Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İzzet İldeş, deprem bölgesinde eğitimde yaşanan sorunların çözüm beklediğini söyledi.
İskenderun/SES
Deprem bölgesinde okul, eğitim araçları ve öğretmen açığı olduğunu, bölgedeki öğrencilerin diğer kentlerle aynı olmadığını anlatan İldeş, depremzedelere yönelik üniversite ve lise sınavlarında 'deprem bölgesi' kontenjanının sürmesi ve buna dezavantajlı grupların da eklenmesi gerektiğini ifade etti.
Eğitim Sen İskenderun Şubesinde, şube başkanı Mustafa Ünsal ve yönetim kurulu üyeleriyle birlikte dün düzenlediği basın toplantısında konuşan sendikanın genel örgütlenme sekreteri İzzet İldeş, "2024-2025 eğitim-öğretim yılı, Türkiye'de eğitim sisteminin karşı karşıya kaldığı derin sorunların gölgesinde başlamaktadır. Ekonomik krizin ağırlaşarak sürmesi nedeniyle eğitim masraflarının artması, ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimi dinselleştirilmesi çabaları, laikliğe ve bilime aykırı müfredat değişiklikleri, öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) yönlendirme girişimleri, Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tartışmaları, çok sayıda bölgede taşımalı eğitime son verilmesi gibi konular bu eğitim yılının temel tartışma başlıkları arasında yer almaktadır" dedi. Okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin giderilmemesi, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreş ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının geçen eğitim öğretim yılında da devam etmesini eğitimdeki sorunlar olarak sıralayan İldeş, "Öğretmen açıkları sorun olmayı sürdürmekte, mülakata ve arşiv araştırmasına dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulaması eğitim emekçileri arasındaki eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştirmektedir" diye konuştu. İldeş, "Eğitimde en de cinsiyet eşitsizliği, eğitimde en yaygın biçimde karşılaşılan adaletsizliklerden biridir. Kız çocukları, özellikle kırsal ve muhafazakâr bölgelerde eğitimden mahrum bırakılmakta veya erken yaşta evlilik gibi nedenlerle eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır. Dezavantajlı gruplar arasında kız çocukları, mülteci çocuklar ve engelli çocuklar yer almaktadır. Bu çocuklarda eğitim hakkından büyük oranda mahrum kalmaktadır. Eğitim, herkese eşit koşullarda sunulması gereken temel bir insan hakkı, aynı zamanda devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır" değerlendirmesini yaptı.
Müfredat değişikliği kaygısı
Yaşanan ekonomik zorlukların, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik krizin, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katladığını anlatan Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İldeş, şunları söyledi: "2023/2024 eğitim öğretim yılının ikinci yarısında kamuoyu ile paylaşılan müfredat değişiklikleri ilk gündeme geldiği günden itibaren kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuş, ayrıntıların ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte yapılan değişikliklerin bilimsel ve laik eğitime temelden aykırı düzenlemeler olduğu görülmüştür. Yeni müfredat değişiklikleri aynı zamanda öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerinin zayıflatılması açısından önemli kaygılar doğurmuştur. Türk-İslam anlayışı çerçevesinde yapılan müfredat değişiklikleri, bilimsel eğitimin alanlarını olumsuz yönde etkileyecektir. Özellikle biyoloji gibi doğa bilimleri derslerinde evrim teorisi gibi bilimsel gerçeklerin göz ardı edilmesi veya yüzeysel ele alınması, bilimsel eğitimin niteliğini düşürmektedir. Bu durum, öğrencilerin çağdaş bilimsel yöntemleri ve düşünce sistemlerini yeterince kavrayamamalarına neden olacaktır."
Eğitimde öne çıkan sorunlardan biri ‘beslenme’
Türkiye'nin, bir deprem ülkesi olarak sık sık doğal afetlerle karşı karşıya kaldığını, 2023 yılında meydana gelen büyük depremlerin, eğitim sistemini derinden etkileyip, eğitimde birçok sorunu beraberinde getirdiğini anlatan İldeş, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Deprem sonrasında birçok okul binası yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Okulların fiziksel altyapısı, öğrencilerin güvenli bir ortamda eğitim almalarını sağlayacak nitelikte değildir. Eğitim binalarının yetersizliği, geçici konteyner sınıflarla çözülmeye çalışılsa da uzun vadede bu durum öğrencilerin eğitiminin aksamasına neden olmaktadır. Depreme dayanıklı okul binalarının hızla inşa edilmesi gerekmektedir. Geçici çözümler yerine kalıcı ve güvenli yapılar oluşturulmalıdır. Eğitime erişim sağlanamayan yerlerde, mobil eğitim araçları ve dijital eğitim altyapıları güçlendirilmelidir. Deprem sonrası öğrenciler, ağır travmalar yaşamış ve bu travmaların eğitime olan etkisi büyük olmuştur. Öğrencilerin psikolojik destekten yoksun kalmaları, öğrenme süreçlerine katılmalarını zorlaştırmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 5,4 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında yaşamakta ve bu oran Türkiye'deki çocuk nüfusunun yüzde 25'ine tekabül etmektedir. Yoksulluk, çocukların yalnızca maddi durumlarını değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve sosyal gelişim gibi birçok alanda geri kalmalarına neden olmaktadır. Türkiye'de çocuk yoksulluğu, milyonlarca çocuğu doğrudan etkileyen ve ülkenin geleceğini tehdit eden ciddi bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisi öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu konusunda çok sayıda bilimsel araştırma vardır. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir."
İŞKUR elemanlarının çalışma süresi, 3 gün
Okulların önemli bölümünün ciddi anlamda ödenek sıkıntısı çekerken, bakanlığın okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmaması nedeniyle, okulların pek çok ihtiyacının öğrencilerden düzenli olarak toplanan aidat, bağış ve okulların ticari faaliyetlerinden karşılandığını iade eden İldeş, "Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olmaktadır. Devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Eğitimde nitelikli bir hizmet sunabilmek için, okulların fiziksel altyapılarından öğretim materyallerine, teknolojik donanımdan öğretmenlerin gelişimine kadar pek çok alanda yeterli finansal desteğe ihtiyaç vardır. Bu desteğin sağlanmaması, eğitimin kamusal, bilimsel ve laik niteliğini zayıflatmakta, eğitimde ticarileştirme uygulamalarının önünü açmaktadır. MEB, son yıllarda açık öğretim lisesine geçişi kolaylaştırıcı adımlar atmıştır. Bu adımlar, hem üniversite sınavlarına hazırlık sürecindeki öğrencilerin örgün eğitimi bırakıp açık liseye geçmelerini hem de okuldan ayrılmak zorunda kalan veya örgün eğitimi tercih etmeyen öğrencilerin sayısını artırmıştır. Açık liseye geçişin kolaylaştırılması, öğrencilere esneklik sunarken, aynı zamanda eğitim sistemindeki bazı yapısal sorunları da gözler önüne sermektedir. Özellikle mesleki eğitim merkezlerinde çalıştırılan çocukların örgün eğitimde sayılması gibi durumlar, eğitimdeki niceliksel hedeflerin yanıltıcı olmasına yol açmaktadır. 2024/2025 eğitim öğretim yılı başı itibariyle okulların üçte ikisinde kadrolu yardımcı hizmetli bulunmamaktadır. MEB, tıpkı ücretli öğretmen istihdamında yaptığı gibi her eğitim öğretim yılı başında personel açığını İŞKUR üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Ancak 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başlamadan MEB tarafından yayımlanan genelgede, bu yıl okullarda İŞKUR personelinin görevlendirilmesinde belirli sınırlamalar getirilmiştir. İŞKUR elemanlarının çalışma süresi, 3 günle sınırlandırılmıştır" dedi. İldeş, tüm öğrencilerin nitelikli eğitime erişim hakkının korunması için gerekli önlemler alınmasını, okul ve kırtasiye masraflarının devlet tarafından karşılanmasını, dar gelirli ailelere eğitim desteği verilmesini, bütün öğrencilere ücretsiz yemek sunulmasını, eğitim bütçesinin artırılmasını da istedi.
9147,32%1,28
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74