenderun´dan geçtiğini ifade eden Demirkan, bugün de aynı soruyu yöneltiyor: Ya gitmeselerdi?
Bugünde savaş karşıtlığı duyarlılığının sürdüğünü, ancak savaşın sınırımıza kadar ulaştığını da sözlerine ekleyen Demirkan, Doğu Akdeniz´e yönelik sıcak gelişmelerin dillendirildiğini, çok önemli işaretleri hatırlattı.
NBŞ´yi yaygınlaştırma niyetindeler
Nişasta Bazlı Şeker konusununun da bir çevre sorunu olarak gündemlerinde yer aldığını, mısır şurubundan uzak durulmasını, çocukların ambalajlı içecek ve yiyeceklerden uzak tutulmasını öneren Demirkan, GDO üreticileri platformunun önce Türkiye´deki şeker fabrikalarını kapattırarak NBŞ´nin tüketimini yaygınlaştırılması niyeti taşıdığını vurguladı.
Körfezde termik mücadelesi
İskenderun Körfezi´nin, Dilovası ve Aliağa körfezlerinden sonra Türkiye´nin 3. kirli bölgesi olduğunu da sözlerine ekleyen ve İskenderun Körfezi´ne termik santral kurulmaması yönünde Doğu Akdeniz Çevre Platformu DA-ÇE olarak yürütülen çevre mücadelesi için hukuk mücadelesinin özel bir ağırlık oluşturduğunu söyleyen Demirkan, kurulan santrallerden geriye az sayıda projenin kalmasına rağmen bu mücadelesi sürdüreceklerini belirtti.
Sağlıkta koruyucu mu tedavi edici mi…
Çevre sorunlarının da sağlıkla doğrudan bağlantısına, çevre sorunlarının yarattığı sağlık sorunlarına da işaret eden Demirkan, şehir hastanelerinin arkasında sağlığın üzerinden kazanca dayalı sistemin yattığını söyledi. Bunun alternatifinin koruyucu hekimlik olduğunu vurgulayan Demirkan, hastalık kaynaklarının yok edilmesini önceleyen yaklaşımın yerine sistemin hastalığın tedavisi yaklaşımıyla yapılandığını, bu sistem içinde hekimlerin de baskılandığını kaydetti. İskenderun Ziraat Bahçesi´nin bir bölümünün şehir hastanesine dönüştürülmesi niyetine ilişkin ise Demirkan şunları söyledi: “Sağlık sistemi koruyucu sağlık sitemine dayanmıyor. İnsanlar hasta olsun, bize gelsin, biz onların sağlığı üzerinden para kazanalım diyen bir sistem kurulmuş. Eskiden verem, trahoma, sıtma savaş yönelik dernek çalışması, taramalar vardı. Günümüzde tedavi edici sağlık hizmeti sistemi hakim.”
A. Oktay Demirkan kimdir
1942´de Ankara´da doğdu. 1959 yılında Ankara Gazi Lisesi´nden, 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi´nden mezun oldu. 1986 yılında İskenderun Çevre Koruma Derneği´nin kurucu yönetim kurulu üyesi olarak çevre koruma çalışmalarıma başladı ve halen derneğin YK üyesi. 1991 yılında Doğu Akdeniz Çevre Platformu´nun (DAÇE) oluşumunda yer aldı ve o 2007 yılına kadar ortak sekreterlik görevini yaptı. 2005´te Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) oluşumunda yer aldı ve halen sekreterlik görevini yürütüyor.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55