Ülkenin önemli narenciye üretim bölgesi olan Erzin´de üreticiler ile oda ve kooperatifler tarımın sorunlarını konuştu, Erzin´de tarım kurultayı yapma hedefi ile köyleri dolaşacak bir komite kurulmasına karar verdi.
Akın Bodur/İskenderun
Erzinli üreticiler, yörede tarıma zarar veren konularda kendilerinin yanında bulunan ve çevre davalarına bakan avukat Ümit Arif Özsoy´a plaket de verdi.
Erzin Belediyesi Düğün Salonu´nda toplantıda üreticilere seslenen MKÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berkant Ödemiş, iklim değişikliğinin en çok bölgeyi etkileceğini anımsattı. Ödemiş, 'Termik santrallerden çıkan kirletici maddeler hava ile taşınarak çok uzak noktalarda asit yağmurlarına dönüşmekte ve fosil yakıtların iklimi değiştirmeye başlamaktadır. İklim değişikliği ve yağışların azalması sonucu tarımın olumsuz etkilenecek. Üreticilerin bulundukları alana sahip çıkabilmek için örgütlenmesi gerekir' değerlendirmesini yaptı.
Erzin ve Dörtyol yöresinin, Türkiye´de güneşlenme süresi ve şiddeti açısından her ürün yetiştirmeye müsait olduğunu anlatan Prof. Dr. Ödemiş, bölgede bir iklim değişikliği ile ilgili ortaya çıkacak değişimin alüvyal topraklar üzerinde olan Erzin´e uğramamasının mümkün olmadığını belirtti. Bölgeyi bekleyen tehditlerden birinin enerji politikaları ile iklim değişikliği olduğunu ifade eden Ödemiş, 1970´lerde Türkiye´de yağış miktarı 656 milimetre civarında iken 630 milimetreye düştüğünü, bölgedeki termik santrallerin iklim değişikliğinde etkisi olacağını ve su miktarının azalacağını söyledi. Çin´deki termik santrallerden çıkan zehirli gazların Japonya´daki ormanların üzerine asit yağmuru olarak yağdığı için Japonya´nın Çin´e ücretsiz filtreleme sistemlerini ücretsiz verdiğini belirten Prof. Dr. Ödemiş, 'Yatağan termik santralinin ormanları yok ettiği için bir bakanlık bir bakanlığa tazminat ödemiştir. Böyle giderse Amanoslar da aynısı olacak. Enerji santrallerini koyduğumuzda Amanoslardan vaz geçmemiz anlamına geliyor. Su azalırsa ikame edecek başka bir ürün olmaz. Su kanallarla taşınırken yüzde 46´sı kaybolmakta ve kalan yüzde 54´ün bir kısmının da vahşi sulama yöntemleri ile kaybedilmektedir. Gelecek 20 yılda bu konular çiftçiye öğretilmeye devam edilirse de bugün elde edilen rekoltenin beşte ikisinin kaybedebileceği yönünde senaryolar yapılıyor. Sadece yağmur azaldığı için değil. Bitkilerin hasat dönemlerinde şiddetli yağışlar ve sel felaketleri ile karşı karşıya kalacağız. Bizim yapmamız gereken şey bulunduğumuz alana sahip çıkacak çiftçi örgütlenmelerini gerçekleştirmek' değerledirmesini yaptı.
'Tarım alanları yok ediliyor'
Toplantıda konuşan Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak da, Dünya Ticaret örgütü ya da AB uyum yasalarının Türkiye gibi ülkelere ´tarım desteklerini azalt, kırsal kesimin nüfusunu düşür, üretime kota getir, suyu fiyatlandır, özelleştirmelerin ve ithalatın önünü aç´ dediğini ifade etti. Bu politikalar kapsamında şirketlerin tarıma el atmaya başladığını, köylerin boşaldığını, Tarımda Milli Birlik Projesi ile Tarım Bakanlığı´nın işlerinin Semerat isminde kurulacak bir holdinge devredilmek istendiğini anlatan Başkavak, projenin hayata geçirilmesi için tarım şurası toplandığını, şurada girdi maliyetlerinin düşürülmesi, desteklemelerin artırılması, taban fiyat uygulaması, çiftçi borçları, ithalatın engellenmesi, özelleştirilmelerin durdurulması konularının kararlara girmediğini kaydetti. Bu politikalara karşı hukuki ve fiili mücadelenin önemli olduğunu belirten Başkavak, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Tarım alanlarımız yok ediliyor, suyumuz, toprağımız talan ediliyor. Yürütmeyi durdurma ve iptal davalarını kazanıyorsunuz. Ama karşınıza başka şeyler çıkarıyorlar. Yeşil Yol yapılırken makinelerin önüne geçen Havva Ana gibi topraklarınızı savunmazsanız şirketler bir yolunu buluyor. Yenilenebilir enerji için tarım alanları talana açan Enerji Piyasası Kanunu, maden yasası, mera kanunu, tabiatı ve bioçeşitliliği koruma kanunu, acele kamulaştırma, zeytin yasası gibi köylülerin aleyhine yasalar değiştiriliyor. Girdi maliyetleri, aracılar, tüccarlar, tekelleşmiş şirket tarımı, sanayiciler ve ihracatçılar karşısında yok olmamak ve ayakta kalabilmek için el birliği, akıl birliği, güç birliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Peki kim yapacak? Geçimlik tarım üretimi yapanlar yapacak. Varlığını doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kuran bu sistemin değişmesi için mücadele şart. Bir araya gelip, örgütlenmek şart. Bize bir mücadele örgütü şart.' Üretici, oda ve birliklerin konumları ve yapıları gereği sorunları çözme noktasının çok uzağında olduğunu savunan Başkavak, Tüm Köy Sen´de örgütlenme ihtiyacı olduğunu öne sürdü ve üreticlerin doğrudan söz sahibi olması gerektiğini ifade etti.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01