1200´lü yıllarda (1208-1284) yaşayan Nasrettin Hoca´nın 'Ye kürküm ye' hikayesi, görünüşün önemini anlatır, yüzyıllar öncesine dair.
Akın Bodur/Samandağ
Oysa, dış görünüm binlerce asırdır önemseniyormuş; süslenme de. Hatay´ın Suriye sınırındaki Samandağ ilçesinde Üçağızlı Mağarada bulunan bilimsel bulgular, Anadolu´da yaşanların 43 bin yıldır süslendiğini ve süs eşyası olarak deniz kabuklarını kullandığını ortaya çıkardı. 1989´da Fransız araştırmacı Dr. Angela Manzini tarafından bulunan mağarada kazılar bir dönem Ankara Üniversitesi ve Arizona Üniversitesi işbirliğiyle sürdürüldü. Günümüzde kazı çalışması, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle, çeşitli üniversitelerden gelen öğretim üyeleri tarafından Samandağ´ın Suriye sınırındaki Kel Dağı eteklerinde ve Meydan mahallesinde sürdürülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığının gözlemcisinin de bulunduğu Üçağızlı Mağarada 21 yıldır devam eden kazı çalışmaları halen 5 akademisyen (Prof. Dr. Erksin Güleç, Prof. Dr. Ayşen Açıkkol Yıldırım, Doç. Dr. İsmail Baykara, Dr. öğretim üyesi Yarenkür Alkan, araştırma görevlisi Sercan Acar) ve 5-8 arasında değişen öğrenci ile sürüyor. Üçağzlı Mağarada bu yıl 15 Temmuz´da başlayan kazı çalışmaları 05 Eylül´de sona erecek.
Süs eşyaları deniz kabuklarından
Üçağızlı Mağara Kazı Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erksin Güleç, kazıda ortaya çıkanlar arasında av silahları, aletler ve deniz kabuklarından yapılan süs eşyalarının olduğunu ifade etti. Mağaranın 43 Bin yıl öncesinden başlayarak 17 bin yıl öncesine kadar kullanıldığının ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Güleç, Çin´de 2.1 milyon yıl öncesine ulaşan bulguların ortaya çıktığını anlatarak, 'Afrika´dan Çin´e gidenler Anadolu üzerinden (Türkiye) geçti. Bu durumda türkiye´de insan yerleşimi çok daha eski olmalı. Anadolu´da 2.5 milyon yıl öncesine kadar geçmişin izlerinin olabileceğini düşünüyoruz' değerlendirmesini yaptı.Üçağızlı Mağaranın Üst Paleolitik dönemde kullanıldığını belirten Prof. Dr. Güleç, kazıda o dönemde kolye, bilezik ve halhal olarak kullanılmış olabileceğini düşündüğümüz deniz kabuğundan yapılmış boncuklar, ok uçları ve taştan yapılan aletler, av silahları ile geyik, sığır gibi hayvanlardan kalan kemikler bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Güleç, 'Üçağızlı mağaradaki kazılarda ortaya çıkan süs eşyaları, deniz yumuşakçalarının kabuğundan yapılmış. Bunlar Anadolu´da kullanılan süs eşyalarının en eskisi ve deniz ürünlerinden olması açısından dünyanın ilk örnekleri arasında. Ayrıca, süs eşyasının kullanım bolluğu açısından da en eşsiz buluntu yeri; Üçağızlı' değerlendirmesini yaptı.
Patikadan 40 dakikalık yürüyüşle ulaşılıyor
Kel Dağı eteklerinde inişli çıkışlı patika patika yollarda yapılan 40 dakikalık yürüme sonrası ulaşılabilen mağarada Üst Paleolitik döneme ait eserlerin bulunduğunu anlatan Üçağızlı Mağara Kazı Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güleç, 'Afrika´da bulunan el baltalarının tarihi 2.1 milyon yıl öncesine kadar uzanıyor. Ama buradakileri bilemiyoruz. Paleoantropologlar olarak insan ve fosil (fauna) kalıntılarını inceliyoruz. Taş aletlerin yaşlandırılmasını yapıyoruz. Yazılı tarih öncesi insan fosili arıyoruz. Şimdiye kadar üstçene ve izole dişler bulundu. Bunların DNA´sına bakıp, o dönemde yaşamış farklı türle ilişkileri var mı diye anlamaya çalışıloruz. Buradaki bulgular, Türkiye´deki en eski insan kalıntısının bulunduğu yer. Daha eskisi yok. Üçağızlı, bu açıdan önderlik yapıyor' açıklamasını yaptı.
O dönemde herkes süsleniyormuş
Süs eşyalarının aidiyet bağını gösterdiğini, Afrika´da kabileler arasında yaygın olan süs eşyası kullanımının cinsiyet farklılığı, çocuk, genç, yaşlılığı da sergilediğini ifade eden Üçağızlı Mağara Kazı Kurulu Başkanı Yardımcısı Prof. Dr. Ayşen Açıkkol Yıldırım Kuzey Afrika´da 80 bin, Orta ve Doğu Afrika´da 100 bin yıl öncesine uzanan devekuşu yumurtası kabukları, deniz kabukları ve taşlardan yapılan süs eşyaları bulgularına ulaşıldı. Üçağızlı´da deniz kabuklarından yapılan boncukları aşı boyasına (kırmızı) da boyamışlar. Üçağızlı´da bu süs eşyalarını herkes kullanmış. Deniz kabuklarından yapılan süs eşyaları, sadece süs eşyası olarak kullanılmayıp; ahşap (odun) şekillendirmede de kullanılmış. Çok miktarda boncuk var. Üçağızlı mağara, binlerce yıl 20-25 kişilik avcı-toplayıcı gruplar tarafından sürekli bir merkez olarak kullanılmış. En çok kullanıldığı dönemler ise ilkbahar, yaz ve sonbahar. Buranın nesiller boyu kullanıldığı sanılıyor' dedi.
Prof. Dr. Yıldırım, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: 'O dönemde yaşayanlar, nesli tükenen ve bugünkü sığırların atası olan yaban sığırlarını da avlamışlar. O günkü sığırların omuz yüksekliği iki metre. Bugün denize sıfır noktada bulunan Üçağızlı Mağarası, o dönemde denizden 2-2,5 kilometre uzakta. Ve topografik açıdan avlanmak için uygun bir yer. Tuzak kurarak yapılan avlanma için ortam uygun ve Asi Nehri gibi su kaynağına da yakın. Asi Nehri, yöreyi tarihsel olarak şekillendirmiş' dedi.
Üçağızlı II daha eski zamanı gösteriyor
Üçağızlı mağarada üç su havuzunun bulunduğunu, Hatay ile Anadolu´nun diğer bölgelerinin çok farklı olduğunu anlatan Prof. Dr. Yıldırım, yörede Afrika Rift Vadisi, Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye üzerinden Türkiye, Hatay´a uzanan bir koridorun oluşturulduğuna işaret ederek, 'Bu bölge Levant´ın kuzey uç bölgesi. Ancak bazı şeyler tam olarak ortaya çıkmadı. Daha çok kazı olması gerekir ki, anlayalım' değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. Yıldırım, Kot olarak deniz seviyesinden daha az yüksek olan ve Orta Paleolitik döneme ait bulguları veren Üçağızlı II mağarası, Üçağızlı´dan çok daha eski bir zamanı barındırıyor. Burada birbirini takip eden Orta Paleolitik, Öncül Üst Paleolitik ve Üst Paleolitik kültürleri birbirini izliyor' diye konuştu.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01